Özlemin KokusuŞimdi buradan kokulu Bir özlem göndersem sana Sana kadar gelir mi tütsüsü Gelirde der misin Beni çok özlemiş Mis gibi kokusunda kalıp Kokunun geldiği yere doğru Koklaya koklaya Gözlerin kapalı Gelir misin Özledim diyorum Çok özledim Harfleri dilinden duymayı istedim Beni bir kaç kelime ile Seni yaşatmaya öldürür müsün |
Seni yaşatmaya öldürür müsün""
Önünde saygı ile eğilmesi gerek çok orjinal ve radikal bir söylemdir bu.
Yaşatmak mı öldürmek mi?
Birkaç kelimeyle anlatmak zor.
Hayat ve ölüm, bir madalyonun iki yüzü gibi birbirine bağlı. Yaşatmak, varlığın devamını sağlamak, korumak ve geliştirmek anlamına gelirken, öldürmek ise varlığın sonunu getirmek, yok etmek anlamına gelir.
Bu iki kavram arasındaki ilişki karmaşıktır. Bazen yaşatmak için öldürmek gerekir. Örneğin, bir ameliyat sırasında hastayı kurtarmak için doku kesmek gerekebilir.
Ya da bir yangını söndürmek için bazı binaları yıkmak gerekebilir.
Bir hayatı kurtarmak için başka bir hayatı feda etmek doğru mudur? sorusunu da sormak gerek ayrıca.
Ama konu aşk için olunca
işin rengi değişiyor.
Yaşamak için illaki o benliğin ölmesi gerekiyor o bir sen in yaşaması için. O bir sende de ben'in yaşaması için.
İkisi de birlikte yani
Birinin bir fedakarlık etmesi şart
Tıpkı yukarıda verilen örneklerde olduğu gibi.
Yaşamak için öldür
Biri için ya da her ikisi için.
Kafam karıştı valla :)
"Seni yaşatmaya öldürür müsün?" sorusu, bir paradoks gibi görünse de, aslında varoluşumuzun kırılganlığını ve seçimlerin sonuçlarını sorgular nitelikte olabilir mi acaba?
Belki!
.....
eyvallah.