SON DANS
Güzeşte izlerle alacalı,
Köhne hayat duvarları. Bu yıkık dökük kaçıncı sıva, Ağlayıp akan kaçıncı boyası? Yine hangi sürgününü verir, Yıllarla kafeslenmiş baharı... Dökülmüş sanki avcu nasırlı, Mâhir bir çulhanın elinden, İntihara meyilli kavak yaprakları. Rengi ne geceden ne gündüzden, Belli ki sen ve belki biraz benden... Dalları ardında tutsaklığı, Ve sâyesi altında bahşedilen, Söğüt kelebeklerinin son dansı. Yorgun kanatlarının konduğu her yerden, Duyuldu tamamlanmamış cümlelerin nidâsı... Bıraktı bir katliamın hürmetine, İrislere renk vermeyi maviler. Vazife bildiler yas tutmaklığı. Bir günlüklerin karşısında, Bir asır yaşama küstahlığı... |
O mezalim çok eski âdet edinmiş onlar
N ihayetsiz bir Allah elbette gelir sonlar
U cubelere döner o kasıntı baronlar
R abbim Seri-ul Hisab mazlumun yanındadır
Onur BİLGE