avucumdaki fani.yirmidokuz harfli bir apartman düşünüyorum düşündüğüm yer. yüzün hep sarmaşıklı bir balkon hayal etmiştim yüzünde ama olmayacağı tuttu her daim düşlediğim yerde. tuvalet aynası elini yüzünü düzeltiyor bir ağrı yüzüm bozguna uğramış hayat gibi. teyelliyorken kendini bana karın boşluğumda biriken insan yaralarını tutuyorum omuzlarımda kalbim. dar bir sokak çocuklar geçmiyor artık kalbim. git gide daralıyor ağzımın kenarında emanet bir vişne reçeli yalnızlığın sesine ölümün var oluşunu anlatıyorum her sabah buruk bir yükseklikteyim aşağısı. siyah bir figan sonra. dedemin babaannemi sevişi geliyor aklıma bu iyi bir şey karanlığı açabilir onların yüzünü her pazar olduğu gibi günlük güneşliğe çevirebilirdim hayal bu ya kavrulmuş susam tadında ilerleyebilirdik beraber yüzümüzdeki gülümsemeyi karşılık olmadan vermiyor hayat verebilirseydi bir ceviz ağacının gölgesinde ölmeyi düşünebilirdim yazamadığım şeylere feryat edemezdi sabahlığıma damlayan her gözyaşı her ah ettiğimde ah eden bir kişilik bozulması karşımdaki duvar ne söylesem kavga çıkartıyor üzerimdeki fani yorgunluk sonra dizlerime yatırıyorum çocukluğumu okşamaya kıyamıyorum saçlarını her ağzını açtığında kocaman bir bahçeye çıkıyor içindekiler gülmeye başlıyorum gülümsemeye serçe parmağımın serçe olduğunu fark ediyorum bir geçimsizliğe minder atıyor gibiydim yirmidokuz katlı bir aşağısı sesli bir yukarısı sessizlik erkenciydi anlaşılmanın verdiği her rahatlık sonra uyanıyorum saat altıyı geçmiş oluyor her seferinde her seferinde ellerime bakıyorum avuçlarıma M harfini çizmiş yaradan hayret adında bir kuş oluyorum ağzım bir ağacın dalı içim soğumak üzere tasarlanmış bir insanın omuriliğine dönüşüyor zor bir bedene sahip olmak ruhumun işgüzarlığı üzerine içilen bir bardak suyun nefes alışlarıydı hayat gözlerimi hangi ağaçtan keseceğini bilememesi gibi ayağa kaldırıyorum kalbimi kalk diyorum kendine uzun bir kelimeden mutluluğun anlamını çıkar yüzüne vurduğun her suyun sesinde bir menekşeye iyilik düşün sümbülleri küstürme . |