YUTKUNDUM BİR DAHA YUTKUNDUM
Bir şeyi övmek için öyle bir açılım yapılıyor ki;
Açtıkça mahremiyeti değeri yitiyor. Bağrında gül yerine kaktüs bitiyor. Manası içine çekmiyor adeta itiyor. Göğsünden süt yerine kan akıyor. Gözleri renkli olsa da boşluğa bakıyor. Sonra; Köprüler ayrılık, ufuk dar bir helezon. Kıtlık var sanki her yanda ölü mü ölü sezon. Duyarlılığa fransız regardez a lá maison. Sular kir, sokaklar kir,aç bi-ilaç çok fakir. Beleş bulup götürmüş kıymayı küçük tekir. Sonra; Arka sokaklar sessiz, mazlumları nefessiz. Zengine her şey enfes, kodamanına eşsiz. Altmışta yüzü çökmüş,nevale sert ,ağız dişsiz. Toplumun büyük kısmı aylak gezer ve işsiz. Kiracısı kan kusar, ev sahipleri hissiz. Sonra; Kadın olsa ne yazar, erkek olsa ne yazar. Biriler birilerin kuyusun kazar azar azar. Aç çırpınır, tok azar,jurnal cinayet yazar Arabulucu orta yolda yatar adeta sızar. Ne kadar taraf varsa sorunlarından bizär. Sonra; Bu tek bir yer değildir satıh ülke geneli. Dünya kupası değil, Türkiye bienali. Bir öfke patlamış ki yön meçhul poyraz yeli. Bağırasım var benim..n’oluyor ey ahali !.. Umulmadık tarafta arada kaldı Sezar.. Sonra; Hak mı?..Reva mı?..Bilmem.. kaçtı günah keçisi. Terzi kumaşı doğrar ,boşa gitti biçisi. Bize ne diyen diyene elin koyun-keçisi. Değirmen taşı başta döner misal pervane. Suçluların lehine döner durur devrane. Emine Balı Oğuz. |
En içten selam ve saygılarımla.
Esenlikler diliyorum.