Z'amansız Veda
Ezelden ebede süren seferde
bir yolcuyuz adımız adem her birimiz nişanlıyız ölümle Ondandı doğarken ağlayışımız avuçlarımızı öylece sıkışımız ondandı. Geri dönmek için geldiğimiz şu alemde kalma hırsının nârını bilmemizdendi gözyaşlarımız Oysa geçen zaman bir ağaç altı gölgelikti şunun şurasında yitip giden biz bağlanacaktık ve bizi aldatacaktı dünya kabuk bağlayan her yarayı kanatıp dağlayacak Ve ağlatacaktı yeniden Değişecekti mevsimler dönecekti devran güneş her gün doğup batarken sonuna yavaş yavaş yaklaşacaktı her beni Adem Oysa kalmamıştı ne Sultan Süleyman’a ne de Karun’a... kimseye kalmadığı gibi meleği memata bile kalmayacaktı dünya "Her yeni eskir her yaşayan ölür ’demişti hatrına alemin yaratıldığı Habibin annesi. Solduysa gül yüzü bile onun boncuk boncuk terler döktüyse ve emrine amade verilecekken herşey bırakıp gittiyse gidecekti herkes gidecekti bir bir... bu z’amansız vedaya kimi bir yok oluş kimi şeb-i arûs diyecekti. Melekler özenecekti kimine kimine iblis bile hayret edecekti Kimi verdiği söze sadık kimi, nasibini almadan yola düşecekti Sırayla bir bir, vakit erince tükenince nefesler, titreyerek tir tir dönecekti yüzünü nisyandan sıyrılıp insan gerçekle yüzleşecekti. Ve o gün gelince kavli bozulmamış kesin bir emirle sorgusuz sualsiz son nefesi verecekti çaresiz boynu kıldan ince.... |