GÖNÜL
Ne dertlerin biter, ne dileklerin
Bana yaptıkların şaka mı gönül? Yığıldı üstüste kabahâtlerin Bırak artık benim yakamı gönül... Yaşayıp gidelim sessiz sedasız, Dedim sana, dinlemedin vefasız Günüm geçmez oldu gamsız, gümansız Bırak artık benim yakamı gönül... Heveslenip eldeki kokmuş ete Tükürürsün elindeki nimete Sebep olma ikiliğe, firkâte Bırak artık benim yakamı gönül... Gözünü diktin hep en tepelere Gülü buldun takıldın dikenlere Ömrümü harcadın boş emellere Bırak artık benim yakamı gönül... Yüksekten düşenin parçası kalmaz Tökezlemeye gör tutanın olmaz Doğru söyleyene şeytan darılmaz Bırak artık benim yakamı gönül... Gel, seninle oturup anlaşalım Elele tutuşup Hakk’a koşalım Ateşe götürür bu hırs, bu çalım Kaptırdın şeytana yakanı gönül... Çok şımarttım seni kabahât bende Bir kenara atıldım bak sayende Yere batsın isteklerinde, sende Bırak artık benim yakamı gönül... Çöle saldım su, su diye inledin Deryaya bıraktım, boğuldum dedin Şükretmedin, daim ah vah eyledin Bırak artık benim yakamı gönül... Nûr-iye yoruldu, sen yorulmadın Kaç kez tökezledin, ibret almadın Yetinmek bilmedin mutlu olmadın Bırak artık benim yakamı gönül.! Nûriye Akyol Görsel alıntıdır. |