uzun, kıvırcık saçlı gördüm düşümde bir zeytin ağacı gördüm düşümde badem ağaçlarının kokusunu gördüm düşümde uzun gecelerin hüznüne aşılanan seni gördüm düşümde ayşa
gazzeli çocukların kederli yüzlerini gördüm düşümde annemin şefkatli kollarını gördüm düşümde kahramanlık kurdelesi gibi göğsüme dolanan bir tatlı yaz gecesini gördüm düşümde bir sepet dolusu incir gördüm düşümde birde seni ayşa
kadın erkek, çoluk çocuk onlarcası tarlalarından dönerlerken sınırdaki katil israil askerlerinin mitralyözleriyle öldürüldüler vücutlarından sonbahar geçiyordu bir portakal cenazesi gibi parçalanmış bir bakır ay gibi uçan taşlar gibi uçan kumlar gibi ayşa
kanayan yüreklerin üstüne inleyen annelerin üstüne çocuklar düşüyordu yağmur gibi ve ta oralardan sana sesleniyordu ayşa dökülen kanların arasından gel… kaldır boynunu kana bulanmış güneşe dek ölülerini gömme bırak, ışık direkleri gibi meydanda dursunlar bırak dökülmüş kanlar zalimleri bir bir damgalayan ışıklı ilanlar gibi parlasın akşamları
* ipler sarkar zeytin ağacının dallarından bir sürü ip asacaklar seni ayşa yağmurun tutsağı olmuş seni rüzgarın tutsağı seni
gül bardağına kıvılcım düşer şafak düşer gözlerinin zeytin ormanına ağlarsın da bir zamanlar nasıl ağladıysan ayşa kanayan yıldız ağaç oladursun akan kan damla damla
kapılarını aç rüzgara gazzenin ayşa… bırak alev alsın binlerce yara düşünde başak gören sen menekşe gören bir köy güvercin düğünü gören kudüs
* nerelerden getirirsin bu yanık bakışı kudüsten mi ayşa acep gördün mü filistinli ibrahimi taş kemerler altında bir şeyler dinledin mi gördün mü amcanın kızı esrayı kırık camlı penceresi altında türküsünü çığırırken şehitlerinin
bir gece gördün mü harap ve viran gazze sokaklarını gördün mü ağlaşan çocukları ayşa yitirmişler babalarını kuşlar gördün mü yaralı gördün mü ağlarken yüksek minareler altında cılız bir kızcağızı ve sonra bir akşam dinledin mi filistin türküsünü gazzeli bir şarkıcıdan o yanık sesinden
* senin yaranı çağırıyor yardıma senin ciğer yaranı üstüne tuz serpilmiş yaranı o cennet diyarı filistin cevap versene ayşa bağır avaz avaz erit filistini erit yaranın içine dök filistini serp filistini
sen kadersiz kızısın gazzenin ayşa yaşıyorsun zeytinliklerinde, ormanlarında yazıyorsun en kanlı tarihini yazıyorsun en mutsuz anlarını en yoksul zamanlarını batırıyorsun elini nişan tahtasına yüreğinin batırıyorsun damarlarına mayıs rüzgarlarını içiyorsun yudum yudum
sırtındaki bu yük bir gün çökertirse omuzlarını atacaksın sırtına kayalardan koparılmış acılarını filistinin talihsiz kızı ayşa söyleyeceksin suratlarına seni ezenlerin
ağzına kadar öfkeli soluğunla dolu durmadan söylenen ağıtlarını direği çöllere dikilmiş kara çadırından geceler boyu gözyaşı ve iniltilerini kendi insanlarına ve filistin toprağına duyduğun özlemi orada karşı kıyıda
* yavaş yavaş çekiyorsun ışığı sislerinden gecenin karanlıklarından çekiyorsun ince iplikler gibi can veriyorsun toprağına gazzenin ayşa
kurutuyorsun bir gözyaşı mendiliyle kardeşlerinin çığlığını kızgın kumların ortasında dikiyorsun öksüz ve yetimler için evsiz barksızlar için aşsız yurtsuzlar için mutluluğun özgürlüğün ağacını ayşa
bir gün eğer yürüdüğün yollarda gelirsen kayalarla, dikenlerle burun buruna belki başın düşer belki tökezleyip düşersin belki dizlerin acır bil ki yankın devam eder yoluna ağır ağır ayşa
mum değilsin sen tek bir kez ışıldayıp hemen sönen sen filistinin yükselttiği alevlere ta beşikten mezara dek ışık saçarsın dedelerinin beşiğinden torunlarının mezarına dek yalım yalım yanarsın ayşa
sen güneş gibi gücünü hiç bir vakit yitirmeyen sınırsız uçsuz bucaksız bir soluksun uzar gidersin ta sonsuza dek ayşa
hep böyle yürümelisin bir filistinlinin yürüdüğü gibi ayşa ezenlerin zalimlerin üzerine en ağır bedeli ödeteceksin onlara bir gün ha bugün ha yarın
* sen toprak sen ay ışığı sen çeşme sen lale sen zeytin susamış tarlalarla, yollarla ve bağlarla ve yemyeşil binbir umut taşı yaprağa çeviren ve beklenen sensin ayşa
güller ve çiçeklerle tüm akşamlarca bekleniyorsun doğudan gelen yelin esintisini siper almış bir kahraman gibi bekleniyorsun belki de bir gün haber gelir ebabil kanatlarında günün birinde belki de taşıverir çığlıklarla gazzenin ırmakları nefes al artık nefes al ayşa kardeşlerin perperişan delik deşik çarmıha gerilmiş
intikam ateşiyle döşeli dönüş yolun filistinlinin öcünü basacaksın yarana yüreğinin kıpkızıl bir damga gibi ayşa ellerinin ayasıyla öğüteceksin her tanesini kanayan parmaklarınla kuracaksın dönüş köprüsünü filistinden gazzeye
* yurdunda ölmek sana yeter gömülmek yurdunun toprağına ayşa karışmak toprağa sonra dönmek bir gün yeryüzüne tekrar bir zeytin ağacı gibi dönmek bir gün bir portakal fidanı gibi gazze de büyüyen bir çocuğun elinde bir demet çiçek olarak yeryüzüne tekrar yeter sana yurdunun bağrında olmak portakal çiçeği gibi
filistin şehirlerinde zulüm kol geziyor çık tepelere, göğsün bağrım ufuklara açık haykır rüzgarlara bıçak gibi acılarını ayşa rüzgarlar essin getirsin bulutları rüzgarlar essin yağdırsın yağmurları yıkasın gazzenin dağlarını ağaçlarını ,damlarını yağmur yağmur
umutları, düşleri boğsunlar, istedikleri kadar çarmıha gersinler özgürlükleri özgürlüğünü çalsınlar çırpsınlar ifritin askerleri çocukların gülüşünü ne varsa yaksınlar yıksınlar sonunda gene gazzenin büyük acısının içinden çıkacak dinmek bilmeyen acısının yoksulluğunun içinden çıkacak sonunda gene kan kırmızısından çıkacak duvarlara yapışmış kandan yaşamanın ve ölmenin ürperişinden çıkacak senden çıkacak sonunda gene yaşam senden çıkacak senden ayşa
* hey ayşanın bağrında kanayan yara ölümü ve ihaneti tanıdığın gün geri çekileli suları denizin kent soluğunu tuttu kapıları kapandığı gün gökyüzünün dalgaların geri çekildiği gün tüm iğrençlikler kaldırdıklarında yüzlerindeki peçeleri tüm umutlar kül olduğu gün kanayıp durdun
hey ayşanın kederli kenti yutarken acısını boğuldu yitti gitti çocuklar, yankısız, iz bırakmadan türküler yitti gitti acılar sürünür sokaklarında çırılçıplak kan içinde dağ gibi yükselen bir sessizlik geceler kadar karanlık bir sessizlik korkunç bir sessizlik yerlerde sürükleyen bir sessizlik ölümün ve yenilginin ağır yükünü taşıyan şehir
hey gidi dili tutulmuş ayşanın şehri zulmünü yayarken ortalığa pis israil ateş fırtınasını fırlatırken tertemiz yeşil toprağın üstüne karanlık tufanını tüm analar haykırırken feryadını devrilirken ağaçlar ezilirken tank paletleriyle bir ufacık kıpırdama bırakmazken bir parçacık can komazken bağışla tüm insanlığı ne olur
sen bağışla ayşa kızıl kızıl akan dereleri kanla sulanmış kökleri ağır kayalar gibi yerin dibine çöken arap kavimlerini
gene dikilecek gazzenin ağaçları ayşa gene yükselecek gene yeşerecek ağaç dalları yeşeren yapraklarla kahkahalarla meydan okuyarak güneşe ve gene gelecek kuşlar kuşlar cıvıldayarak gene gelecek bahar gelecek nisanlar mayıslar gene gelecek
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
mayıslar gene gelecek ayşa şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
mayıslar gene gelecek ayşa şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Artık aklımda Mayıs ay'ı Takvim yaprağı arkasında Ay özelliği ve detaylı açıklama yazan bölümü gibi Böylesi anlamlı eseri tebrik ediyorum Ve Mayıs benim için yeri ayrıdır Galiba bu ayda doğdum, 🤭 Yüreğine sağlık kıymetli üstadım Saygılarımla sağlıcakla selametle kal üstadım 🙏
Takvim yaprağı arkasında
Ay özelliği ve detaylı açıklama yazan bölümü gibi
Böylesi anlamlı eseri tebrik ediyorum
Ve Mayıs benim için yeri ayrıdır
Galiba bu ayda doğdum, 🤭
Yüreğine sağlık kıymetli üstadım
Saygılarımla sağlıcakla selametle kal üstadım 🙏