Yansıma -genel-Yansıma (Şiir ) Yaşamda kısıtlı bir alanda olma zorunsalı ölümlün gerçekliğinde düşüncede oldukça rahat olma şansını kendimize verebilirmiyiz. Bu sürecin adımlarında aile toplum töreler din gibi özgün varsalların etkisi ne olabilir. Yaşamda nerde duruyoruz. Dogrusu insan toplumsal bir canlıysa onun bireyselliğinin sınırları nerede bitiyor.Bizi şahsiyet olarak var eden etkenler ruhumuzu nerede nasıl besler oluyor.Toplummu yoksa kendince var olmak isteyen insanmı beklentide öncül oluyor.Neyi niçin ne kadar yaşayabiliyoruz.Toplumu onun hücresel varlıgı aileyi hangi döngü yaşatıyor.Sosyal bir varlık olarak bizi etkeleyen tüm kutsallarımızın başlangıç yada bitiş sınırı olasımıdır. Yoksa degirmende ezilen bugday başaklarımıdır toplumcu yanımızla halcemiz. Niçin ahlaksal olarak samimi olamıyoruz.İnsanca yaşam yolculugumuzda kurdugumuz uymamız istenilen yapılarda insanca hakça bir yaşamdan mahrum bırakılıyoruz.Ekmegi aşkı umudu niçin birileri kendi çarklarında yitikleştiriyor. İnançlarımız bizim kurtuluşumuzmu yoksa felakatimizmi oluyor. Yaşamın her sürecinde niçin yetmezlik içinde kalıyoruz. Baş edemedigimiz hastalıklar önleyemedigimiz sömürü düzenleri gerçeklerle bagını koparmış yanılgılar teknolojinin yetkenligindeki güçsel sınırsızlık yılgın korkular insan olarak bizi niçin mazlumlaştırıyor. Çogunlugumuz kendimiz olamıyoruz .Törelerimiz bir yandan bizi beslerken bir yandan neye niçin katlandığımızı yaşamın sınırsalını görmezden geliyoruz.Belkide içimizdeki kelebeklerin akrepleşmesinin acısını yaşıyoruz.Sert görünmeyi toplum üst bir değer olarak görmeyi sürdüre dursun. Biz insan olmanın verdiği hazı yaşamakta biçare kalıyoruz. Ah nasılda çabuk unutur görünüyoruz ölümün bize soktuğu hançer acılarını. Yavan sofraların garip yoldaşları olarak yorgun kervanların sahipsiz yolcuları olmuşuz. Yaşammımızın kendimize ait olduğunun farkında olmalı artık. Birilerinin memnun etmek için bir hayatı kabullenmek anlamsızlaşıyor. Tanrı bizi birilerini memnun etmek için yaratmadı bencilleşmeden kinleşmeden kendi birey olgunluğumuzu yaşatmanın toprağına tohumlar atabilmeliyiz.Tanrıda böyle ister. Bilmeliyizki ölüm bizi yalnız buluyor o zaman inanç yolculuğumuzda umut düşlerimizde içsel olmalı. Bırakın yaşamı özgürce yürümenin yoldaşı olalım. Hayat bizim hayatımızsa eğer unu nasıl yaşamak gerektiğine bırakın biz karar verelim ! Anadolu Sen Anadolu kanıma girmiş toprak Bu akan su Dicle fırat Kızılırmak Paklandı usunda çocukluğum Dağlarında açan güz çiçekleri Nergiz gelincik ve zambak Doğan her günüme umut mevsimleri Sen Anadolu Kanıma girmiş toprak Dün bize yurt oldun bugün ana yurt Sevdi seni bu ülkenin çocukları Kızları oğlanları babaları Vakti geldi can verdi senin için Sen Anadolu Kanıma girmiş toprak Can Anadolu Üzüm bağlarında tadlandı ağzım Düğünlerinde sevindim Paklandım sularında Karanlığında yasa büründü yüreğim Sen Anadolu kanıma girmiş toprak. 1900 Bin dokuzyüzlerin kara katarı dursada gitsede bir sitem, bana bakarken yarin gözlerindeki, böylemi yaparsın ölüm, kaldık çadırsız aşiretlerde, garipmi garibim köylü kızı, hiç gitmez yük treni, bin dokuzyüzlerin kara katarı, gelmiş tüm devirlerin hasret yükleri ilen makinesti çalıp durur kapımızı. Nefes Velhasıl sürüyor o rüya Sevdalı olsada gönlümüz Zaman alıp gidiyor bizi Bir tek taşıt kaldı binecegimiz. Çağırsam burdayım diyecek sanki Beş vakit görmezden geldigim ölüm Alıp gidecek sevdiklerimi Bari ölmeden gelse son nefesim. istemezsen Ruhum dediki bir şeyler edellim, aşka dair sana dair , alıp heybemize umudu, koklayıp bahar sevdalarını memleketimin, haydi kalk ne olursun, bize gidelim, istersen hikayeler anlatırım sana, şiirlerimi okurum, sana gümüş yüzügümü veririm, kedilerimi okşatırım, istemezsen dagılmaz giysilerin odama, haydi kalk ne olursun, bize gidelim. Yoruldum biliyorum Korktum ölümün ğölgesinden Sorumsuz kadınları sevdi yüreğim o kahve gözlü bir kadındı Türküler dinlerdi gece lacivertinde Siz bilirmisiniz şarkılarını sevdanın hani bırakıp gidenleri özlermisiniz. Anadan babadan yardan acıyı bal eyledik bu ömürde Kim bilir agladıgımızı Gücendigimizi yorulup tükendiğimizi. Akşamlar Ben ağlarım akşamları sensizliğime akşamlar hüzünleri yaşatır gözlerime bagrım yanar gurbet akşamları benim bir umut tutar kalbimi ellerinle, gözlerimin önünde çamurlu ev yolumuz iki damla gözyaşı gelir kendi kendine Düğün Dügünlerde aglatma beni içtiğim suda duydugum umutda bu koskoca dertli yurtta ne olur aratma seni. gözlerinde umudsuzluk sunma bana sensizlik hasreti yaşatma bana dügünlerde aglatma beni gidip ellere yar olma. Kül Benim karanlığımda durma sen Geldigim yolların dikenleri batmasın yüreğine Uçuk bakışların olmasın bana Özgürlügüm ölümmü olacak bilmiyorum. Kırılgan yazılar var usumda Sünepe yitik suliyetler Unuttugum tüm geçmişim sanki Senki bırakıp gittiğin zaman Anladımki hiç gelmedin kapımda izlerin Kısık kısık öksüren hastalar gibi ciğerim. Artık sayılı günler kaldı seni sevmeye Hadi kaç git yakala özgürlüğünü Lavanta koksun saçların odada Beni bırak kendi halime Benim karanlığım kül olmasın üzerinde. Türkiye,m Ben seni çok sevmişim ülkem Kendimi sen bilmişim Ölülerim senin toprağında Sen Ankara,sı gençliğimin Kızılayda beklemişim sevdiğim kızı Tunalı hilmide dolaşmış ayaklarım Sen Torosların tepesinde yörük kız Sen diclede bıraktığım ıslaklığım Sultan ahmette İstanbul olmuşum Adanada anam pamuk devşirmiş Antalyada iş kurmuş avuçlarım Ben seni bilmiş seni sevmişim Hüzünlenmişim atanın ölümüne Şiirler okumuş şarkılar dinlemişim Bir bağlamanın teli saçlarında Ben Anadolu seni bilmişim. Bir kadın kokusunda namusum Öldüğümde kefenim olmuş Gökyüzünde ay yıldıza sevdalı Askerin olmuşum senin Sen türkiyesin kırmızı gelinimsin Yürekte sıcaklığın benimsin. Hayata Dair Herkes kendi karanlığındadır bugün Uçsuz bir hüzünün içinde ömür Kara bir çalı gibidir özlemek Kanatır avuçlarını gecede Hani o ölümle sevişilen yatakta Çekip bırakıp gitmek. Biliyorum kısıktır sözcükleri umudun Kapısı kilitli gözleri ağlamaklıdır Acıdır korkuları işçi tayfalarının Mevsim kışa yakın saçları dağınıktır hayatın ! Sevmedim Ben sana anlatamadım kendimi Güllere gelinciklere ve sevdaya Sende bilirsin bağ bozumlarında alevlenir aşk Hastalar ölümü hatırlar. Eşcinsel bir yalan uçar hükümet kanadından Tüm işçiler mavi gökyüzünü sever. Tanrı seviyor bizi ben bunu biliyorum Günahlarımızı seviyor kadınlarımızı Yetimliklerimizi gece karanlığında. Aglayan küçük umutları var bu ülkenin İsyankar bakışlı devrimci ülküdaşları Hiç gülmeyi bilmez umutlar taşırken heybem Sen tanımadın o göçüp giden pupa yelken Özgürlügümüzü aldı gitti umut . Ben seni sevmedim özledim sadece Kırmızı bir gece lambasının sakladığı ne varsa Sendin o bekledim çamurlu bir kış günü o sokakta Sen anlamadın beni ben seni hiç sevmedim! Zaman içinde sevmeyi öğrendim ben Kendimle barışık olmayı Seni özlemeyi Şiirler yazmanın yakıcı rüzgarını Yüzümde hissettim öpüşlerini ölümün. Sonra esmer hırçın bir denize bıraktım tüm yoksunluğumu Islandım nehirlerinde ülkemin Çoraklarında kuruttum yüreğimi Sen ıraklardaydın ruhumda tenin. Sonra güneş ısıttı dağlarını acılarımın Kısık bakışlı kadınlardan korktum ben. Koştım patikalarında yalanların En delice inançlara kapıldım Öldüm kimseler anlamadı EV faturaları sahte gülüşler Ve kızgın sevişmeleri cahilliğimin Hepsi heybemde katık Bir tiren kompartumanında yapayanlız ! Ayaz Her sabah kirlenir güneş Dalar sokaklarına şehrin Bir fahişe gülümser günahlarına meçhüliyetin Bisiklette bir ölüm gelir adı gece olan. Sevmeyin beni siz tutmayın karanlığımdan Öykülerime misafir olmasın sarı tüylü kininiz Yoksullugum yitik güncelerinde gençliğimin Tanımayın beni yırtık kavgalarınızın yozlaşısında. Biliyorum ölüm erken bulur herkesi Kara bir hikaye olur umut İşçi kahvelerinde kirlenir umutlar Ve tüm yasak sevdaları ömrümün Çekip gider kırmızı çizgili lokomatiflerle. Her sabah korkarım ben ölüm papuçlarımı saklamış Bekliyorum binlerce yıldır yokluğun yatağımda ayaz . Umut Gözleri buğuluydu umudun Akşam sen yoksan anlamsızdı İşçiler ve köylüler yoldaşımdı benim. Sonra vazgeçtim ölümü düşünmekten Ne olacaksa olacak artık Çekip bu yaşamdan giderken! Biliyorum özlemeyeceksin beni Gökyüzünde yıldızları saymayacaksın Çocuklugumu anlatmayacaksın hikayelerde. Sonra yitik kadınları seven yüreğim Terk etti gitti beni sende terk ettin. Soytarı kılıklı rezillikler aparatlarını taktı ve hükmettiler geceye. Ben gecede saklandım yorgun yüreğim hüzünlüydü. Sen bana kötü bakma olurmu Bu memleket benim başaklarımı büyüttü Ölülerimi bağrına aldı Acılarımı közledi Gözleri nasıldı umudun anlatın bana. Meçhül Ah benim zavallı göz yaşım . ! Çocuklar korkuyor görüyorum Çocuklar ölüyor. Üzülüyor insanlığım Gözlerimi kaçırtıyorum hayattan Yaşamak çok acı veriyor Bir anne haykırıyor dünyaya Nerdesiniz ! Filistini yakıyor karanlık Yıkık binaların tozları nefesimde Ölüyor insanlık küdüste Arama Şimdi ben sen gidince anladım Böylede yaşanabilirmiş seninle konuşarak yanlızlıgımda İşçi kahvelerinde anlatmak kavgalarını umudun Esmer bir ekmeği bölüşmek Seni kovmak yalanlarından hikayenin. Hani geceleri yıldızları saydığımızı var saysak seninle Korkak kadınlarla yatağa girsek Anadan bacıdan toprak damlı evde bırakılanlar. Kimseler tanımazsa seni üzülme ben biliyorum ya O kedi bakışlı ellerini görüyorumya üşürken Ayazlarında ömrün sahipsiz bahçeler gibi viran ruhum. Ne oldu söyle haydi hani şöyle düşüne biliriz Ölümler niçin acıtır yüreği niçin toprak saklar her şeyi Kapıda bir ışık ırak şirlerden senden bana kalan Hadi anlat bana işçi vardiyalarını borçluları Sevişmekten korkan umutları anlat. Şimdi bende gideceğim karanlığımdan ,Arama beni. Mavi Bu mavi benim mavim Tırnagımdan toprağıma Ruhumda beslerim onu Kedi gibi kucağımda severim Güzel olur mavinin yolculugu Bir balıkçı takasında Alır gider kaygılarımı benim Getirir sevdalarını umudun. Kuyu Herkes Özledigini sever Üzülür yitikliğine gidenlerin. Hiç anlamamıştır gökyüzünün laciverti Issız korkularını tanımamıştır ölümün. Bugday başakları tarlalarda Anlatmamıştır özgürlüğünü umudun. Sevmek öyle saklanacak bir ayıp değildir. Sevmek yaşamaktır bilirsen. Köhne kuyularda su aramaktır. Memleketim Severim bahçelerini ülkemin üzüm bağlarını erik ağaçlarını açsın isterim çiçekleri kızıl elmanın Atlılar gelir malazgit ovasına yüreği ay parçası yiğitler. Özgürleşir işçi kadınları sevdamın severim dedim ya gökyüzünde yıldızı bir kız severim ölümüne gelinliğinde kırmızı kurdelesi severim kırmızıyı bilmemki niye. Heybetli gövdesinde saklanır yaprakları Gülhane parkındaki ceviz ağacının sol elim tutar sag elimi ben nasıl sevmemki söyleyin memleketimi. Hüzün Hüzün bazen yıkar yüreğin kalelerini Aglamak zorlaşır.Gülmek ötelerde bir düş. Giden gitmiştir kalanda bölük bölük acı Nasılda sevilirdi hayat kim bilir Nasılda korkardı ölüm yanaşmaktan. Şimdi hüzün zamanıdır. Kabul edelim. Hayat dedikleri bu olsa gerek. Nerde kimsin diyen bir hikaye var şimdi. Ölümleri var zamanın . Yitiklik ıslatıyor kirpiklerini. Ah beklemek anlamsızlaştı yolculuk önemsenir oldu biliyorum. Yıkık kalelerde dikenli ot oldu ömür. ölüm bekler geceyi Sadece izle dedi ruhum Soytarı cehaleti Bir çay demle Ve dinle ruhunun asaletini. Sonra sor kendine Benim burada ne işim var Niçinlerime yanıtsız sözcükler Kimsesiz kedi yavruları Yatagımda bir yerlerde Yanlızlıgın sıcaklıgı. Ve kadınlar Esmer bakışlı türk kadınları Korkuturlar yalanı Göçkün zamanlardan Aşkları anlatır hikayeleri. Yolculukları hüzünlü olur. İzleri yüregimde Köylerde bugday harmanlar Çaylar demlenir bahçede Yatagımda bir yerlerde Ölüm bekler geceyi. Gölge Her şey ölümün gölgesinde biliyorsun umutlarımızda öyle. Işıgı sönük deniz fenerleri gibi varlığımız. Biliyorum orda bekliyorlar bizi Tanrının zebanileri ve fahişeleri gecenin. Orda bir üst sınıf olmayacak toprak ağaları fabrika beyleri banka sahiplikleri.Ve eli joplu bekçileri yalanın. Tanrı bizi var etmekle kutsadı teşekkürler ona ! Birde yaşamak var hani küçük bir evde ‘bahçesinde hanım eli açan ev ‘ Büyük umutlar yaşatır işçiler yüreklerinde. Ölüm onların özlemlerini yok edemiyor biliyorsun. Sen aslında herşeyi biliyorsun. Günahlarım sayfa safya yazılıyor görüyorum Yinede güneş doguyor sabaha rujlu kadınlar kaldırımlarında yanlızlıgımın. Herşey ölümün gölgesinde ,bende öyle. O kadın kahve gözleri gözlerime takıldı, o yeşil elbiseli kadın, belliki görmüş geçirmiş, patikalarda gezinmiş aglamış gülmüş çizgiler oluşmuş yüreginde onunda olmuştur bir sevdigi ürkekçe sokulmuştur aşka, yanlız gecelerde türküler dinlemiş kıyılarında gezmiştir umudun, öglen sonlarında onunda olmuştur kapısını çalan, derince kavgaları öpmüştür sevgileri, o yeşil elbiseli kadın, belki ıraklarda bir yerde, onunda olmuştur bir bekledigi, yer anadoludur şehir alaiye, göğüs uçları gözlerimde, belki o,nada sevdalanmıştır yürek. belki oda eksik sevilmiş kadınlar kervanında, susuz çöllerde bir sarı kumdur, . Öylece bekliyorum Gülümsetsin tanrı beni. Ellerim üşümesin Sokaklarda dolaşmasın garipligim. Birde kadınları seviyorum ‘Anneligi bilen Saçları süperge kadınları.’ Umutlanıyor ruhum. İşçileri seviyorum Ben gibiler Korkunç özlemler içinde Bekliyorlar Ekmek eşit bölünsün diye. Güneş iyi ısıtsın. Sormak isterim biliyorsun Köylerindeki aç kadınları umuda Vakitsiz ölümlerini sabahın Bekliyorum ah benim yitik yanlızlıgım. Nehir akar durur yüregimde Adı Seyhan adı Dicle adı kızılırmak Adı Anadolu toroslar ıstırınca agrı Memleket benim memleketim. İçimde türküleri var kahırlı Akın akın akıncıları atlarda Yolcular yorgun yolcular Çaglardan koşup gelen Önümde dolaşan kadın Benden saklama sinelerini Aç yaralarını geceme Bir çitlembik kahvesi içelim Adana üsülü köz üstünde. Gelirse gelsin ölüm Bir çukur açılır yamaçta bir yerde Ah alaiye tanımadın beni Küstüm sana ömrümce. Islatır nehirler sokakları Tozları saklar gece Kimseler tanımaz olur Yaşamak ölüme inat Sevmek memleketi Önümde dolaşan kadın Ne söylesemki sana. Seni özledi yüregim Irak sıcaklıklar gibi Küçük umutlar gibi Kadınım gibi özledi Biliyorumki ıraksın sen Tüm arzulardan koşan Patika yolların tozu Ah sen yanımdasın. Biliyormsun yaklaşıyor son Sözcükler yitik duygulara mahkum Ceviz agaçları kış mevsiminde Bahçede dolaşan gençlik Irak çok ıraklarda köhne evde Seni çok sevdim ben Yoksun ayvanların aydınlık çiçegi Yüregimin agrısı sevinci Geçmiş hikayelerden kalan Bir senin varlıgın yanlızlıgımda Kimselerde olmayan Sensin varlıgımda Seni çok özledi yüregim. Susmak oldukça hüzünlü bir duruştur Anlamalısın bunu şimdi karanlık hakim geceye. İşsiz erkekler ve işsiz kadınlar Korkarlar sevişmekten umutla. Bilmelisin. Ah benim kara yazılı kaderim Garip kabirleri sevdiklerimin Ölümüm cehaletten olacak bilirim. Yalnız ve loş bir odada Kimseler açmıyacak perdelerini ruhun Haydi koşalım yagmurlarına ülkenin Yıkayıp paklıyalım sevinci Çok kirlettiler gündüzü Geceliyelim. Hikayeler anlat bana Açlık kokan sevgiden yana Kimsesizligimi sakla benim İnançlarımı anlatma Susma dolaşma tehlikeli yolculuklarda Papuçlarım boyasız saçlarım dagınık Kemer takmam ruhama anla. Düşünki ışıkları odaya vardı güneşin Kapıyı çalansa ölüm. Olurda bir gün ölürsem eger ki olacaktır bu Beni düşünme olurmu üzülürsün belki ama Boş ver yaşamaya bak Yine baharın sevincini bul yanlızlıgında Gök yüzünde yıldızları say Kedileri aç bırakma sokakta Seviş kadınlıgınla korkma. Bir şiir oku kendine İçinde eşitlik ve özgürlük olan Şarkıların hüzünlü olmasın Korkma sokaklarından bu ülkenin Bagır çagır dikleş İste sevincini yaşamanın Bir hikaye ol çocuklarına ülkemin Ah meneveç ırakta çok ötede bir karanlık Güneş dogacak bu ülkeye Kapıda bekliyor umut Saçların avuçlarımda hissediyorum Beni unutma olurmu . Bahar geliyor tükenişliklere inat Yorgun kavgalarıma beni küstüren Saçları örgülü liseli kız Ötelerde çok ıraklarda bir köyde Küçük umutlarımda büyütügüm aşk Sevinmelisin memleketim Topragın bereketi bolcalaştı İşsiz erkekler o karanlık gecesinde yanlızlıgın Güneşi gördü umut. Aylardan nisan ıslandı yokluklarında paltom Ellerim üşüdü kıştı yoklugun bilirsin Ah çok şükür bahar geliyor Geçkin yaşlarda aranan sevinç Çekip gitmiş olsada ötelere Nefes alıyorsak umut vardır yaşamaya Haydi gel ırak çok ırak köylere kaçalım Kırmızı kiremitli bir evde Saçların ıslansın gözlerin gözlerimde Sen o liseki kız ben kimsesizligimde. Bahar geliversin olurmu Memleketime. Hayaller Köşede kırmızı şemsiyeli boyacı Ayakabılarını boyuyor yalanların Gözleri çokük bir umut var avuçlarında Ekmek aş özgürlük yazılı boyacı sandıgında. Üzerinde saçları dalgalanıyor kadınların Yalnızlık bu ya masada çay düşte hayellemeli ömürde. Ah o demir yolu işçileri Babam şirin usta batum dandalo,dan Kaynakçı İsmail kirvem Hüseyin Karşıda sara boyalı evde meneveç Yada yok öyle biri varmış gibi aratan kendini İşçi ranzalarında tükenen gençlik Ve tükenen ışıkları gündüzün Karanlık rezil karanlık Çek git ülkemden Bir sıcaklık olsun Soframda zeytin çökelek Birde toroslarda kara çadır Yörük kızı bir sebzeli pilav pişirsin Tüm aç çocuklarına memleketin Herkez kendince dertli Kendincedir faniligi. Gelirsin bir gün Saçların dagınık Yüregin acı dolu Kimsesizligimi görür avuçların Isıtırsın beni Bir serçe gibi Ürkek ve sevecen Ötelerden bir ışık olursun Perdeleri açılır odamın Yatagımda bir sıcaklık Bilirim yakınlardadır hüzün Bize bakıyordur. Aglıyordur ıraklarda bir köyde Bir kadın yanlızlıgına İlmek ilmek ömür tüketir gece Güneş ısıtmaz bilirim Yoksun yanlızlıgımda benim Sensizim. köyde Seni görmek isterim kiraz vakti bir köy evinde taş duvardan bir oda bir sofa umutları penceredeki güneş Seni anlatmak isterim hikayemde geçmişte o şehirde yada tüm şehirlerinde Yaşamın aramak isterim sıcaklıgını. Seni görmek isterim ben aydınlık sabahında bilincin Ötede şeftali agaçları o köyde Birde ceviz agaçları serince ne güzel olurdu kadınım Soyunup dökününce kavgalarından ömrün Şarkılar dinlerdi gece. Biliyormusun gökkuşagı gibiydi sevinç Bizden ırakta bir yerde O köhne akşamında sevdanın Bana kendini anlat sıcaklıgın ellerimde. Avuç avuç yıldızlar dagıtmak isterim 23 nisanda çocuklara Bugday başaklarından ekmek yapıp Açları doyurmak kendimce Seni sevmek isterim gidişinde O taş odalı evde Kiraz vakti o köyde Senin korkunu yaşadı yuregim Bahçede oturdugumuz o masa bir dut tabağı toplamışsın meyvesini ağacın kapıda . Eski pencerelerinden süzülüyor ışık Seviniyorum seninle olduğuma, Gel diyorsun yanlızlığıma benim Varıyorum yanına. Bir kadın seviyorum ben Kavgaları bunaltıyor güncemi Senmisin o söyle bana Memleketin halcesi gibiyiz ikimiz Vaz geçilmez hikayelerden Şiirler okuyor gözlerimiz. Irakta o köyde çocuklugun Keçiler dolaşırdı anlatımlarında Ah nasılda sevinirdik güz dönümlerinde Ömür dedigin neki zaten Ölüme inat gülümsemek yaşama. Haydi bir çay demle ikimize Yanında zeytin çökelek Birde yufka ekmek Şiirler okusun gözlerim gözlerinde yaşam denen hikaye bu olsa gerek. Karanlık dört duvarda Kahpemi kahpe günlerde umut Sen aglatma beni olurmu Yorgunum bitmiyecek bu yolculuk. Tüm kadınları özler gecem Yıldızları saymakla bitmezki hasret İşsiz erkekler ve kahvehaneler Birde şu karanlık Bana bir şeylet anlat hikayenden. Yürümek dikenli taşlı yollarda Vakitsiz ölümleri var yüregin Bilirim o tiren hiç gelmiyecek Yedi nolu vagondaki kompartıman Meneveç uykudadır şimdi Ölüler hiç konuşmayacak. Belki bir akşam batımında Hatırlanır olur ismim Duvar yıkılır özgürlük sevinir Yeniden dogar umut Rutubetli bir hüzündür bu Bitmezki hiç yolculuk. Biliyorum yanımda degilsin Iraktasın Halbuki seninle aynı yastıga baş koymuşuz Acıları damıtmışız yoksunlugumuzda Büyük devrimler yapmış hayallerimiz Koşup varmışız sıcaklıgına umudun. Sen yakınımda bir şehir Akarsu ıslaklıgında yanlızlıgın Azlıgın dayanılır gibi degil Irakta türküler dinlemişizdir Ölümü sevmişizdir acılarda Aş ekmek umut heleki gece Sarışmışızdır kavgasına çaresizligin Biliyorum bunları önemsemezsin sen Hikaye yarım kalır yürekte Bana kızma olurmu Kimsin nesin anlat bana. Dagıt ruhumdaki kavgalarımı Koş çabuk ol Yaklaştı ölüm Üşüyor sevinçlerim. Çekip gidiyorum bu akşam Her akşam yaptıgım gibi Açıp rakıyı karanlıgıma Günaha giriyorum Yok yalan söyledim yok öyle bir şey Seni istemiyorum ben Yanlızlıga aşıgım sana degil.biliyorum çekip giden dönmez Hikayesi bitmez ömrün Az kaldı korkuyorum yolculugum var. Belki bir nehir kenarında Saçlarını aslatır göz yaşlarım Mevsim kiraz mevsimidir Sevişmeye korkar papuçlarım Onun için kapıyı açtım ışıkları yakmadım korkarım Gören olmasın seni Uykumda bir anda İsmini sayıkladım duvarlarda kırmızı bir ruj Yanımdaydın. lacivert Gökyüzünde sarı yıldızlar Ne kadarda özgürsünüz Sizi görünce yüregim sızlar Korkutur yanlızlıgı kabir taşlarının Sevişmeyi bilmez ruhlar. Bende yaşamak isterim şen şakrak Kadehte ruj izi Ama bilmiyorum kurt kim kuzu kim Nerde o kıvrak sevgili. Gökyüzünde sarı yıldızlar Bilirsiniz korkunç olur lacivertin yanlızlıgı Bir tütün içer gece karanlıgında Daglarda ışıkları sönük köylerin Ah garip kadınları memleketin Sizide götürür yolculuguna Yalan dolan söylevleri var şehrin. Biliyormuymki özledigini Kimin nesisin benimsin Yada yok öyle bir şey Yanlış yaşıyoruz kadınım Özgürlük mahpus avuçlarda Lacivert kötü çok kötü bir sızı gecede Aşk aglatır Dinmez ruhumda ızdırap Yoksun yar Dolaştıgım baglar harap. Kimderki böylesi yakar özlemin Gece aglaşır hüzünden Belki aç kalkar ömür Gençligin sofrasından. Bilsen neler özlenir olur O aşk bahçesinden Leylaklar sardunyalar Begonyalar dolanır Bugday başakları arasından. Ansır saçları nefese Yüregi ömre kanır Akasya çiçekleri gölde Bilirimki kıyısında o yerde Bir gelincik kırmızısı Aranır. Yine eylül geldi Soysuzca kaçtı gitti yalan Sarı yaprakları döküldü üzerime hüznün Elleri tozlu bir işçiydi gece. Beni saklıyan. Giderken. Herkezin kendince bir karanlıgı vardır Yanlızlıgına yoldaş yüregini kanatır Vardır aranan özlenen öglen sonrası Heleki gurbette akşam garip kalır ölüleri umudun Kimseler bilmez nerde nasıl ne zaman Okunacak kısa bir selası ömrün Bir kaç tanıdık yaklaşacak hüzne Aglıyacak acı bu gidişin elemine Ah ölüm korkmuyorum artık İşçi ellerim tozlu yüregim aydınlık Anadolu üzerimde kalabalık Çekip gitmek var artık Yalan dolan bu dünyadan Kapısı açık kalsın Işıkları yanık. Bir gün ölüm geliverir Bir akşam üstü yada sabah Hikayesi eksik kalır umudun Hiçbir şey anlamadan. Benimde olmuştur yolculuklarım Dört atın çektigi arabadan Toz toprak sevdalara abanmış bir yanım. Sokakta işsiz kediler inançsız serçeler Ve aç insan yıgınları memleketten. Bir gün seninle sevişir ruhlarımız Heybetli dagları geçer umut Bir bilsen nasıl ıslanır sıcaklıgımız Üşürüz yatagımızda geceden. Sonra hüzün kaplar odayı Kaskatı kesilir beden Ölümdür padişahı yaşamın Şiirler kara yazar Duyulur sela pencereden. ölümdür aglamak Yaşam umuttur ötesi varsayım Anlamadı yürüdügüm sokaklar Şu esmer yosması kadın İşsiz şarkıları memleketin Şehrin züppe öncelikleri Hikayesi keyfin. Issız bir okyanusta çıplak ve derin Emekçi evlerinde zor olur sabah Herkez ırak çok ırak. Bir sen varsın aramalarda Özlemlerde sen Birde yalın bir gerçegi ömrün Ölümdür aglamak. Kuyu Herkes Özledigini sever Üzülür yitikliğine gidenlerin. Hiç anlamamıştır gökyüzünün laciverti Issız korkularını tanımamıştır ölümün. Bugday başakları tarlalarda Anlatmamıştır özgürlüğünü umudun. Sevmek öyle saklanacak bir ayıp değildir. Sevmek yaşamaktır bilirsen. Köhne kuyularda su aramaktır. Gökyüzü Beni hatırlamanı isterim Hani bahar gelince İnsanların içinde bir sevinç Acılar saklanır bir yerlerine yüreğin Özlenen bir başka aranır olur. Bende özlerim seni hani hiç gitmeyince Hasretin içimde. Bende gülümsemek isterim gök yüzüne Seni yıldızlara anlatıp Yoklugunun hiçliğinde kaybolmak Ben yanında ölmekl isterim kadınım. Bir hikaye kalsın isterim Ben gidince sen gel olurmu Hanımelleri açsın yine bahçede Bir çay demle beni düşünme Gök yüzüne bak ben orda olacağım seninle. Acıdı biliyorum yüreği vakitsizdi bu ölüm Yorulmuştu kısık bir sesti içindeki özlem. Anladı evet anlamsızdı tüm arayışları Oşehirin kıyısında akan nehirde yıkandı umutları Hiçbir güneş kurutamadı bu ıslaklıgını. Biliyordu toprak herşeyi örterdi Günahları ve yalanları saklardı toprak, Masumca bakıştığı hayatla hiç sevişmemişti yüreği. Ah o hiçbir yere ait olmama duygusu yokmu Fahişe kadınlar gibi yorgun ve kimsesiz Hani gül ağacından kovulmuş kırmızı bir renkti o Belki böyle anlamlanırdı tüm sakladığımız günahlarımız. Sırrımız konuşamadıklarımızda gizli biliyorum Anlatılmayan hikayelerde gizli . Ve ölümleri gecenin karanlığında bizi bekleyen Işıkları sönerken sakladığın umut ırakta bir yıldız gibi gizlenen . Benim rüyalarım korkunçtur kadınım Gecelerimde karanlığım bir başka karanlıktır. Kimsesiz sözcükler anlatır beni yetim sözcükler. Anadan bacıdan geride kalan hüzün. Ölümlerim ağlatır uykularımda beni. Sen hiç umutsuz oldunmu yokluğunda söyle bana kimsesiz kaldınmı odalarında yanlızlıgın. Çimento fabrikasında gençliğini bıraktınmı Sen hiç işçi evlerinde oruç açtınmı anlat bana . Esmer kürt kızlarına gecede karanlığı anlattınmı. Biliyorum yanlış kadınları sevdik Tozlu yollarda tükettik umudu. Biz tüm kadınları sevdik bilirsin bahar gelince. Agladık yitikliklerine ömürlerin. Devrimci bir yolda yürüdük tozlu çakıllı ve mazlum. Öldük tüm ölümlerinde bu ülkenin Sevdik çok sevdik ölmeyi kimseyi dinlemedik. Sonra şiirler okudu gece ay penceredeydi sen yoktun hikayede ,Benimleydin. Mevsim Petekleri dağıtılmış bal arıları kovanı gibi ölüm dağıttı yuvamı kırmızı gülüşlü rezil bir kadın ilklerini dondurdu umudun korkunç yiğitlikleri kovaladı saçları dağınık gece. İbadet hanede ne anlattı sana niçin korktu gözlerin o hükümdarların başbuğu ölümden. Nasılda ağladı yoksullugu kırmızı rujlu şehvet çekip gidince sen. Çok ölümler gördü yüreğim çok yalanlara mahkum tozlu topraklı o yolda kimseler geçmedi kimseler gitmedi bir yerlere. Erkekler güçlü değildir bilirim umutlarda öyle yolcular göçerdir yolcular meçhul özgürlük sarışmaktır umuda bir sabah dönencesinde. Haydi gel uyumayalım bu gece olurmu yıldızlara bakalım yıldızlarda ruhları yitenlerimizin Esmer duyguları olur karanlığın. Of o petekleri dağıtılmış arı kovanları o yorgun sevişmeleri yanlızlıgımın Bilirim güçlü değildir erkekleri aşkın önünde karanlığı ayazdır bu mevsimin. Ağla Gidişinin tarifi yok biliyorsun .Yetim martılar gibi kaldım açık denizlerde Fırtınalar kırıyor kanatlarımı . Yıkık iskelelerden medet umuyor ruhum. Biliyorum papuçlarım çamurlu yüreğim yanık ,Ben toprak bakan gözlerine takılı uçmayı unutmuşum. Ben özgürlüğe şiirler yazan kadınlara tutsak ,Bagımlıyım ölümüne yaşamın Biliyorum sensizliğin tarifi yok bu lacivert gecede. İşçiler biliyorum yorgun demir yolu işçileri kırmızı çizgili lokomatiflerde yolboyu özledigim aşk O sensin işte martıları denizlerin Serçe gibisin penceremde. Yorgun bitkin ve sensiz. Gittigini sanıyorsun .Yanımda sıcaklığının hasreti bilmiyorsun. Aldatanlar içimizdeki şeytan bizleri sen yanlış yataklarda uyanan kadın ,Sen kavgaları devrimci korkularımın. Bırakıp gidemediğim ülkelerden devşirdiğim karanlığım. Bir sabah yağmurlar yağarken bu şehre Islat beni olurmu kadınlığında Bana şiirler oku Anadolu kokan esmer şiirler. Bak ezan okunuyor kulaklarında umudun Bir rüzgar esiyor seni getiriyor bana kokuların Aglamak özgürlüğüdür acıların bilirsin. Korkma agla türkülerine memleketimin. Çok açlıklar dinledik gecenin sessizliginde Hangimiz istemedikki bir tekneye binip uzaklara gitmeyi Okyanusların yosun kokan görkemli dalgalarında ölümle Sevişmeyi. Söyle bana kim kaybetmediki takalarla yoldaşlığında rıhtımları.biliyorum işçiler erken ölür bu mevsimde sıcak rutubet ve ölüm birde içsel kavgaları bedenin histerik şehvet aymazlığında yiten özgürlük. O bizim olmayan köyün ceviz ağaçları soytarı duyguları yanlızlıgımın. Kadife perdeli, sinama salonlarında ışıkları sönünce locaların gider olurduk o okyanuslara gökyüzünde zöhre yıldızı birde kutupta bir ışık korkunç ölümlere gebe yanlızlıgımla özgürlüğü aradık. Biz bırakıp gidemedik bilgisiz öğretilerini korkunun İnsanlar tanıdık nefret dolu sinsi insanlar Değişik yaşlarda değişik kirli esvapları karanlık Kirletti tüm umutlarımız kaybettik o yolculuklardaki kadını Çok ölümler gördük çok kadınları kıskandık Çok açlıklar dinledik gecenin sessizliğinde. Saklandık kalabalıklar arasında yanlızlıgımıza. Okyanuslarda kadınlar özgürleşirler Kahredici bakışları olmaz şehvetin Küçük yıldızları saymak var şarkılar söyleyip Tuzlu yosun kokan özgürlüğünde ıslanmak var. Bak gökyüzünde bir yıldız kayıyor ülkem senin için. Bir olayın sonucu önemli Biçimi değil. Bu ikimiz içinde böyle Özgürlük sana anlatabilmek kendimi Küçük tutkulara aşık olmak İşsiz kadınlara arkadaş umut Biliyorum benim dağlar kadar acılarım var Sen sevme beni bekleme Bırak giderim o dicledeki hevsel bahçelerine ‘eyvanda yatan oğlan ‘ Bırak yüralarım kalsın kendince. Sen anlamadın beni Isıtmadın avuçlarımı Yün yorganlar ardında üşüdü bedenim Sen sarmadın inançlarımı Biliyorum kara bir tiren kompartumanında Kırmızı begonyaların penceresinde misafir Olduğu bir yerlerde bir evde Ölümler geçti kapıdan Tayfa tayfa yanlızlık bırakıp geride. Artık umurumda değil yaptıkların Neyse odur bu yolun çamurları Papuçlarımı boyama olurmu Artık sevmiyorum yalanları Gülümsetse dahi yolcukları Beklemek istemiyorum tiren garlarında İşsiz kadınları düşlüyorum Biliyorum benim dağlar kadar acılarım var. Tanrı beni seviyor biliyorum Yakında beni yanına alacak Ona sözcükler kuracağım Kadınları soracağım yokluğumda İşsiz erkeklerin kavgalarını Tanrı beni yarattı ihtimal Günaha gireceğim düşüncede Issız bir karanlığı aydınlatmak Yada güneşi sofraya koymak Birde çocukları sevmek Fakirler ve yoksulların Hikayesini dinletmek. Biliyorum cennette Banada bir yer var Şöyle betula ağaçlarının Arasında .kırmızı ojeli Huriler açılmış baş örtüler Birde sonsuzluğu umudun. ‘Altından ırmaklar akan’ Sıcak sevinçlerin oturduğu Çardaklarda gülümseyen Bir sonsuzluk olacak mutlak Üzeri toprak kokan bir adam Anlatacak hiç bitmeyen o,Ölüm denen meçhuliyeti. Ölüler bilmez bayramları ,kasvetlidir yitikliği gidenin Kalan devrimlerin ardıl sözcüklerinde Sevdalar yaradır yürekte. Bana hikayeni anlat gökyüzü Yıldızlarının ışıklarını avuçlarımda sakla Yoksul kenar mahallerinin yıkık umutlarını aydınlat Sen şiirler yaz yokluğuna yanlızlıgın. Unutma ama papuçları boyasız çocukların bayramını Yetim sofralarını akşam karanlığının İnsafsız hastalıkların korkusunu kov gitsin yatağından Bana çocukluğumdan hikayeler anlat. Dut ağacı O dut agacının altında unutup tüm korkularını gençliğin Seninle konuşurduk kırmızı güllere bakıp Hanımelleri anlatırdı gölgelerini Sen çok güzel bir gelincik gibi narin ve sevinçli. Sen kimselerin anlamadığı bir yolcuydun. Buluştuk o bahçede dut altında Sabahları çaylar demlenir kadınlar toplanır Başka ne olurdu anlatsana ,ben sana yanık Sen ırak ötede bir hikaye sen kimdin öyle ! Nerden bilebilirimki baharı sevdiğini Ben üşürüm baharlarda sensizliğimden Kırık bir ışık odamda misafir ve sen O gece lacivetinde saklandığım ölüm Vakit ölümden ötedir sensizlikte. Hani hanım elleri çiçek açarya Genç kızlar koşar baharın güleçliğinde Seninle konuştuk biliyorum güllerin yanında Yıkık bir eski duvar kısıkladı zamanı Hani seni sevmek mahkumlaşmakmış anladım Ölümüm seninle olsun isterim Yaşamak mümkünmü canım sen söyle gittiğinde. Daim beklediğim sendin Her sabah çaylar içerdim yokluğunda Kimderdiki ırakta bir yerde Yok öyle bir şey İşte yanı başımdasın sen hasretimde Birgün özleyeceğim seni biliyorum Leylakların açtığı bir vakitte Seni düşüneceğim Belki hastalanırım sen gelince Hüzünlenir gözlerimin feri Biliyormusun soğuk bir gecede Pencereleri açtım ve kokladım Rüzgarların getirdiği nefesini Ölümler gördüm tayfa tayfa İsimsiz şehirlerin ayazlarında Ben seni bekledim biliyorum Gelmezdin gelme zaten Yanımdasın sen işte çay masada Beni arama olurmu sakın Bilki daim beklediğim sendin Her sabah çaylar içtim yokluğunda. Begonya çiçekleri O gün gelecek hüzün kapını çalacak biliyorum Belki bir kırmızı begonya açacak saksıda belki aglıyacak güneş Kimbilir devrimci bir gidiş olacak bu korkmadan çekinmeden Kara bir ölüm anlatacak gerçeği kırmızı çiçekli begonyalara. Biliyormusun özgürlük belkide kaçmaktır senden kendimden Bir kimsesiz olmaktır ırakta bir dağ köyünde. Esmer geçkin kadınların sevmeyi bilmez namuslulukları Birde ölümü anlatan hikayesinde ben. Biliyorum kıyı şehirlerinde ayaz olmaz üşümez yalanları aşkın Bu böyle gitmez böyle tok olmaz çocukları ruhumun. Seni sevmek neysede kadınım senle ömür geçmez. Hep yanar ıslıkları sözcüklerin gecede namaz kılan korkular Bilseniz nasılda ağlaşır yokluklarda o kırmızı çiçekli begonyalarda Kırmızı küpeli aşklar .bilseniz bu hikayeler bitmez. Evet ölüm bekliyorum kimsesiz gideceğim koynuna toprağın Sevişirken günahlarımda yanlızlıgım papuçlarımı boyama bayramlarda Kimselere arkadaş olmasın yanlızlıgım bana ağlama. O gün gelecek güneş ısıtacak bu sokakları biliyorum Sen ağlayacaksın sevinçlerinde zamanın Kendince hükümdarlıkların olacak taçlar takacaksın sevinçlerine Belki kırmızı bir begonya çiçeğinde hatırlıyacaksın o mavi geceyi. Değişebilirmiyim bilmiyorum hani şarkılar söylerince rüzgarlar Özgürleşince saçları aşkın seni sevebilirmiyim söyle bana. Hanımeli Dökülür tohumları yüreğime Bahçedeki hanım elinin Isınır gecede avuçlarımda Gülümser gözleri bilirim Hanım elin varlığında Bilirim özlenir olursun. Bana kadın şarkıları söyle Hiçliğimin duvarlarını yıksın Yüreğimdeki tohumları atsın toprağına, Anadolu bir aglasınki sevincinden Tüm çocukları yirmiüç nisanların Gökyüzünde yıldızları saysın. Ah hanım eli yüreğimde tohumları sevdanın İşçi kadınları çok sever yanlızlıgım Kimderki bahar ağlatır geceyi Tutar ellerimi hanım elin Bırakmaz beni kendime Gecesinde günaha girdiğim aşk Yalan dolan korkuları yüreğimin. Gidişin acıdır yüregimde Niçin öylesi öfkeli bir yüreğe sahibim Niçin kaçıyorum kalabalıklardan Günahlarımı ipe diziyorum kendimce Kızıyorum korku dağlarının yamaçlarındaki köylülerime. Biliyorum özgürlük seni sevme hakkımı kullanmak gibi bir şey Söğütler arasında dolaşan genç kadınlar gibi kısrak Aranılan nevarsa kendinde onda bulmak. Ben niye özlüyorum seni anlat bana Köhne özlemlerimin geçkin hayelleri Ve başka erkeklerin kadınlarına özlemim Günahkar ve ilkel bir sapan lastiğinden gelen taş Ondan yaralıdır yüreğim. Biliyorum ölümümü kimse umursaamayacak Kimse şiirler okumayacak bu hikayede Sadece kısrak bir koşusu olacak yılkı atlarının Kırmızı tuğlalı evde cebecide ankara olacak yüreğim Sen kimdin neydin anlat bana haydi O kırmızı tuğlalı evin gecesinde Özlemiş olacağım gidişini Gidişin acıdır yüreğimde. Aglar güneş yoklugunda Benim gecelerim hüzünlüdür Gündüzlerim acıdır katıklarım yavandır soframda Umutlarım kimsesizdir anla. Bilirim işçiler yorgun olur fabrika vardiyalarında İşten çıkırılır otel emekçileri ekim sonunda Halbuki ekimler umuttu biliyorsun Bir kadın ıslanır nehirlerinde ülkemin Ağlar güneş yokluğunda. Sözcükler mahkum sözcükler bana anlatın korkularınızı Issız bir yolda yürümek kolay değil bilirim Bilirim yalan çirkef bir giysidir kavgasında ölümlerin O mavi gecede gizlenen ne varsa İşsiz erkeklerin yalnız ölümleri Kimsesiz kabirleri dağ yamaçlarının Ve soytarı yaşlılıgı sinsiliğin. Herşey ama herşey insanlar için Kırmızı kadife bir şiir okur sokakta Yosmamı yosma hiçiligim. Beni al götür olurmu şöyle ırakta bir yerlere Ekmeğim ortak üretildiği Umudun katık edildiği bir otagta Dağınık saçları ile hayat Yalan yanlış o hikayede ,Benim gecelerim her geceden daha karanlık. kırmızı çantalı kadın Kırmızı çantalı kadın kaçma benden Sana hikayeler anlatsın yanlızlıgım Sıcak bir kış gecesininde sobanın başında Kestaneler közlesin gecem Bana kendinden söz et olurmu Bir akşam üztü o evde Perdeleri kapalıyken umudun Gel aç yüreğini yüreğime O mavi örtülü karyolada Özgürlüğü anlatsın gökyüzü Hani ölümler olurya vakitsizce Yıkık bir çöküştür omuzlarda olan Kırmızı çantalı kadın anlat bana Niçin ürkekleşir bakışların karanlığımda Niçin isimsiz kabirlerin başucunda ağlaşır yüreğin Anlatbana kırmızı niçin böylesi ağlamaklı varlığında. Sessizdir benim ağlamalarım Senin ıslak umutlarını kuruttu bu yalanlar Çöllerde susuz bıraktı dudaklarını Ben sevmedim seni ama aradım Betüle ağaçlarının arkasında bir kulübede Seviştim yokluğunla ömür boyu Ben seni çok aradım varlıgınla ağladım. Biliyorum devrimler işçi sofralarında tohum atar Yeşil bir özlemdir buğday başaklarını sevmek Gelincikler şarkılar söyler rüzgarda Çocuklar gülümser hayata Bilirim anneleri aç yatar bu ülkenin Gençleri erken ölür nutuklarla. Beni sevme olurmu yorgun kadınlarının sokağı Giyinip paklanıp namaz kıldıran günahlarım Ölümüm sensiz olacak biliyorum Sessizdir benim ağlamalarım. Tirenler Bu sevenler beni alıp götürüyor bilmiyorsun Bende bilmezdim bu acının bukadar çok yakacağını Üşüyorum biliyorsun bu boş odada kimsesiz Yıkık sevişmelerim vardı benim umutla Gidişim bir kara tiren kompartumanında Arayıp bulamadığım sıcaklığın hep yanımda. Bana çocukları anlat mavi önlüklü kız çocuklarını Şiirler okuyan yirmiüç nisanlarda ışıltılarını anlat annelerinin. Herkes kendi yazgısını yaşıyor bırakıp acılarını gidenler O kara tirenin kompartumanında birbilseler konuşulanları Bak kara bir tünele giriyor hayat soyunup fahişeleşen gece Bana kendini anlat olurmu sevişirken işçi umutlarınla Bu yitikliklerdir papuçlarımı kirleten beni bu karanlıkta bırakıp Eskinin yeniliğine mahkum eden. Bir bilsen anlasan artık Ölüm kırmızı bir kan olmuş yatağımda gizlenen. Haydi devrimler yapalım seninle bırakalım utangaç sözcükleri Tanrıyla arkadaşız ya kendimizce anlatırız ona dertlerimizi Baharda çiçekler açar yürekte ben ölürüm Bu şehir çok soğuktur bilirsin üşürüm Yitikse umut yoksa sevinci keyfin Bilki kimsesizim sensizim belirsizim Tanımak lazımsa günahı olsun çarmıhta bir hiçim. Kırmızı bir gelincik olursun saçlarımda Kırık camlar gibi keskin yosmalar gibi işveli Günaha alıştırışın beni sabahında agladıgım gecede Gerçi sende anlarsın bu kırmızı gecenin hüznünü Pencerede ezan sesi soyunmuş bir günahın içinde Özgürlük kapıdan içeri girince başlıyor Kimlik sormuyor polis aç kalınca Camları buğuludur hüznün perdeleri açık Kavgaları ölüm gelince biten bu hayatta Baharda çiçekler açar buğday başaklarında Doyumsuz bir özlemdir anlatılmaz burda Askerler ölür yaşadıkça yalan askerler uykumda Tanıyormusun tanrıyı inanmak başka bir şey Başka bir şey olmak varya ağladıkça Bu ülke böyle işte kadınları mahzun Erkekleri dörtduvarda mahpus Bana ölümü anlatın temmuzda Baharda çiçekler açar ben ölürüm. Bu ülkenin yanlız kadınları Uzun zaman oldu biliyorsun Açmadı çiçekler başaklar büyümedi Hiç anlatmadı hikayesini Yıkık kaldı yüreğindeki umut Korktu sadece düşündü O özgürlük yolculuğunu . Bana kırmızı bir gelincik getir Özgürlüğün aglamadıgı ülkeden Hikayeler anlat bana senin olan Gözleri güleç bir türk çocuğu Adı mina koşar Toroslarda bir yamaçtan. Anlat bana olurmu Özgürlük sokakta başlar bilirim Ah bu ülkenin yalnız kadınları Korkuları gençliğimin Ekmeğimi çalan yıkık duvarları O taş evin soytarı piçleri Çekip gidin ötelere Uzun zaman oldu biliyorum Yokluğun hikayelerinde ömrün. sanki hiç bahar gelmeyecek bir daha Beklemek yokmu korkak bitkin ve endişeli Bir telefon çalacak biliyorsunuz ‘o öldü !’ Sanki hiç bahar gelmeyecek bir daha Kadınlar dolaşmayacak sevinçle Bir sabah açık bir pencerede bir serçe Gülümsetmeyecek umudunu var olmanın. Tüm eşitcil söylevler gençlik içindir Onlar yürür özgürlüğüne gecenin Dışarda bir ses dolaşıyor gizlice Tüm günahları heybeme aldım gidiyorum . Ben anlatamadım sana yörük kızı Kim bilirdiki yokluk böyle bir şey Yitenler senin yitenlerin degil anlamazsın Kimbilir niçin soğuk bu mevsimler. Korkarım karanlığından yalanın Kapalı bir meçhul papuçlarımda Belirsiz bir yolculukta adımlarım Beklemek çok zor bu kış böyle işte. Artık anlamalıyız notaları yanlış bu şarkının Tiz bir uğultu duvarlarda hani umut etmek varya Sarışmak doğrularla sokaklarda Her yer kara bir balçıkta Sanki hiç bahar gelmeyecek bir daha. kim derki yanlızlık üşütür geceyi Diyarbakır yaşama gözümü açtığım şehir Bana dicleyi anlat mardin kapısında değirmen Bir esmer kadın dolaşıyor usumda . Saray kapısında paytonlar ve hovardalığı gençliğimin Damda güvercinleri özgürlüğün. Elektirik atölyesinde mavi önlüklü zaman Sizi unutmadım . Ama dönemen artık anlayın beni Kafkasyada o köyde bıraktıkları şirin ustanın Ah keda hiç görmediğim köyüm Ve mavi gözlü denizleri kayıkların Okyanuslarda dolaşan kavgam Ben nerde yaşlandım anlatın bana Hiç görmediğim şehirler Niçin bu kadar özler yüreğim Üniveristede bir kız vardı ismini unuttuğum Bana okumayı öğreten gülüşlerde Biliyorumki acı yaşayanlarındır Kimselerin degil bu hükümdarlık Bu Toros dağları bana ırak değil Karaca dağda bir kürt kızı Hiç farkı yok türklügümden Kimderki yanlızlık üşütür geceyi Açıktır penceresi görüyorum Tüm ölümlere arkadaş tüm ölümlerde hüzünlüyüm. tirenler Tirenler geçiyor yüreğimden Anadolu bozkırlarında Kimselerin bilmediği garip kabirlerler olurya yol kenarlarında Hiç öpüşmemiş kadın yüreklerinde sisli bir korku vardır hani Seni anlatan hiçbir şiir yok hiçbir mevsim ısıtmaz sıcaklığını Ben seni sevdim çok sevdim yanlızlıgım biliyormusun Kadınları mazlumdur bu mevsimin anlamalısın O tirenlerin o odalarında soyunup sevişmeli özgürlüğü emeğin İşçiler yürümeli meydanlarında güleş gözlü kadınlar Kimsenin ötekileşmediği bir ülke olmalı bu topraklar Bırakın yalnız ölsün acılarım ağlatmasın güneşi akşam Gurbet senin olmadığı her yerdir benim için Nasılda ıslatıyor toprağı seyhan diclede bir kadın ağlıyor Bana tunayı anlatmasın sözcükleri senfonin Aşklar acı verir yaralı yüreklere anla artık Niçin ölümü sevdiniz anlatın bana Bu ülkenin yorgun insanları O kırmızı gecede oldu günahımız biliyorsun Paylaşı verdik tüm yalanlarını gecenin Yıktık tabularını kırdık buzlarını ayazın Bir kadın sevdik bin kadın oldu o Anne oldu acı oldu sevinç oldu Bir gün oturup bir masada içirip acısını kadehte Sana ölümü anlatmalıyım köhne kapılarında karanlığın Umudun ölümünü şiirlerde yazılmayan. Belki o zaman karlar yağar korlaşmış yüreğime Anlarsın içimdeki kavgalarını varlığımın. O zaman tirenler geçer yüreğimden. Mevsim kış gökyüzü özgürlükten bir sevinç olur! Ama sen olurmusun bilmiyorum Dokuduğum bu kilimde bir motif Hani saçlarına taktığın zeytin dalı Bana sen olma umut istemem ben gidiciyim Şu geçen tirenlerde bir yolcu kimsesizim. kadın utanır yanlızlıgım karanlıgında ıslak arzular ansır dudaklarımı acı kahvelerden hatırladıgım sohbetler, dişimi dişi dogurgan günlere gebe kavgam sen kadın ,yedi memeli umut başak tarlaları kırmızı gelincik, çekip gitmeli en öte köylerine bu yüregin öpüp koklamalı kuzularını , sabah kahvaltılarında ısıtırken gözlerin, öpüşürken umudla sarmaş dolaş , daha ışıkları sönmemişken şehrin , soyunup dökünmemişken, utanır yanlızlıgım dedimya, ıslak göğüs uçlarında umud , dikenli patikalırın götürdügü o ufukta , bir sen kaldın bilirim, bendeyse ölüm yanı başımda. umut o akşam üstü geldi lacivet aşklara inat bana inat tütsüdü kavgaları mavilere korkakmı korkak bir köşesinde ömrün diri yürekciligi mapus kapısını çalan ölümdü niçin demedi soyunmadı yabancı dişiliklere kanıp saçları kahvemiydi benmi öyle anımsadım titrek cinseliklerin karşı kıyısında bırakıp belalarını bu sevdanın alanya sana inat bana inad şu akdeniz röfleli saçları ile kadınlar acemice sevişirken ömürle o akşam üstü öldü. kedi maviş gözleri vardı onun, en olmaz yerlerde uyuyan bir kadın göğüsüne inad ılık gizsel kavgalara yumuşak tutup öptü ellerim loş bir odanın içinde, soyunan yanlızlıgımdı usulcacık, korkardı sevişmelerimizden bir kedi gibi histerik cinseligi, saçları dagınıkmı dagınık, bana ölümden söz ederdi,öpüşürken maviş gözleri ıslacık, şarkılar mırıldanan kulaklarıma agladıgım onun yokluguna degil kendime degil korkum bildigim tüm kedilerin sevdigi sokaklar benim sokaklarım degil. öyleydi karanlıktı gözleri aşkın sisler kalkmazdı yollarından ölüm korkmazdı çogulundan dertlerin belirsiz ızler tanıdı yüreği usulca sevişen gece tanımazdı aydınlıgı onun içinde belkide yanlız dinlerdi şarkılarını kadınlarını yanlız özlerdi bir lokma ekmek için senin için benim için açılmazdı okyanusların lacivertlerine kıyılarında yaşardı umudun evli kadınlara sevdalanırdı topragında begonya çiçekleri ah bilseniz nasılda aglaşırdı gözleri öyleydi kıyılardı yoldaşı onun evli kadınlara sevdalıydı yalandı öteler ona. maviler özgürlük seni koklamaktı yanlızlıgımda yoklugunda aglamaktı kulaç atmaktı mavilerine umudun uçup gitmekti sonsuzluguna soyunup dökünmekti bugday tarlalarında karlarda yürümekti cebecide bir kış kestanesine tav olmaktı iş çıkışları sana anlatmaktı kendini uykuda maviler senin içindi herhalde titrek ayazları vardı umudun en delice sevişmeler karanlıgında Ankara tanırdı çocuklarını dikimevi postanesinde o kadın mavilerden ırak giri saçlı yalan en kahpe kavgalar ölüme dair o lacivertleri kıskandıran mavi sana dair bana dair yüreklerin dayanılmaz hali. O şehir, Damlarında güvercin beslenirdi her insanı şairdi sanki kara taşlı geniş eyvanlı evler bilirim aşklara misafirdi pencereleri dar kuçelerde saklanırdı ömür bir vakitler huzur onun sevdasıydı kıyısında dicle akardı nazlı nazlı telli duvaklı gelindi hikayesi işte o şehir öyle bir şehirdi bugday tarlasında gelincik özgürlüktü gökyüzünde damlarında güvercin beslenen o şehir sevdaydı bir zamanlar gözlerimde gözlerim o şehirdi penceleri aşklara misafir. sevdim karanlıklar korkutmadı beni usumu bunaltmadı korku yanlızlık yetmedi bana ölüm tüketmedi usumu bir akşam üstüydü ışıkları yandı şehrin bugday tenli dişiler arattı kendini perdeleri aralandı umudun gözleri hüzünlendi sessiz sedasız tükenirken ömür uzak köylerde sevişirken hayat tümce devşirme sevdalara inat sana inad b ana inat [evli kadınlar anlar beni] loş ışıkları saklasada ruhumu ben seni sevdim bilirsin bilirsin sevdalarda tanır aşkı. korku çekip gitti göçerler kara çadırlı dişi unuttu geriyi ayaz kavgalardan öte yolculardandı usu kıllı yalanlardı heybesinde ölümün kimseler anlamadı namuscaydı her şey örtüleri kalıncaydı dişiligin yaralı ceylan misaliydi ruhu kitledi karanlıgına ömrü geri dönülmez adımlardan aglamaklı türkülerden kalan bir garipceydi ömür işte o göçerler ölümle nişanlıydı hayatları soyunup dökündükleri obalar yanlızdı şimidi girilerinde o kalınca dişilikleri ıslak, türküleri acımalıydı ayaz kavgalardan öte yolculardandı usu çogulda yanlızdı hikayeleri. yanlızlık öyleydi anlarsın ya bir akşam üstü gitti saçları yastıgımda misafir gözleri aglamaklıydı, hiç sevişmemiş gibi katıydı elleri hep boş kavgalarda tükenik, öte sevdalara hayalceydi. öylesi yanlızlıgı vardıki bilmelisin hiç tükenmez yolculukların adımı çaresiz hücrelerin esiri gibiydi belki hiç soyunmamıştı yüreği aşka kimsesiz kedicikler gibi mahzun en igrenç tecavüzlere mahkumdu yüreği ankarada o şehirde kendince akdeniz gibi tuzlu yanlışlarında ömrün en koynuna girilmez yalanlarla seninle elele o gecede karanlıgına takılmıştı yanılgının daha çayları demlenmemişken ömrün öpüşmemişken korkular kısır döngüleri kıramamışken yürek yanlızlıgı avuç içlerinde hep boş kavgalara tükenik boş dalarda yanlızken. uyku yitti gecemde sözcüklerim anlamsız kaldı kahve falları yetimledi kendini soyunuk donukluklar yüregime sindi tozlu yolları vardı kavgamın kenarlarında umudcul tomurcuklar aşkı vardı gözlerimin kendince işte gittin sen duvarlar küskün sessiz, yok artık gülücüklerin kestene rengi bakışların yok yine temmuzundayız yazın kıyılarda genç sevdalılar bir biz yaralıyız canım biz yanlızlıgındayız umudun aramam derdi sözcüklerim şiirlerimde yanlış mış o hikaye aradım seni kendi hiçligimle. çizgiler onlar öyleydi karanlığın yosmaları arkırı arzuların mezesiydi günleri çekilip giden yabancı gözlerden sakladıkları neyse oydu sevinçleri yer alanyamıydı Ankaramı bilmiyorum özgürlügün kavgasıydı saçlarındaki aklar türküler yanlızlık türküleri idi o karanlıgın yosmaları tüm yanlışlarımda hayatımın batakçıl kuşları oldular yüreğimin belki aç kaldılar belki korkarak seviştiler ölümle işçiler akşam vakitleri hüzünlenirken ankara metrosunun en uç noktasında katık etmiştik umudumuzu saframıza dedim ya türküler yanlızlık türküleri çizgiler yanlızlıga dair körpe yürekler gördüm topraga misafir, işte ben böyle güzelim gizsel karanlıklarda tükenen, gün batımlarında yıkılan ruhumla seni sevmiş olmuşum bilirmisin güzelim soysuz sevişmelere takılır gecelerim öpüşlerinde yanlızlıgı yakaladıgım aşk soguk dişiliklerde bulur beni benki elleri emek insan kavgaların garip umudu bu temmuz gecesinde beklediğim tüm vakitsiz ölümlerin hikayesi dizelerinde takılır oltamın güzelim demek yetmez açmalı pencesesini aşkın sevişmeli yalana inat dönüp anlatmalı aşıklara umudu gizsel karanlıklarda tükenen. karanlık kasıgası sarstı adımlarını erkekçe sevmeler yetmemişti öglen sonraları içilen beş çayları soyunup dökünmemişti aşk. belki çıplakça bir çırpınıştı bu bu ülkenin ölen yigitleri var bilirim saçları kınalıdır umudun dedimya kasırgası sarstı adımlarını en öte köylerin en yakın sevdaları hüzünlüdür bu topragın gözleri bilirim beyaz tübentleri ile şarkıları dertlimi dertlidir. hey ankara benim şehrim tümce kadınlarına sevdalıyımdır bilirim günbe gün yanlızlıgını senin için benim için bir lokma ekmek için ömürce mahzun çıplakça çırpınır umut bu ülkenin ölen yigitleri var. Daglar Ey benim karlı daglarım dagların ardında garip köylerim gece gündüz karanlıgım degişmez ben sizsiz ötelerde neylerim özlerim akan sularınızı kadını kızını kısragınızı gün begün aranır esen yeleniz çatısında uçan atmacanızı ey benim karlı daglarım suyunda yıkanan mor kuzularım şimdi anladım ben varlıgınızı gördüm gözlerimle arlıgınızı bu fani ömürde tükenir ise olsun kabrim kıyısında aglarım ey benim canı can karlı dağlarım Acı işte böyle ömür kasım patı çiçekleri misali bugulu camların ardında tükenir karamı karadır hücrenin isyanı öpüp koklamak nafile işçiler garip yaşar günü öbek öbek tükenir gece loşmu loştur ölüm korkmanın anlamı yok bilirim taş duvarlar ardındaki eyvanda soyunup sevişmesi yanlızlıgımın bilirim arkası yok ötenin işte böyle ömür alanya tanımaz seni kaldırımlarında yalanında dolanında yoktur ellerim bilirim öpüp koklamak nafile karamı karadır hücrenin isyanı ölümdür bir akşam vakti kapımda. Bu memleket yaralı çerçelerin yurdudur umut dağbaşlarında açan bir gelincik Aradıgımz aş iş ve ekmek . Biz her daim kara tirenlerin dunanlarında Puslu pencerelerinde mahzun Yılgın atlarında kaderin sahipsiz yoldaşları gökyüzünün. Çekip gitme sakın inanma yalanlarına Devrimci şiirler yazsın papuçların Tozlu topraklı yolarda tükenen Esmer kadınlardan hatırladığım Dağ başında o köhne kulübeden Sevişip kaçırdığımız umut Bırakmasın seni Gitme sen. Hiç Ne günlerde o günler Bir sofrada şenlenirdik Memleketten konuşurdu gözlerimiz. Ah nasılda içlenirdik Islak şiirler okurduk Yasaklı anarşist şiirler Soyunup dökünürdü yüreğimiz Sen ben ve içimizdeki giz. Ah bir bilseniz Kimseler tanımazdı onu o basma entarili umut Sarışıp korkularında beklerdik Günlerden cumartesidir. Kim gelse görür bizi o çilede Oömür dedikleri hikayede Sen ben ve hiçlik. Her doğan gün alıp gider bizi Anlamayız anlatmazlar kırmızı bir acı gözlerimizi yakar. Sen söyleme bana işsiz erkekleri ve fahişelerini yalanın Özgürlük birazda senle olmak gibi bir cehalet. Apartlar diker yalan sevdalar ölür. Kim derki bir akşam üstü yanına varsam Daha ışıkları sönmemiştir karanlığın Daha düğmelerini çözmemiştir ölüm Bugdaydan bir aş pişirmişsindir şöyle kırmızılı adana üsülü Sevmiştir saçlarını mutlaka O geyikli gece soyunup dökünen yalan Esmer kadınları sever sözcükler Yüreği yaralı kadınlar gülümser acıya Korkulur vakitsiz ölümlerden Gece saklanır güneş kaçar ötelere Apartlar diker yalan sevdalar ölür. tutku Ben kendi kendimleyim Sende öyle Kırılganım hiçleşmişim Yalnızım İşçi kadınlara kardeşim ben Kırmızı çatılı dag evlerine özlemli umut gömlekli mavilere tutkun Uçsuz bucaksız bugday tarlalarında Ezikmi ezik yolculugumda Kendimceyim. Belliki O güçüp gidenler yokmu Sizi karanlıklaştıran Korkutan çökerten Ölümü özleten. Şehirlerde yalnızlaşan Islaklaşan yoksunlugunda İşçi çocuklarının sıcaklıgı Ve çekip gidenler Bir toprak tümekliginde biçare Bakıp bakıpta konuşamadıgın Isıtıp kuzunede ekmegi Bölüşmek tüm açlıklarına ülkemin İnançlaşmak tanışmak yüregindeki tanrıyla Birde ıslaklaşır toprak Kuru yolculuklarında ömrün aramak yetmez göçerleri yürümek var izlerinde bir kasım dönencesinde ekmek topraga hücrelerini belliki görüşmek lazım ölümle. Nokta Susmak çogu kez ölmekle eşdegerdir Bunu senin yanında anladım Ekmeklerimizi çaldılar Acımasızdılar Anlamadın. Yalnızlık yoklukca katlanmaktır Sokaklarında anladıgım ayaz Çıglıkları vardı hiççizligimin Pek duymazdın Sevişmelerimizde olmuştu bizim Perdeleri açık pencerede Kapısında umutkar bir sıcaklık Acımasızdı alın çizgimiz Üşümüştüm. Sen bilirmisin Ekmegimizi çaldı soytarılar Anlamak istememiştin Sus dedin yakarmalarına ömrün Camları ıslak pencerede Nerde o bekledigim ölüm Kalabalık yalanlar sarmalında Kimsesizdim Bilirmisin ekmegimizi çaldılar bizim ! Kır çiçekli pazenden bir elbisesi vardı Her daim üstünde olan Gözleri güleç saçarken dahi O mahzunluguyla yaşardı. Mezepotamyanın bir köyünden Bir kürt kızıydı yada türk ne fark eder Akşamları kapı önünde Can bildigi babasını beklerdi. Kirazdan küpeleri vardı bilirim Meme uçları gibi bakirdi duyguları Ah bilseniz ölesiye severdiniz onu Bir Yörük sofrasında buyur ederdiniz Gecenin yıldızları laciverttir ya Onun gözlerinde olurdu o renk Ah ne olurdu gençligim O yagız atların üzerinde Alacalı gelinin olsaydı o Anadolunun tüm çiçeklerinden Pazenden giydigi elbisesinde Turanç dügmeleri olsaydı gögsünün Ana olsaydı kara gözlü çocuklara Bir hikaye anlatılsaydı Kır çiçekli pazen elbiseli kadına dair. Yavan Ne kadar çaresiz Ve yavansın yüregim Cebecideki hüzün Kırmızı kiremitli ev Duruyor ayak izlerin o sokakta Üzerinde bir yeşil parka Yıl 1978 den bir gün Bende sevmiştim bu ülkenin çocuklarını Ölülerimi sakladıgım topragını Gök yüzündeki ay yıldızını Bende yıldızları saymıştım gecesinde yazın Uyandım bir kış günü Yalnızdım. Ansızın gelir ölüm Bir sebep bulunur Yitiklige alışmak lazım Şimdi Şimdi yoklugu yudumsamak vakti. Nerdesin Birlikte sokaklarda büyüdügüm umut Kitaplarımı paylaştıgım Ankaralı kız Ulusta dolaştıgım yalnızlıgım Ölüm ansızın gelir Bir hastane odasında bir köhne evde Kaldırımda ışıkları yanıktır şehrin sabaha vakitlice daha yırtık tutkulardan aradıgım şehvet esvapları giyiniktir yarin yada yok öyle bir şey yardan ıraktayım kendimleyim yalnızım ölüme çok yakınım. kardeşce Çok korkunç bir durum bu. Ölüme yalnızca varmak ! Işık kümesinde yitiklikle var olmak Olurlulugumuz ölümle biçimlenir,Biliyormusun günaha girmekte gecekmemeliyiz Memleketi düzelteceksek eger,buna saçlarından başlamalıyız kadınım. Karmaşıktı gece gözlerinde,Duvarlar üzerime hucum eder Tüm gizledigim hiçliklerim Biliyormusun ben bu ülkenin çocuguyum Yaşlı kırık yüregimle En köhne sokaklarda tükenir ömrüm Ruhumda içsel bir sıcaklık seninle. Çok geç kalmamalıyız sevmek için umudu Ekmekleri bölüştürmek için Barışı saglamak için Layıkıyla şöyle bir sabah vakti Geceyi özlemek koynunda Güneş ışıklarını pencerede unutmuş Gelirse gelsin ölüm. Benim yedi milyar kardeşim var bu dünyada. Başak tarlalarında gelincik Sevdim tüm kadınlarını ülkemin kardeşce Ne kötü şey Ölüm yalnız alır sizi O zaman çobana gerek yok bu alemde Herkez kendinizce Özgürlük hükümdarlıgında birsiniz. Nasılsın dedi ? Güzel bir soru ! İyi yanıt vermek lazım Nasılım , bir umut gibi İlgi çeken ve öfkeli. Devrimci bir ruha sahibim. Biliyorum en büyük devrim ölümdür ! Bırakır tüm topladıklarınızı arkada çeker gidersiniz Topragın meçhuliyeti acımasızdır. Yinede sevişmek lazım umutla. Hacı hoca din iman Öteleri anlamak lazım yakınından. İşsiz erkekler ve yoksul kadınlar Benim başak tarlamın gelincikleridir. Arkama bir baktım ömürler geçmiş Atlı akıncıların tozlu topraklı kavgaları kapitalizimin dişlilerinde misafir. Esmer bakışlı kadınların dogurganlıkları Ve fahişeligi yalanın .Birbirine karışmış! Kimsesizdik Atlı arabalarda çekip gidenler Adını ölüm koymuştu yitişin Kafkaslardan bir mavi gözlü mazlumdu özlenilen Herkez kendince zalimdi. Sonra bende sordum kendime Nasılsın ? İşsiz yoksul ve kendimsiz. Yedi milyar insan içinde yedi milyar kimsesiz. Mor papuçlu kadın. Küçük sözcükler kullanırdı Kimin nesiydi bilmiyorum Yakındı uykularıma tanıyorum. Yagmurlu bir nisan günüydü Merhaba dedi yüregim Şöyle bir baktı Yada ben öyle sandım O caddenin en alımlı kadınıydı Papuçları mor renkten Hikaye gibiydi. Geçmiş yitiklerimden ansıdıgım Hüzündü benimdi kimsesizdi Ben gibiydi. Ölümler tanımıştı vakitsiz Yoksun ve umutkardı Çatışkıydı tüm varlıgı Bana sordu ismin ne ? Hiç ölüm gördümü yüregin Yitenlerin oldumu bırakıp giden Hiç seviştinmi erkekçe Kavgaların sokaklara taştımı Hiç özledinmi çocukca Yagmurlarında ıslandınmı umudun. Yükseklerdeki tanrı Sokakta dolaşırken seni düşünüyorum Biliyorum sende bizleri düşünüyorsun ! Sokak çocuklarını ve yalnız insanları Arafta duruyor yüregim biliyorsun. Tanrım beni affetmelisin Dualarımı olsun görmelisin. Her şey kendince anlamlıdır Kırmızı bir aşktır yolculugum Ömür karmakarışık İşsiz erkeklerle aç kadınlar Aynı gökyüzüne açıp ellerini Sana dönüyorlar yüreklerini. Aşk giyindirmektir sevgiyi Gözlerine bakmaktır umudun Kimsenin bilmedigi yalnızlıkta Perdeleri açık kapısı açık Beklemektir geceyi. Yükseklerdedir tanrı dualarımın erişemedigi Belki içimdedir iman tahtamın oralarda bir yerde Meneveçle günaha girdigimizde Agladıgımızda yitenlerimize Bizimledir. Yine sabah oldu İnsanlarda iş teleşı Sokaklar soguk umutlarla ıslak Yine yoksun yanımda Bir kadın tanırım Yaban kazları gibi ürkek Gözleri kaçkın gözlerimden Çoluk çocuk etrafında Irakta bir umut Gülümseyen. Yine sabah oldu Üşüyorum. Özledi yürek Bir bilsen daglar kadar Okyanuslar kadar Azgın şehvet dürtülerinden öte İnsanca özledi Gözleri hüzünlüydü çocukların Toprak ayaza çalmıştı Ömürlerden kıştı. Hayeller Büyük çiftlikler olmalı Ortak üretilen Ortakça bölüşülen Şükürler etmeli tanrıya Sevişmek insanca olmalı yürekte Saçları örgülü bir kadın Sütünü sağmalı umudun Bir kahve içmeli dost meclisinde Papuçlarını boyayıp keyfin Yaşadıgının renklerinde Resimler yapmalı memleket obalarından Minarede bir ezan sesi Masada rakı olmalı günaha girmek lazım Her şey kendi çatışkısında yaşanır Aglaşır yalnızlık bilirsin Irakta bir köyde bıraktım aşkı Şehirlerin ışıklarında Kahvehanede bir hikaye oldu gençlik Hiç olmadı öyle çiftlikler İşsiz erkekleri oldu mahzun kadınları memleketin Kara renklere boyandı tuval Ah benim garip hayellerim. Turnalar. Hani gün olur ağlaşır duygular yokluğunda Bir ömür çekip gitmiştir sensiz İşçiler devrimler yapmıştır ekmek için Bir kızıl elma vardır sofrasında Ruhumda milliyetçi duygular ve aşk. Bu ölüm sensizliğin getirdiği bir meçhuliyet. Biliyorum kanatları kırıktır turnaların. Yer yüzü Bu yeryüzü bize verildi biliyorsun insanca yaşıyalım diye ama tel örgüler çektik nehirlerine kadınlarına kötü isimler verdik. aç bıraktık çocuklarını koruyamadık. Tüm bunları tanrının gördüğü yerlerde yaptık kaçamazdık onun o sınırsız gücünden. fabrikalar kurduk sonra köle olduk dişlilerine zülümün. büyük okullarda unvanlı eğitimcilere cehaleti okuttuk. biliyorum ansızın gelen ölümüde görmezden geldik sınırlarını bilemedik hayellerimizin. Bedenimizle kavgalıydık ahlaklı olmak için sonra büyük görkemli binalar yaptık içinde küçük ruhlu yitik adamlar dolaştı. ağladı bu ülkenin yağmurları. Issız gece gibiydi doğan güneş hep ayazdı ışıkları umudun. bekledik aydınlatsın yer yüzünü bu yer yüzü bize verildi biliyorum. Yüregimdeki gizli oda Seni ben en köhne saksılarda yetiştirdim çiçeğim içimdeki en gizli odanın penceresinde güneşe kavuşturdum. Birgün tanrı kutsadı seni çekip aldı o gizli odadan. ben soğuk katı ve sensiz kaldım . Tanrı ağlama dedi ben seni ağlamak için yaratmadım ezilme giden kadınların ardından fabrika dişlilerinin çarklarında tükenme. Tanrı beni serbest bıraktı en öte günahları saldı içime köhne bir şehvetle seviştirdi beni. kimseler yoktu o gecede sende yoktun. Devrimci bir gidişti bu biliyorsun gülümsüyordu ölüm bana. Sonra toplamak istedim ülküdaşları sevişin dedim sevişmek sizinde hakkınız. kimselerin olmadığı o uçsuz yanlızlıkta. ben senden sonra teneke bir saksıda büyüttüm hayellerimi milattan sonra tanrının yaşadığı bir zamanda ölümü bekledim. O meçhul ülkeye vardım sen ordaydın birde emekçi kadınları gecenin. Bir köylü bana seni anlattı kara bir çadırda doğmuşsun kapıda keçiler varmış geceleri yıldızları saydıgında tüm insanlar o yıldızlara bakıyormuş. Sonra polisler geldi _ismin ne ?- dediler. sahi neydi ismin o ürkek kugu gibi duruşun kadınsı doğurganlığınla hangi cephede soyundu korkuların. Ben seni hep o gizli odasında aradım yüregimin. Yörükler. keçiler dolaşır kara çadırın otağında bir sabah vakti erkencede anlatılır ömür. çaylar demlenir kara keçiler otlakta kadınlar can kadınlar anadır kara çadıra Türk bir başka türktür Toroslarında zirvenin. ıraktan su getirilir yürümektir yörüklük. sevdası bir başakadır yörüklügün. Ğüneşle yaşar güneşle tükenir ömürleri mertlikmi dediniz orda aranır yigit gözüpek bakışları vardır hayatın çok umutlar taşır herbeler göçerliklerinde. Hani kara koyunlular ,sarı keçeliler bir hikayedir ömürler yükseklerinde Anadolunun kimbilir belki dağlar onlar için yaratıldı belki türk olmak en çok onlara yakıştı. yörükler yaşadı bu topraklarda bu topraklar onlarla hoşnutlaştı. Söyleyin Hergün aynı sözler aynı konular aynı yalanlar ! karanlıktan medet ummalar. boşver artık dinleme bu karanlığın ıslıklarını. Gel çekinme kendimize ait olan hayatı yaşıyalım. Öyle görkemli evlerde değil sıcak duygularda kabullenelim kendimizi. Sorumsuz rüzgarlarda yitikleşmeyelim. Biliyorum çok şey fazla geldi hepimize Onun için despot buruyganlıklara mahkum olduk. Kabüllendiklerimiz yokluklarımıza kucak açtı çok kadınlar sevdik çok erkekler karanlığında kaldı hüzünün anlamadık. Biliyorum ölüm ansızın gelir. şirkef ruhları yıkar teneşir tahtasında. soysuz bir şehvettir hükümdar olan gecede. Tüm işçi kahvelerinde yorgun bakışlı kadınların izleri vardır. Hani nerde annemiz kardeşimiz bacımız . Söyleyin Bana çocuklar anlatın. Niçin acımtırak gülümsemeniz. Hergün aglarmısınız siz acıkınca yoksa gülermi gözleriniz! Tüm başaklar tüm insanlar için ekilmeli Ölüm hepimizin boynunda kılıç Keder ruhumuzda acı otağı. Ah bu dünyanın çocukları Hepiniz aynı toprağın hamurusunuz Yok birbirimizden farkımız. Saçlarımız aynı rüzgarlarda dağılır Aynı depremlerde yanar avuçlarımız. Sevmek acıtır ruhumuzu biliyormuyuz Kimiz neyin yolcusuyuz . Biz bu dünyaya istiyerek gelmedikki Niçin çekip gidiyoruz anlamıyorum Bakışı niçin yaslı sözlerimizin. Niçin ağlıyor yağmurlarımız Bu dünyanın yolları niçin taşlı ve tozlu. Bende geleyim Duydumki bademler çiçek açmış sizin oralarda Güneş toprağı ısıtır olmuş bir başka çağlamış dere Evin önünde bir kalabalık güleçmiş umudun yüzü Şimdi o köyde mevsim bahara kavuşmuş anlaşılan Ben gibi beklememiş sevdiğini kurutmamış dallarını umudun Aç kalmamış koynunda yokluğunun. Duydumki sen devrimler yaratmışsın yüreğinde Çoluk çocuk toplanıp marşlar söylemişsin Belki sevişmişsindir bensiz kendinle. Kimbilir ‘hikayeler ölümle biter’ derler,ya Karabir çadır kurarız senle Torosların yamacında Ölülerimiz bizimle olur korkularımızda öyle Yıl geçkin bir hikayeyi anlatır zamana Benim papuçlarım tozlu yüreğim acıdır böyle. Sen kara çalılara takılı hikayemdesin Ne olur üzülme bırakıp gitme öyle Bende geleyim burda ıslak çadırım, kimsesizim Bana kendince birşeyler söyle. Gülelim ! Çok iyi tanıdığımı biliyorum sizi O kıskanç sıska yitik ruhuda bilirim Onun için uzak dururum karartısından Kimselerin peşinden koşmadığı gerçekler Birde kırmızı karanfillerin hatırlattığı o gece. Devrimler kadınların yüreğinde başlar Erkekleri ipe çeker ilkel kırık hikayeleri ülkelerin. Kimseler sevmez beni bilirim o mevsimde Sadece umutlarda hatırlanır aşk. Alanya yalanların şehri yitik mahzunluğu ömrümün Birde kırmızı rujlu sürtük bir yosma Geçmişten hatırladığım devrimci kadınlardan ırak. Biliyorum benim ülküdaşlarımda var bu kavgada. O pencerinin yanındaki yatakta öldü Tüm geçmişim biliyorum ,şimdi kim tanırki beni Kim sever ruhumdaki dikenleri Bir aralık ayında çekip gittik Korktuğum o yolculuğa. Anlamsızdı ömür. seninle Artık gelmek istiyorum yanınıza Bu kavga bu sürtüşme anlamsız Artık yıldızlar duygulandırmıyorbeni Sevişmek bir şey olmuyor artık Nerdesiniz anlatın bana Kimsesiz kadınlar gibi ürkek Serçeler kadar mahkumum ağaçlara. Yine hikayeleri var ömrün Yine çözümsüz hesapları Tutsak bir cehalet avuçlarımda Yine kara tirenlerde yolculuklarım Hiç demiryolu bilmez şehirlerde Kimseler sevmez ölüleri Geçkin kadınların çıplak yatakları Bana acılar yaşatan ülke Kimderki sevmez özgürlüğü denizler Yaşamak varya seninle canım Ölmek gibi anlamlı ve güzel. korkularım boy attı baharda sıcak bir kahve soğuttu yüreğimi İşçiler hiç sevişmeyi beceremedi yalanlarla üzüldü gece. Biliyorum birgün bırakıp gideceksin bu hayatı ötelere Kimsesiz bırakacaksın ruhumu, kaçıp yolculuklarına zamanın Köhne duygularda kaldı o mahzen ,bana nerdesin söyle. Biliyorum barışık değiliz umutla kadınlar ıraklarda çok ötelerde Yorgun sabahları bekliyor gece biliyorum özgürlük bu değil Sen kavgalarımın şehri terket beni , korkularımı görme Tüm kadınlara aşık yüreğim tüm kadınlara kardeş Ölüm erkence gelirmiş nerden bileyim ,söyle. Hadi gel bir sofra kuralım akşamında iftar yapalım Tüm günahlarımız karanlıkta umutlar ışık olsun Gömelim toprağa tüm arzuları ağlamak ırak olsun bizden Kaçkın bir kavgaya mahkum kalan özgürlüğümüz Hiç konuşmayan acılara içimizde biliyorum başkasına aitsin Ben ne yapayım şimdi sen söyle, gideyim yolculuğuna ölümün Bir kış gecesinde üşüten senin varlığındın biliyorum Aç saçlarını rüzgarlarda savur şöyle ,belki gelir kokuları varlığının. Ben biçare bir yoksunlukta yorgun bir hiç oldum Sen yolculuğumda kal gitme korkularım boy attı benim İşsiz köylüler gibiyim yorgun ve uykusuz kaldım Sen tut ellerimden koru beni al yüreğinde eyle. Bugün ne yapalım çocukları sevelim yetim çocukları Onlara şiirler okuyalım annelerinden şöyle Birde yorgun yürekli babalardan hikayeler anlatalım Yıldızları toplayalım döküp kırmadan dağıtalım öyle. ölümlere dair. Senin ıraklığın farklı bir durum Kırmızı kıraz bahçeleri gibi mor Erkek korkuları gibi geçkin Sen yolculardan yolcu Diyarekirde bıraktığım umut Ve çileleri avuçlarımın, Bana anlat kırmızı kirazlarını o köyün. İşte yine ekmeksizim aç değilim Bekliyorum kara çadırlarını yörüklerin Erkence sağılsın sütleri özgürlüğün Yine bayram geliyor yine yoksunluklarım zirvede Yine kırmızı gelincikleri buğday tarlalarının Yine vakitsiz ölümleri gecemde Yine güneşi yaralıdır penceremin. |