TEZGAHINDAKİ PAZARCI MI, CÜZDANINDAKİ EMEKLİ Mİ HAKLI? Dinleyelim...
Bugünkü düşüncelerim, dünden aklımda kalanlar.
Biraz uzunca ama!..Okursanız eğer her satırında hepimizin var olduğunu görürsünüz. Gerçeği dillendirdiğim bir yazı. Kolay okunması için de biraz şiirimsi format uyguladım... Belki, kiminiz sıkılacak üç-beş satırdan sonra, kiminiz son cümleye dek devam edeceksiniz okumaya...Selam ve sevgiler okuyan her göze... TEZGAHINDAKİ PAZARCI MI, CÜZDANINDAKİ EMEKLİ Mİ HAKLI? Dinleyelim... Tam usuma şiir düşer,zamların sesi yükselir uzak-yakın demeden Vergiler aklımı başımdan alır, kulağımda kalın sesli rakamlar... Zengin-yoksul farkı uçurumun kıyısından, ha düştü ha düşecek ödüm kopar derinleştikçe uçurumlar...Karanlığı-aydınlığı fark etmez ki, yutuverir insanı maazallah en zayıf anında!.. Kara kara düşünürüm, karanlıkta kalır gözlerim, açlıktan kuşlar uçuşur önümde pır pır Kalemimde mürekkep tükenir, şiirimin rengi solar, eskitilmiş düşler gibi akıl kandillerim bir yanar bir söner...Gaz lambasında gaz yok ki alev alsın fitili... Mutfakta dolap tam-takır, kuru-bakır, ayaklarım pazara sürükler beni İlk tezgahta patates-soğan,sarımsak, acı acı koku salar Sanki birer bekçi başlarına dikilmiş astronomik rakamlar Bakar bakar dururum, halimden anlayan pazarcı patatesin dili olur: “Biz masumuz abla, suçlu olan toprak, yanlış tohumlarla DNA’ mız bozuldu, verim düştü, çoğalamıyoruz, çoğalsak da beğenilmiyoruz, fiyatımız yüksek Gelen-geçen bakar alanımız yok, bizim de kimsenin yüzüne bakacak halimiz yok utançtan kızarıyor yüzümüz, ne kadar zormuş meğer patates-soğan olmak bu çağda!..” Karşıdan bir karpuzcu bağırır: “Karpuza gel abla, karpuza, kesmece bunlar kesmece... Kırar mıyım hemen giderim yanına vururum tak tak, bütün öfkemle döverek karpuzu Güya seçerim, cebimdeki parayı düşünmeden, haddime mi benim bu devirde karpuz yemek, suç sayılmalı bence bir emekli için, hatta elini karpuza uzatması bile... Tam cüzdanı açarken, yan tezgahtan biberi, domatesi konuşturur satıcı: “ Abla boş ver karpuzu hem parası, hem kendi ağır, taşıyamazsın, bir emeklinin ne işi olur karpuzla Sen domatese-bibere ,patlıcana gel...Denileni yaparım, gider dikilirim önlerinde Yine olmaz, alamam, fiyatlar kuşun kanadında, kuş durur mu, uçar-gider tutamazsın... Arkamdan bir ses:”abla gel, hiç değilse yarım kilo biber al” ne olur siftah edelim, güzellik yarışmasında değiliz ki biz, bakıp bakıp geçiyor herkes... Sofranızın süsüyüz, bizimle renklenecek kahvaltınız, lezzetlenecek yemeğiniz...” Doğru söylüyorsun da pazarcı kardeşim, süs, lezzet bizim neyimize Onlar yıllar yıllar önceydi, tadı damağmızda rengi gözlerimizde kaldı Çotan unuttuk biz mazi artık onlar... Üzgünüm alamam,kusura bakma, emekliyim ben, emekliyorum... Pazarcıdan inciler:”Madem bir şey almayacaktın, neden geldin su serptin yüreğimize, sevincimiz yarım kaldı, ben de evime ekmek alacağım, sen almazsan, o almazsa Eve boş cüzdanla mı döneceğim, bunu da iyi düşün abla... Sen de haklısın Ama bende emekliyim, evim kira, aydan aya para girer cebime Öyle beş-on yerden para akmaz hesabıma, ayın birinde alırım maaşım üç gün misafiri olur cüzdanımın, sonra beklemeye başlarım gelecek ayı Sen sağ ben selamet, düşünürüm kara kara...Ya işte böyle pazarcı kardeş... Boş fileyle gelip, boş fileyle dönüyorsa emekli ya da yoksul bir vatandaş evine burda kim suçlu, ölmeyen emekli mi, pazar artıkları toplayan yoksul mu Yoksa siz pazarcılar mı? Ya da emekliyi emekletenler mi, yoksulu yoksullukla ödüllendirenler mi? Cevabını sen de, ben de çok iyi biliyoruz değil mi pazarcı kardeş?.. Para yağmıyor emekliye, emekli vergileriyle zenginleri besliyor Onların şatafatı, lüksü bozulmasın diye kendini paralıyor, fazladan işler yapıyor, bir de üç-beş kuruş ek gelir elde ediyor diye cezalandırılıyor, mahrum bırakılıyor sadakasından, hoş kimin umrunda, herkesin hayatı kendine!.. Evet pazara geldim, haklısın pazarcı kardeş, gözümü doyurdum, sebze-meyve hepsiyle tanıştım, Allah için çok terbiyeli, çok akıllı-usluydu herbiri içim açıldı, rengarenk bahardı tezgahlar, yazdı hepsi ayrı ayrı çok güzeldi ve gözlerim asılı kaldı üzerlerinde, içime içime akıttım gözyaşımı sen de bunu görmedin Gücüm yetseydi elleri boş döner miydim çocuklarıma... İşte durum bu a güzel kardeşim!.. Kusura bakmayın, hakkınızı helal edin bakıp geçtim, içimde acı alev alev hiçbir şey alıp sizi sevindiremedim ama siz, siz olun kalitenizi bozmayın, ilaçlar değil, toprak büyütsün sebzeyi-meyveyi, kötülük değil, insanlık yüceltsin insanı Biz emeklileri affedin, gelip gelip döneriz, renklerle doyarız, karnımız aç ama gözümüz toktur. Elhamdülillah öyle haramda, kul hakkında, başkasının malında-mülkünde gözümüz yoktur. Vicdanımız hassas, rotamız doğruluk, hak yemezliktir felsefemiz... Komşumuz açken, biz tok olamayız, hep bana, hep bana diyemeyiz Allah’tan korkar, kuldan utanırız, her şeyin üstündedir insanlığımız... Böyle öğretti bize anamız-babamız-atamız... Müşteriniz ve kazancınız bol olsun, yüzünüz hep gülsün, cüzdanlarınız hep dolsun pazarcı kardeşlerim Sizin de yoktur emekliden farkınız bunu da bilmiyor değiliz... Rukiye Çelik 12 Ekim 2023 |