KİRALIK KAĞNI
Kağnı üstünde bir dâvet,
Bozuk satıh patika. Yol, Olabildiğince âşinâ hikayelere. Defalarca sırtlanmış boy boy ömür, Gideni de bilir, İndinde kalanı da. Kasvetle teşnelenmiş zaman ve gergefe gerilmiş gökyüzü, İşte madalyonun diğer yüzü... Üstünde nakış nakış işlenmiş yıldızlar, Yıldızlardan bir yıldız ki, İşçiliğinden ne sual. Dalgalanır usülünce ağır ağır, Düşüncelere eşlik bir çift tegrek, Bîtap düşmüşlüğünü anlatır. Gerek ya bir mertek yâhut değnek Ya da kaderler hafifletilsin der, yalvarır. Kalkan tozu fistan bilir, giyinip kuşanırlar, Yol üstünde doğrulan mahmur çiğdemler. Toroslar’ın sarı zambağı, Alpler’in altın incisi... Gelenleri selamlar, kalanları bilmez gibi. İstemem, Bir başka bahardır müjdesi. Ritim tutan toynaklara sağır, Sanki inat bilenir bülbüller. Ne kaldığını bilirler mi geride? Anlaşmadan mı konuşurlar, Konuşmadan mı anlaşırlar? Bu serzenişse, Şakımak nerede? |
Şöyle bir silkelendik üzerimizde biriken zamanın kırınden tozundan.. yorgunluk sorun değil nasıl olsa dinlenir beden.
Bir cevap oluşmadı beynimde..Öyle ya
Şakımak nerede.
Tebrik ederim yürek sesini, demindeydi şiir.