ŞİFÂKuru bir yaprağın sakinleriyiz Can gidince yaprak, toprağa düşer Kendi yaramızın hâdimleriyiz Şifayı bulmadan ölüyor beşer. Kalpler ağır hasta, günah bulaştı Mideler haramı tattı, alıştı Nefisler istedi, ayaklar koştu Kendi çukurunu kul kendi eşer. Kimde ne var ancak yaradan bilir Arzda garip olan, arş da sevilir Meyvesi çok olan ağaç eğilir Üfledikçe içi, boş olan şişer... Bıçak gibi keskin olur, acı söz Yaralar açılır yürekte göz göz Her yaranın muhatabı değil köz Lâkin, bütün aşlar ateşte pişer. Derdi deva bilip basmış bağrına Seçemiyor doğru nedir, eğri ne Dayamış bıçağı kendi böğrüne Hayır bildiğinin bilmez aslı şer.... Gözün görmediği hızdadır zaman Ne ışık görünür, ne çıkar duman Anlarsın boğaza geldiğinde can Dilin dönmez olur,dimağın şaşar. Dost kapısı çalmayınca açılmaz Bu kapıdan salınarak geçilmez Bir kaderden, bir ecelden kaçılmaz Son düzlüğe giren at hızlı koşar. Şifa, Şâfîi olan Mevlâ’nın yolu Sünnet, çarelerin en güçlü kolu Allah diyen, Hakk’ın sevgili kulu Ebedî hayatı Cennette yaşar. Hicranî’de bir ölümlü bil, diyor Şifa senin yüreğinde bul, diyor Duy sesimi, doğru yöne gel, diyor İnsan bir tuzağa, bir defa düşer. Nûriye Akyol Görsel /15/5/2022 Görsel alıntıdır. |