siyah mürekkepten yağmur damlıyor sokağa bakan odamda yıllardır defterime ağrılı bir ömür düşüyor kalpte titreyen hatıraların yüzü suyu hürmetine her kalem tutulmasının sırtıma yüklediği ağırlığı sırtlıyorum her defasında bana mahsus hadiselerle
bana tahsis edilmiş her duygu derinliğinin her izdüşümünde olduğu gibi mum ve alev kıpırtılarıyla yükseliyorum göğe doğru her bir sevdanın gerçek bir inişe dönüşmesi gibi düşüyorum mütemadiyen
şu sıralar iki kelimeyi çok seviyorum biri hikaye diğeri şiir gecegündüz iki kırık uç bir araya geliyor yani aynı noktaya çok mesafe kat edilmiş olmasına rağmen tüm noktalarda hala aynı adam var
kanatlanmaya kalktıkça düşüşümden şikayet etmeyeceğim artık bir tek kelime istiyorum öyle bir kelime ki onunla … bütün manaları konuşmak mümkün olsun ya da tek bir cümle
* gittikçe eriyen mumların tüm çabaları boşa giden bir yazı serüvenine benziyor kendi küllerinden gözyaşlarından doğma ihtimalleri barındırıyor oradan da yine umutsuzluğa intisap ediş kelimelerin bir gölge olduğunun farkına varan her şair gibi anlaşılamamakla kabullenemeyiş arasında gidip geliyorum nihayetinde ne kadar kışkırtıcı şey varsa bir yeni şiir heveskarlığı içselleştiriyor bende
çünkü hep kendisini anlatır tüm şairler her ne kadar hep ötekini çağrıştırsa da hangi sebebe bağlı kalınırsa kalınsın dimdik ayakta hep yeniden örülmeye hazır durur sözler yılgınlığa düşse de gece yarılarına hatta sabahlara değin şiirin peşine düşer şair
öyle olmak da zorunda belki kendi var oluşunun sırrına varabilmek için bu zorunluluktan geçmek mecburiyetinde sözün sınırları değişir kalem feryat eder ağlar siyah mürekkep lafzınca her şeye rağmen direnir şair yazmakla yaşamak arasında
* hikayeler… duygu, duyuş ve iç çırpıntıları yürek feryatlarını ele veren belgeler niteliğinde hikayeler bir solukluk gibi
her hikayesi aslında bir bilmece hikayesinde iç dünyasının kapısını aralar hem de kendi iç dünyasının derinlerine dalar okuyanı da kendi iç alemine götürür sorgulama yaptırır bir mazinin hatırasını canlandırır kırık bir masala dönüşür bir masal gemisiyle akıp gider…
zaman koridorunda heyecan, zevk, acı, ihanet kısaca hissedilen her ne varsa bir meşale gibi yanar aydınlanır tüm karanlık dehlizler tüm halet-i ruhiye ile geçmişe duyulan her özlem lale, gül, aşık, sevgili, aşk acısı…
* düşmemek için sığınacağı tek kapı kırkıncı kapı olsa da otuz dokuzu kapalıysa da anlatacağı bütün hikayeleri koysa da başlangıç ve bitiş noktası arasına rahlesine kamış kalemle kağıttan başka umutlarını uykusuzluğunu mahın ışığını güneşin sıcağını soğuğun ayazını koysa da
bir ışık denizinde ıslanır ayakları labirentlerinde attığı her adımın kanat simetrileri çoktan aşılmış yıldızların ara çizgileriyle buluşmuş demek mutlaka çıkıp gelecektir en güzel yarın sırtında beyaz atlının dönenceler arasına uzatıp ayaklarını beklemektir şairin tek yapacağı şey beklemektir…
hep bir noktadan yola çıkar hep bir noktada biter kendisinden başlayan her yolculuk hep uzaklar giden birlerinin öyküsünü anlatır iki vakit arasında onun serüveni herkesin serüveni veya hiç kimsenin veya kıyısında köşesinde yaşayan herkesin
*
yağmurların yağması ya da yalancı dünyaların kurulmasıydı hayallerim ömrüme bir armağan sandığım belki bana bir yar sevgisi bırakmış keyfinin gemlerini içinde bir kahkaha yakmış ve iki kişilik fotoğraflar için baş köşede bambaşka yer açmış üstünde dudak izleri zamanının yeni adı adı yazılı günlüğüme
sorma ne oldu diye gece lambası vardiyası kağıt-kalem önümde yazıyorum yazarken yüreğimde ne renkler açtırıyor o yar şimdi ilk aşk şiirimin satırbaşları ona heceli her duygu gözlerimin içinde
işte bu öyküler o zaman ulaşır dalgalardan bulutlara gündüzü hiç görmeyen bir şairin sayfasından o sesler martı kanatlarından şafağın adı güverte telaşıdır saçlardan bir tel bile karışıyorsa sakallara onu taşıyan sevdanın rüzgarıdır varsın her sözcük başka kalemle yazılsın gökyüzü ile denizin rengi hep aynıdır yaşamın anlaşılamamış tarafıdır hep yürekler arasında aşk
* bu gece yakamozları göremedim bu yüzden başka yıldızların yakamozlarını izledim çünkü vehmettiğim dilber yoktu bu şehirde yine de vehimdi işte hep bir vebalden kurtuldu nefsim günahlarımı hep başkaları işledi hatalarımı hep başkaları yağmaladı sadece ben seyrettim sadece ben en mahrem anlarını en gizli yanlarını
sonra… sonrasında bir karmaşa içinde buldum kendimi bir iç hesaplaşma sanki üzerime kara bulutlar çöktü yağmur bıraksınlar diye bekledim içimden akan nehirler çekildi tüm esintiler durdu bir sessizlik çöktü geceye
sonra… başladı yağmur birazdan kelimeler içimde ıslanacak ve bitecek öyküler ve bitecek tüm masallar ve bitecekler…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
şu sıralar iki kelimeyi çok seviyorum biri hikaye diğeri şiir gece gündüz iki kırık uç bir araya geliyor yani aynı noktaya çok mesafe kat edilmiş olmasına rağmen tüm noktalarda hala aynı adam var
Hissedilerek ve içtenlikle harika duygularla yazılmış yürek sesinizi gönülden kutluyorum tebrikler üstâdım. Kalemine ve duygu dolu yüreğine sağlık diliyorum. Sonsuz selam, sevgi ve saygılarımla.