Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. LA ROCHEFAUCAULD
Paylaş
* rüzgar yoktu ve güneş çıktığı için kırılmıştı soğuk epeyce eliyle bir selam verdi tanıdığı birine yürüdü gene koşamıyordu bekleme yerine gidinceye kadar topalladı çabuk gelmişti bir topkapı minibüsü atladı hemen
fakat oturur oturmaz kuvvetli bir titreme almıştı vücudunu üç dört kişi vardı minibüste ona dikkatle bakıyorlardı ceketinin sol cebinden paraları çıkardı çabucak saydı avucunda uzattı şoföre doğru
onu bulamazsa dönüşe de para kalıyordu lakin nereye dönecek ne yapmak için tekrar o otele sığınmayı düşündü ama ne zamana kadar ne yiyecek ne içecekti henüz açlığının sarih bir idraki içinde değildi ama bir acıkacak olursa iştahının önünde duracak ne olabilirdi ki koca lokantayı bir anda silip süpüreceğini biliyordu
evinde oturup onu bekleyemez miydi onun annesini biraz tanıdığı halde sabahın bu vaktinde böyle bir saygısızlığa cesareti yoktu biraz evvel belki bir ölümden kurtulmuş olması hususi vaziyet karşısındaki tereddütlerine rağmen yaşamak cesaretini arttırmıştı
sebebini bulamadığı bir ümit ve sevinç duyuyordu ellerini uğuşturdu herhalde o evdedir yoksa bile evinde oturup onu bekleyecekti tam eve gelmiş kapıyı çalmak üzere idi ki onunla karşılaştılar o da sokağa çıkmak üzere idi
eşikte yüz yüze geldiler onu görür görmez evvela onun yüzüne sonra da yere bakmış ve süratle başını kaldırarak samimi bir memnuniyetle gel… gir içeriye gel gir…
yere bakışını ummadığı bir vaziyet kabul edip küçük de olsa bir tereddüt geçirdiğine hükmederek fakat sen çıkıyorsun… sesinde samimi ve suni tonların karıştığı şüphesini vererek seni arayacaktım zaten dün gece gelmek istiyordum şimdi uğramayı da düşünüyordum çok isabet oldu gel, gir içeriye Allahaşkına ...
sen işe gitmiyor muydun fakat gitmesem de olur istifa etmek istiyorum zaten seninle bunu da konuşacaktım rica ederim hadi gel …gir …içeriye son cümleyi hararetle söylemişti içeri girdi konuşmadan, süratle yukarıya çıktılar onu yatak odasının bitişiğindeki çalışma odasına aldı
yazı masasının üstünde bir kahvaltı tepsisi duruyordu yatak odasına açılan kapıyı kapatarak bu küçük odanın peteklerinden gelen sıcaklığı yalnız oraya hasretti kahvaltı tepsisini kaldırdı masa başına bir sandalye çekti rica ederim otur rahatına bak
kendi de bir sandalye çekerek karşısına oturdu hemen ona bir sigara verdi kendi de bir tane yaktı
nazik ruh vakalarının üstüne basmakta çok cesurdu asabi yüzündeki gerginlik hissediliyordu birdenbire büyüyen gözlerini masanın üstüne ve duvara doğru çevirdikten sonra
sen benim için en ziyade bu halinle çok daha güzelsin mukavemetli ve sessiz bir mücadele kadınısın benim üç gün evvel kadıköy de kalışım işi bozdu hep seni düşündüğüme emin ol dün gelir gelmez seni arayacaktım fakat tembellik ettim
ne halde olduğunu tahmin ediyordum şimdi daha yakından görüyorum bunu saklamağa lüzum yok görmemezlikten de gelemem herhalde çok fena bir gece geçirmiş olacaksın
ben senin rengini hiç böyle görmedim neyse, sana yalnız şunu söyleyeyim bu, son çektiğin melanet günüdür çünkü sana iş buldum iş değil, işler buldum...
şimdi anlatacağım fakat daha evvel beni vaziyetinden haberdar et uykusuz musun aç mısın neye ihtiyacın var hasta mısın yoksa açık söyle
doğruldu boğazından içeri kaçan bölünmüş bir sesle benim halim senin sözlerinden daha açık zımni konuşmamız gülünç olur bir eliyle okşadığı yakasını indirmek istiyor fakat gene de iç giysisiyle görünmeden utanıyordu
fena bir gece geçirdim ve daha fena bir sabah ... zannederim ki az daha ölecektim sen karşında bir mağlup görüyorsun ama gerçekte bugün benim için bir zaferdir sonra anlatırım
şimdi vaziyetime gelince uykusuz değilim pek fakat yorgunum açlığımı hissetmiyorum ama acıkırsam fena acıkacağım o zaman söylerim şimdi tercih edebileceğim şey gene bir bardak çaydır başka hiç bir şey istemiyorum istersem açıkça söyleyeceğime söz veririm
tepsiyi aldı …çıktı ve kendi eliyle çay getirdi gece uyanışını ve sabahını baştan sonuna kadar anlatmıştı bir yabancının sergüzeşti imiş gibi görünüşte gururunun ziyanlarını telafi eden heyecansız ,kayıtsız ve kuru bir ifade kullandı her şeyi hissetmesi için bu kadarının kafi olduğunu da biliyordu fakat canlı teferruatı ihmal etmedi
ayağa kalktı kadın uzaklaşırken iri vücutlu üstü başı boya lekeleriyle dolu muşamba haline gelmiş deri pantolonunun sol dizkapağı yırtılmıştı geniş omuzlarına göre kafası ufacık burnu yassı ve gözleri içeri batık otuz beş yaşlarında kadar görünen sarışın bir kadındı
kapıya doğru yürüdü kadın çıkardığı sigarayı ağzına koyarak sol eliyle yaktı sigarasını ardına bakmadan uzaklaştı oradan
gayri ihtiyari adını sormayı unutmuştu yüksek bir sesle adın neydi senin… arzu değil mi duyuramamıştı sesini tereddüt etti arzu muydu acaba çok iyi tanıdığı birinin adını unutmuştu oda bir sigara yaktı boş ver adı ne lazım sana be adam deyip kapattı kapıyı üstüne
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
adın neydi senin şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
adın neydi senin şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.