SENBENO (14)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın „Türkiye gibi adaletsizliğin toplumun tüm hücrelerine nüfuz ettiği bir ülkede, “sıfatı ne olursa olsun herkesin kanun karşısında eşit olduğu” iddiası karşısında acı acı gülebilir ya da avazınız çıktığı kadar haykırabilirsiniz.
Yunus Emre Göçer’in hikâyesini köşeme alıyorum ki bu utanç verici olayı ben de kayda geçireyim; iki çocuk babası, 38 yaşındaki genç bir insan canından olurken onun ölümüne yol açan suçlunun nasıl paçayı kurtardığını duyurayım. KANUN KARŞISINDA EŞİTLİK Mİ DEDİNİZ? Muhammet Hasan Şeyh Mahmut... Somali cumhurbaşkanının oğlu. 30 Kasım’da İstanbul Fatih’te motokurye Göçer’e arabasıyla çarparak ağır yaralanmasına neden oldu. Aynı gün ifadesi alınıp serbest bırakıldı. Sosyal medyada tepkiler çığ gibi büyüdü. Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı ek raporda Şeyh Mahmut “asli kusurlu” bulundu. Ancak polis gözaltı işlemi için evine gittiğinde 2 Aralık’tan beri kayıp olduğu ortaya çıktı. Yani elini kolunu sallaya sallaya Türkiye’den ayrılmıştı! Göçer, altı gün sonra tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 8 Aralık’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Şeyh Mahmut’un yakalanması için uluslararası tutuklama emri çıkartıldığını duyurdu. İlk olay incelemesi yaparak araç sürücüsü hakkında “kusursuzluk raporu” veren polisler hakkında soruşturma açıldı.“ ( SayınZülal Kalkandelen’in 21. Ocak 2024 Günki Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde yayınladığı ÖLÜME YOL AÇTI, PARAYI ÖDEDİ, ÇEKTİ GİTTİ adlı yazısının başından aynen alıntıdır. Yazının tümünü okumanızı öneririm.)
Oda birşey mi Zülal abla!
Başka bir Başkanı’nın oğlu bizde,(*) -Somali’de değil İstanbul’da- hemde 5 metre kala yaya geçidine bir kadını çiğneyip 35 metre sürüklüyor, vede kaza sırasında Ehliyetsiz görülüyor, Bilirkişi raporunda kadın yarı-yarıya suçlu bulunuyor -belkide öldüğü için- evlatçık kurtuluyor, kaçıyor yurt dışına, kimse sormuyor; “Niçin?” Tabiki; “Bizde hamam eski hamam, Tellaklar da hiç değişmedi” demek ki, vesselam! (*) “Tayyip’in oğlu kırmzı ışıkta hızla geçiyor. Pesine siren çalarak ekip takılıyor. Kaçarken, yaya geçidine 5 metre kala eşime çarpiyor. 30 metre sürüklüyor. Esim 6 gün sonra vefat etti. Yakalandığında polislere Tayyip’in oğlu olduğunu söylüyor. Zaten o andan itibaren her sey degişti. Karakola gittik, çocuğun ehliyetini sormuyorlar. Polislere bunu hatirlattığımızda; ‘Siz ukalalık etmeyin, biz ne yapacağımızı biliriz’ dediler. Kazadan hemen sonra caddemize belediye arazözleri geldi. Tarihte ilk kez, caddemiz bastan aşaği yıkandi. 35 metre fren izi vardi ve her seyi bir anda yok ettiler. Çocuğun ehliyeti yoktu. Kazadan sonra, üç ay önce verilmiş gibi ehliyet düzenlediler. Mahkeme basladı, çocuk bir kez olsun gelmedi. Babası tarafindan yurtdışına gönderilmişti! Ama Tayyip’in adamlari hep oradaydı. Karımın hakını ararken bir şey söylediğimizde dirsek yedik, tehdit edildik, tacize uğradik. Hákime çocuğun ehliyeti olmadığını, kazadan sonra babasının forsuyla düzmece ehliyet verildiğini söyledigimizde ‘Ne demek yani, siz koskoca belediye baskanıni sahtecilikle mi suçluyorsunuz’ diye azar işittik. Sakin bir insanımdır ama o anda elimde bir sey olsaydı, kafasina fırlatırdım. Olayın oluşunu gören tanıkların hepsi tehdit edildi ve korkutuldu. Buna bir yakınımız dahildir. Sadece bir tek genç kız tanıklık yapmakta direndi. Fakat işin rengi değişmişti. Başına iş gelmemesi için ona da tanıklık yaptırmadık. … Onlar çok güçlüydü. Sonuçta efendim, mahkeme kararını verdi! 8’de 4(?) kusurlu olan çocuk 3 ay hapis cezası aldı. Buda paraya çevrildi.1998 in parasıyla toplam 540 bin lira ceza ödediler. Bugünün parasıyla yaklasik 2 milyon eder.”(11 Mayıs 1998 yılında Şişli Abide-i Hürriyet Caddesi‘nde bu kazaya kurban giden Türk Müzüğü Sanatçısı Sevim Tanürek’in eşinin ifadesidir.) |