GEÇMİŞİNİN ÇIĞLIĞINI DUYAN VAR MI?
Afrika’ nın şartları gibidir şairliğim.
Susuzum! Bir kuru yudum yeşertecekti umutlarımı. Açım! Bir içten lokma değseydi dudaklarıma doyacaktım. Bir kemik kalemim Bir deri sitemim Bir kalp dolusu sızım Çatlak dudaklarımın her bir çizgisinde sansürlü dualarım İçi tuz dolu aminlerim İki yakasını bir araya getiremediğim felçli nefretlerim var örtüsüz soframda. Bilirim; Her sofra kıymetli değildir helal lokmalar arasında... Ben geçmişimin çığlığını gömdüm aç mezarıma. Peki ya sen? İç intizamı bozuk bir şehrin Dış nizamına kanıp ölmemek için Kendiyle savaşan sen! Kaç öyküye yol arkadaşı oldun kimbilir... Çölünün ortasına kaç suskunun kara gölgesi düştü... İliklerine kadar rahmet yağmalı o halde... Ölü yıllarının üstünü ört doluca bir kürekle. Ört ki; Yarınlarının inceliğine dokunmasın feryatlar. Dünden dönerken, umutlarına saplanan hançeri hayatın rengine boya Kırmızı hariç! Boya ki; Kana bulanmış gözlerini diriltebilsin yeniden. Güneşin batışına şahit tut bu kutlu doğumu. Tut ki; Her yeni doğum da yansısın çeliğine çarpa çarpa... Kulaklarından lafzın zulmünü çıkar yaz mezar taşına. Yaz ki; Kağıttan kuşlar, odundan enstrüman yapan sen Tükendim dediğin yerde yeniden diril. Suskunluğuna tırmanan dikenlerle süsle o mezarı. Süsle ki; Gören dokunmasın geçmişin çığlığına. Afrika’nın şartları gibidir şairliğim. Dikenlerin sulanmaya ihtiyacı yok. İyi bilirim. |
Süsle ki;
Gören dokunmasın geçmişin çığlığına…..”
Bilmem kaç kez okudum, kaç kez dinledim. Şiir sanki kalemle yazılmamışta ustura ile kazınmış gibi keskin, yorum ise divit kullanılmış kadar asil.
👏👏👏👏👏👏👏👏👏
Oğuz Erkeman tarafından 11/25/2023 5:57:50 PM zamanında düzenlenmiştir.