Öğrendim
Gökyüzünün başka renkleri de varmış,
Maviliğin içinde bir hercai yaşarmış, Tam da mutlu oldum diye düşlerken, Kapkara bir sema insanı karşılarmış. Kısa ömrün uzun günlerinde, Bitmek bilmeyen bir hasret, Neye ve niçin olduğu muamma, Artık her yer gurbet Ve hüzün bir yaşama biçimi aslında. Ölüm diye bir şey var, Her canlının tadacağı Ve elbette ayrılık; Her canlının yaşadığı. Ölüm, Allah’ın emri, Ayrılık, kulun kula zehri, Bu öyle uzun ve öyle çetin bir zemheri, Çatlatır sabır taşını insanın, İçinden geçer ıssız bir lisanın. Bu lisan ki herkes bilmez, Koşulmaz ya da düşünülmez, Yalnız yaşanır Ve acıtır Ve sancıtır Ve kanatır Ve bir bağlaçla bağlar tüm yaşananları, Yaşanamayanların gölgesine. Yaşarken mi daha sevimlidir insan, Ölünce mi sevimlileşir hatıralarda? Ölünce mi düşülür tüm bunlar, Yoksa bir fail mi aranmalı yaşananlarda? Bir şiir de ben kurban ettim, Gökyüzünün enginliğine, Bu kurbanla bir dilek ilettim, Hasret kalmışken dinginliğine. Grisini bilirdim, Mavisini severdim, Karasını öğrendim, Kara bir haberin terkisinde. |