YAŞAM NE KİYAŞAM NE Kİ Ümitler tükendiğinde Kümelenmiş dumanlar yükselirdi Beyazdan mora dağılırdı gökyüzüne Köy evlerinin yıkık dökük Bacalarından. Yorgun düşülse de çalışmaktan Sıcak aile yuvası rahatlatır bedenleri Bir tas çorba birazda somun ekmeği Köy fırınında pişirilmiş. Alıp götürür günün yorgunluğunu Fakirliğin yoksulluğun acılarını. Ne varlığın ne de yokluğun ızdırabı Tüketemiyordu nefsinin temizliğini Ne de kirlenmemiş saf vicdan yapısını. Acılara direnç kazandırıyordu Yaşamın güçlükleri taş yürekli acımazlığı Girilmeden gecenin mahmurlaştırdığı uykuya Yarı uyur yarı uyanık yatağında Dalar insan yarın ki işlerin vaveylasına. Bereketli toprakların yorgun ırgatlığın Çalışmasını düşünerek dalar uykusuna. Ne yapmalı ne yapmamalı Boşa koysa dolmuyor doluya koysa almıyor Toprak ana bereketlidir O değil mi yaratılışların var oluşların anası Topraktan geldik ona dönecek değillmiyiz? Hayalleri kurar dalar uykuya. Sabah yeniden olacak Güneş yine doğacak her zaman ki gibi Ümitler yine neşe verecek gönüllere yeniden Tükenmek bilmez boş uğraşlara. Ömür dediğin nedir bitecek bir gün Geride bıraktıklarına miras kalacak. Durmuş Karabağlı |