Aşk-ı lokma
Aç kuşları artık dogurmuyor ellerim ekmek aslının ağzında yuttu yutacak verilen sözüdür essah
Kaldırım kenarına dizilmiş anasız ,babasız çocukların tümü cici bir kelam edilme vakti lakin gümüş tepsi, kurdeleyi ortadan ayıracak bir Makas lazım bu arada suçlu yüzük suçlu parmaklar gibi görünüyor Annem kadar elim hamurdan çıkmaz baba kadar başım gövdeye sahip Yastığı koyunda uyuyan ne kadar insan varsa Sabaha ilk gülüşü güneş gibiyim Peşinde değilim kimi anlattığı Aklımda kalmıştı Bir leylek getirdi hikâyesi sütü kesilen meme diğer memeye muhtaç ve taşı yutarmış sevgiye aç olan Dağ yutarım iki gözümün çiçeği için acım göğün koynunda sesim olta atmış bilinmeyen denizlere Ayaklarıma ellerime bir küçük düğüm atılmış tanrıların ihmali var burada Ben yeşil gözlüm dedikçe her düğüm kendi içine açılır Her aşk kendi ölüsünü yıkar ve gömer fikrin- deyim Aşk bu taşıyamayacağı lafı ağzını alıp çalkalayıp tükürdüğü vakit His eder karşı dağlar Tarihi değiştirmek yasal uyarılar koymak pencereye konan kuşun vebali gibi hafif hafifim tüy misali Her yanlışta topragl kirli ve ayaklar suya değince gökyüzü de tanışık olur öfkeye Çıplak teni örten gök kubbe daha bir çıplak olduğuna göre sevmeyi beceren adamı Bul ve sev... telaşı içindeyim....mm |