geceyi kaybetmekten korkuyorum günü uzatıyor olmak kendini unutmak adına
dört elle sarıldığım her şey kayıp gidiyor ellerimden kayıp şehirler kayıp limanlar kayıp insanlar yaşamak kayıplarla dolu bir şey sanırım
her giden şey o zapt edemediğim istese de zihnimden bir türlü çıkaramadığım... küçük hatıralar evet işte tüm bunlar hayatın parçacığı olup ömrümün bir kısmının adı oluyorlar
bunlar içerisinde bana heyecan veren şeyler kilit altında tutmaya çalıştığım dikenli sandıktan bir yol bulup dışarıya sızmayı başaranlar… gülümsememe sebep o tuhaf ifade de buradan doğuyor belki de
* canım sıkılınca sinemaya ve tiyatroya giden kafede oturan vakit geçiren boş zamanlarını okumakla iştigal eden biriyim
canı sıkılınca yeni tatlar, zevkler ve arayışlar peşine düşen sonra yine ve yeniden makus bir döngünün girdabında kendini bulan kendi cehaletinden zerre kadar rahatsız olmayan bir monşer de değilim tabi ki
bazen yazma saati icat ediyor hemen ardından harika bir filme ayırdığım keyifli bir zamanla mutlu olmaya çalışıyorum ardından elbette okuma saatleri
nasıl uyuduğumu bilmeden öylece uyanıyor zaman denilen o paslı kılıç rutinini bozmadan bu ömür parçacıklarını alıp götürmeye devam ediyor onunla yaptığım meydan savaşlarında hep mağlup benim hep kaybeden
ağarmaya yüz tutmuş saçlarımı ne yapsam da kırışmaya karşı koyamayan alnımı görünce bu imkansız savaşın galibinin şahsımın olmayacağını tahmin etmek zor değil insanlarla verdiğim savaşların hiç mağlubu olmamıştım oysa kaybettiğim her savaştan bir zafer payı çıkarmayı bilmiştim kendimce
* ah şu martılar bindiğim feribotun ardından kovaladılar beni bir müddet çığlıklar armağan ettiler yine bana bir şölen gibi… ellerimi uzatıyorum onlara açıyorum avuçlarımı ne kadar özgür olduklarını düşünüyorum atkım rüzgarda savrulurken
yolculukta rastgele çalan müzik parçaları bedenimle ruhumu o an birbirinden ayırıyor bedenim yorgun ruhum o müziklerin etkisinde o çok özendiği martılar gibi yukarıdan bakıyor bana ne kadar mesut
kimseye görünmemeye çalışarak boğaz kenarına ait mekanları ziyaret ederim her akşam iş çıkışlarında kalabalığın içinde bir başına ama içinde onlarca adamın sakladığını kimse bilmeden bir başına o an … kalabalıklara ait konuşma sağanağının altında ıslanırken onlarca hikaye sarıp sarmalıyor zihnimi
hikayelere istemeden şahit içimdeki o adamdan bir süreliğine kurtuluyor olmaktan büyük saadet duyuyorum kalabalıklar içerisinde
garson çocukla ayaküstü ettiğim muhabbet bile iş yerindeki büyük adamlarla yaptığım ciddi sohbetlerden çok daha kıymetli geliyor üzümlü ve kıymalı börek yanında çay ve sigara değmeyin keyfime
erken saatlerde başlayan zamanzaman şiddetlenen yağmur sonrası maziden çıkıp gelen mistik bir çehreye bürünüyor istanbul yeniden yaşıyor olmak ne güzel bunu yağmurun sesiyle uyandığında iliklerine kadar hissetmek ne hoş
öncesi ve sonrasını düşünmeden öylece yaşıyor olmak var olduğunu hissetmenin bu büyük hazzı her sabah yeni bir başlangıç hissi doğuruyor insana yeniden ilk nefesini alıyor yeniden ilk çığlığını atıyor yeniden yollara düşüyor insan
* eve dönerken elde kalan tek şey yeni bir günden başkası değil benim için saatlerin ancak kendini ölçtüğü vakitlerde ne kadar çok istesem de aynalarda … bir türlü maziyi seyredemediğim bir dünyada yalnızlık diye bir şey yok sanırım
öyle yağmur yağıyor ki gözükmüyor gökyüzü ve yürek kovamıyor bu havalarda kapıyı çalan hüznü ne kadar kaçsa da gözlerim gene yakalanıyor balkondaki çiçeklere boyunları bükük böyle oluyor her akşamüstü
akşamın tadı ne garip bütün renkler siyah mevsimler karakışlarda zemheri ayazı ben her gece bakıyorum gökyüzüne nasıl da parlıyor ay karanlığın içinden seçip ayırıyorum ıssızlığı yıldızların peşine takılıp gidiyorum ben her gece
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
saatlerin ancak kendini ölçtüğü vakitlerde şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
saatlerin ancak kendini ölçtüğü vakitlerde şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Kanaviçe tadında o ilmek ilmek işlediğiniz şiiriniz harika tüm şiirleriniz gibi kutluyorum seni şairim kalemine yüreğine sağlık kal sağlıcakla selamlar saygılar sunuyorum efendim nice şiirlere
yolculukta rastgele çalan müzik parçaları bedenimle ruhumu o an birbirinden ayırıyor bedenim yorgun ruhum o müziklerin etkisinde o çok özendiği martılar gibi yukarıdan bakıyor bana ne kadar mesut
Şiirin bütünü öyle güzeldi ki feribota binen bendim sanki sokaklarda dolaşan, garsonla sohbet Eden müzik ruhunuzla kol kola girip şiir okudu sanki geceler başka oluyor gündüzün telaşı gecenin hüznü ne garip aynı günde iki farklı duygu yaşatıyor insana Yüreğinize sağlık sayfanızı ziyaret etmek için bende okuma zamanı ayırıyorum öylesine okuyup geçmemek için Kaleminiz daim olsun saygıyla selamlıyorum yüreğinizi Allah'a emanet olun
Haz alarak okuduğum hayatınızın güncesinden sonra ben de kendime sordum; "Acaba ben de iş sonraları bu serüvenleri mi hayatımda yaşadım, atlattım..." diye. Neredeyse denk leyler. Ancak bir farkla ki; benim altımda bazen bir külüstür araba, çoğunlukla da yine bir külüstür motorsıklet bulunurdu. Yolları bazen eş ve çocuklarımla, çoğunlukla da motorumla tek başına dağ taş demez dolaşırdım. Bu durumu bir şiirimde dile getirmiştim. Yol arkadaşlarımı da anlattığım bu şiirimi yakında sıraya alacağım. Böylece yolculuklarım galiba daha hacimli olur, gezdiğim, gördüğüm, yediğim, içtiğim daha teferruatlı sayılabilirdi. Şimdi bu durum evde konu edildiğinde; hanım hemen lafa atlar " Onların ceremesini şimdi ben çekiyorum," diye lafa girer, (haklı olarak) bozulduğunda ittirdiğim birbuçuk tonluk Desoto arabamızın ve zaman zamanda motorumuzun sık sık oluşan arızasından dolayı itelemenin onda meydana getirdiği ve halen çektiği ağrıları anlatmağa başlardı. Şimdi siz ağarmaya başlayan saçlarınızla halen gezmeye ve bu gezilerinizi anlatmaya devam ediyorsunuz; ancak ben ise çabuk geçen bu hayatın tamamen ağarttığı saçlarımız ve oturduğumuz yerde dahi ağrıyan dizlerimizle (neredeyse) eve mahkûmiyet devri yaşıyoruz. Dışarıya daha az çıkabiliyor, ancak evde bunun acısını çıkaracak şekilde neredeyse iş zamanımızdan çok bir eforla yazıp,okumaya, araştırmaya, yönelik bir ömür tüketiyoruz. Eskiden gazetecilik, musiki ve bestekârlık, şimdilerde şiirler ve onların okutulma gayret ve emeği, zamanımızın büyük bir kısmını yeyip, tüketiyor. Sık sık kendi kendime "Rabbim bize sırtıstü yatıp kolay ölmeyi nasip etmedi, hep iş ve bir oluş üzerinde geçip gideceğiz..." der dururum. Galiba öyle de olacak. Şiirinizin verdiği haz ve düşünceyle kendi hayatımın bazı safhalarını da özetlemek gafletine düştüm. Ancak düşünürüz ki; hayatımızın hiç bir yönünün saklanmasında neden olmadığı gibi açıklanmasında da bir beis yok. Tebrik ve sağlık duâlarımı iletiyor, gözlerinizden öpüyorum. Allah'a emanet kalın. (Aksakal)
Olur mu öyle şey Enver Bey Üstadım . Sizin gibi bu işin emektarlığını yapan bir duayenin sözlerine mazhar olmak bizim için bir iftihar vesilesidir. Sağ olun var olun .Yorumunuz şiirden daha kıymetliydi.
Akıcı bir üslupla ve harika duygularla yazılmış yürek sesinizi gönülden kutluyorum tebrikler üstâdım. Kalemine ve duygu dolu yüreğine sağlık diliyorum. Sonsuz selam, duâ ve saygılarımla. Allah'a emanet olun.
Kanaviçe tadında o ilmek ilmek işlediğiniz şiiriniz harika tüm şiirleriniz gibi kutluyorum seni şairim kalemine yüreğine sağlık kal sağlıcakla selamlar saygılar sunuyorum efendim nice şiirlere