Kum saati...
Telaşlı bir lobinin yan çaprazındaki tabloda ilişiyorsun gözlerime
Yürümenin unutulduğu bir zamanda Saat mi ? Yok... Akrebin gölgesinde saklı yelkovan Güneşin düşürdüğü gönyeye takılıyor tik tak sesleri Sömürülmüş bir hayalet şehir yani Evet tamda resepsiyonun göbeğinde zil sesi Kahvemi yudumlarken buyurun diyor biri Şeker lütfen Anlamsız bir ifade süzülüyor dudaklarından Ve eğer isterseniz hüzün kokan bir düş var Az ilerde gül kaybında yitirilmiş seslerin tarifi Nasıl yani Hani bir kaç yüz yıldır buradasınız ve kahveniz hep sade intihar hüznünde diyor elleri Ozaman biraz yağmur diyorum Şahitlik etmiş bir ses düşüyor fincanımın telvesine Ve hava teorisinden iniyor meteor gülüşleri Buzul çağlardan beridir duymadığım ses, köpük köpük çiziyor gözlerini Sıska bir ahşabın yüzünde gıcırdıyorken dişleri Neden zaman sapması elimin avlusunda açıyor ki En sevdiğim yerden başlıyor kayboluşlarım Kalbim ve ellerimden Ebruli bir askının bekleyişine asıp zamanı Sağanak labirentin boşluğunda nefes alıyor düşlerim... pardon Şimdi göğüs boşluğundaki tek odalı resmin gözlerinde dinlenme vakti... ~°~ ~°~ ~°~ |