DARGIN AYNALAR...Hayaller göçtüler, sezgiler meçhul, Elimizde kalan; bir hırka, bir çul. Biz mi çabuk koştuk, zaman mı acul; Ara da geçmişi, haydi ara, bul. Ağaran saçlarım kış mevsimim mi? Yüzümdeki hatlar, yoksa benim mi? Bin dertle inleyen şu bedenim mi? Ne gelirse başa, katlanıyor kul. Aynalar yüzüme dargın bakıyor, Fersiz gözlerimden yaşlar akıyor. Gönlümü hasretin nârı yakıyor, Bazen olanlara ermiyor akıl. Ağrıyan dizlerimde cam kırıkları, Zor gelir gurbetin ayrılıkları, Tükenmez bu yaşın sayrılıkları, Ayrılık gönlüme zul geliyor zul. Her sokak sonunda duvarlar donuk, Kapılar kapalı, ışıklar sönük. Sanki tabiatın arkası dönük, Gün yakın, zaman dar; Rab’bine sokul. Demek böyle; sonun başlangıçları, Her gülün olsa da sapında hârı; Bırakmak zor gelir sonunda yâri, Dünya okuyana okuldur, okul... 14.06.2018 (Arşiv) Fatih-İST. Enver Özçağlayan |
Yüzümdeki hatlar, yoksa benim mi?
Bin dertle inleyen şu bedenim mi?
Ne gelirse başa, katlanıyor kul.
Aynalar yüzüme dargın bakıyor,
Fersiz gözlerimden yaşlar akıyor.
Gönlümü hasretin nârı yakıyor,
Bazen olanlara ermiyor akıl.
Ve aynalar, sessiz tanıklar, bazen acımasız, bazen dost; gözlerdeki yaşlarla dolu bir öyküyü saklarlar.
Hasretin ateşi gönlü yakarken, akıl bazen yetersiz kalır; ama her daim, umut ve dirençle dolu bir yol bulunur.
Bu güçlü ifadeler için sizi yürekten kutluyorum. Kaleminiz daim olsun, selam ve saygılarımla.