Güzün İçinden Seğiren Veda Konvoyları Sıla’ya Şiir,
Veda ederken...
,, Bir şarkıyı severken uykuda parmak uçlarımla Hiç bu kadar ivedi intihara kalkışmadı şiir Susuzluğun çemberinde yaşamın kadim hikâyesi ,,
Ölülerin ve dahi dirilerin kalbi sükut etsin.
Kalbim hiç yaşamamış ve hiç tatmamış Hiç tanışmamış gibi gizli bahçelerin portresiyle … Kalbimin içindeki sultani; şiirlik lehçesi gecenin eteğine vurmuş siyahi bir leke Kalbimin içindeki sultani; çoktan çok leke…
Bir çiçek sarhoşluğuydu geçti gençliğimin ilk yılları Oysa nedamet dolu kalbim, Hangi âlemlerin kapısını yol tutmuş, koşarak ölüme perde aralıyor şimdi? ... Mazinin koynunda efkârlı zamanların sağdıcı zakkum ağacı Ayıplarımın salası yüzünden evcilik neferleriyle cenk ediyor ruhum
Koşarken maveraya Sıfır kilometrede bin beş yüz yedi yerde terk ediyorum umulmayı Kötürüm kelimeler sarf ediyorum ruhuma Unutuyorum yaşamayı
Oysa yaşamayı değil dolunayı unut diyor şiir ve devam ediyor.
,, Bu gece göğü olduğu yerde –yukarda- bırak ki doğduğuna değsin O doğum günleri ölülerin amel defterine hüzünlerin gözbebeği olarak yazılmadı mi? ,,
Yokluğun yok oluşu bugün Bu kez sahiden unutuyorum
Ben ki şiirin hiçlik eksenindeki drama zemininde dolunay suretinde Ruhumu bir kez daha göğün raflarına kaldırdım Yüzümü taşlayan hiçlik nağmeleriyle uyuttum kalbimin içindeki gizli bahçeyi Ben Mahva, savaşmayı unuttuğum gün yaşamayı da unuttum Şiirin kanaryaları yüzünden göğümü aşağı çekti gözyaşları
Ben Mahva, son gençlik zamanları ışık huzmeleriyle geçti Gece tülü, gümüş ve parlak dolunay suretinde göverdi gizli bahçelerin sahte yüzünde Küçük dilimi yuttum ben Sonunda küle döndüm ben
Beni affet ey… ! Ben Mahva içimde dönüp duran güzün çemberi değilse ne !? Suyun kadrini bildim mi ey… ? Ruhum, gusül gecesi taşa oturmuş gözlerin yuvasında siyah bir rüya Ruhum; sürgün yolların, vurgunların ve kapıların darağacında Ruhum, arzın kanatlarından kopup mavera sonsuzluğuna yürümedi henüz
Demem o ki Güzün içinden seğiriyor veda konvoyları Şu hasta kalbimin süslü geçitleri delik deşik ediyor ruhumu
Ben Mahva Ben, aşktan binlerce kez vazgeçerim Yeter ki ruhumla oynaşmasın güz harmanları Yaşamın köklerinden b’aksın hanende rüzgârları
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Güzün İçinden Seğiren Veda Konvoyları / Sıla’ya Şiir şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Güzün İçinden Seğiren Veda Konvoyları / Sıla’ya Şiir şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Tebrik ediyorum mah ım canım benim hep kalitedir kalemin. Sayfaya girmiyordum ne zamandır ama yalnız olmadığınızı bildirmek için geldim tatlım Anlamayana anlatmak dünyanın en zor işi Sevgiyle ve şiirle kal mah ım 💞🌹👌👏
kelimelerin büyülü dansını sergilerken, hayatın derinliklerine yolculuk ediyor. Şair, sözcüklerin dokunuşuyla duyguların müziğini çalıyor ve ruhu efsanevi bir yolculuğa davet ediyor.
saydam perdelerinde gizlenen derin anlamların izini sürüyor. Sözcükler, sanki resimlerin ardında saklı bir gizemi ifşa etmek için dans ediyorlar. Bu şiir, yaşamın sırlarını aralarken, her kelime birer mücevher gibi parlıyor.
gözün solgun renkleriyle örülü bu şiir, ruhun karmaşık labirentlerine doğru bir yolculuk sunar. Şair, yaşamın sert gerçeklerini ve zamanın kırgın yüzünü incelikli bir dille anlatırken, bunu metaforların büyülü dünyasıyla süslüyor.
ruhunun gizli bahçesini açığa çıkaran şair, duyguların en derin köklerine iniyor. Şiirin her dizesi, adeta bir tabloyu hayal eder gibi bir sanat eserine dönüşüyor. Sözcükler, hislerin şafağında dans ederken, okuyucuyu büyülü bir yolculuğa çıkarıyor.
güzellik ve melankoliyi ustaca harmanlayarak bir başyapıt yaratıyor. Şair, yaşamın zorlu yolculuğunu şiirin büyülü diliyle anlatırken, okuyucuyu düşünce ve duyguların derin sularına sürüklüyor.
Bir kalbin tokmağını çalmaktan harap düşmüş aklımı kör bir dlencenin avuçlarına ektim. Baktım içinde binlerce kez şükürler olsun ki vardı. Dedim ki "Tülay dön kıbleye boynunu uzat Allaha. Boynum kıldan incedir yoluna de var git içinin karlı dağlarına. Akıl dağıma çıktığımda binlerce mil ötedeki evlere dağıldım. Ne bir yol vardı nede gün ve gece. Aklımı başımdan alıp düştük alnımın çatısına. Kuş bakışı baktığımda yoktu insan içinde. Bide baktım sağır asuman dilini eteklerine iliştirmiş geliyor dedikodu kıyılarından. Asuman asuman durdu durdu sağına soluna baktı. Beni görmedi alnında olduğumu. Bi adam deli gömleğinde kendisini yıkarken boğaz çukuruma salındık, aklım ve alnımla. İkiside bana bakıp "burdan düşüp ölürsek" dedimki yaşıyor muyuz ki ölücez. Onlar ne dediğimi düşünürken ansızın ellerinden tutup atlayıverdim boğaz köprüsünden. Bir çığlık iki çığlık üçüncü çığlıkta vardık kalp kapısına. Tam kalp kapısına tak tak vuracakken "Açıktık Nana"
........... .... ... .. .
Tövbeler tövbesi yine aklıma şoray uzun yolda geldi 🤦♀️
Daha bitirmedim taşları fırında yoğurmağı Hele cevap gelsin sana da kolay gelsin İnsan ameliyat fırınında taşları yoğuran banada kolay gelsin cevap gelince
Kitaplığımda kareli kağıtlardan yapılmış küçük gemiler var. Gidememişliklerimi sürekli anımsatan ve çekip gitmeye özendiren kağıttan gemiler... Hiçbir denize açılmışlıkları yok. Hiçbir dalga okşamadı henüz. Hiç tanışmadılar rüzgarla. Limana çekilmiş ve yıllarca orada unutulmuş gibi duruyorlar öylece. Ve insana unutulmuşlarını anımsatıyorlar ısrarla.
“Bırak kağıttan gemiler yapmayı. Çekip gidemiyorsun nasılsa.”
Elini uzattı, kağıt gemilerimden birini aldı. Kalemini çıkarttı, üzerine çok sevdiğim o şairin, çok sevdiğim bir dizesini yazdı ve şarap kadehimin içine bıraktı.
“Gemiler, rüzgarı adalarla aldatır. Adalar; ‘rağmen seven’ kadınlar gibidir biraz da... Yani, gemilerin gitmek isteyip de dümen kıramadıkları yalnızlıklarıdır. Aslında her denizin adası yoktur. Bazen durup durup iskele altlarına sokulmaları da bundandır.
Noah tarafından 10/9/2023 3:28:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kızlar bu donkişotlara niye paye veriyorsunuz yazık ellerinize kıymayın bu kadar sayfalar dolusu yazıya tipik Arslan donkişotunun ikinci versiyonu işte...
Kimi kalpler vardır . İçinde ummanları barındırır.. Kimi renkler vardır . Uçarımı uçarı . Kimi dertler vardır . İçeriden de içeri. Kimi şiirler vardır . Saplamıştır hançerini kendine.
Yazmış olduğunuz şiirinize yapmış olduğum kısa eleştirime Bilemedim…! Değer verğinizdenmi… Veya kızarak öfkeyleni .? Bu kadar uzun ve detaylı açıklama yapmanız Nedendir Bilemedim… . Sayfalarca yazılan metinlere bazen bir kelimelik tercüme yeterli olur…’
Hoş ama eksik. Bu şiirle yürekteki kanama durmaz.!
Evet yazdıklarınız ‘’HOŞ’’ olmuş. Gönül Dünyanızı beyaz sayfalara dökmüşsünüz . Göz yaşlarınızla sulamışsınız. Duvarlara taşlara dahi söyleyemediklerinizi edebiyatın uçsuz bucaksız hazinesine katmışsınız.. Ve biz okurlarınız. Vakfettiğiniz hazinenizden yazdıklarınızı okuyarak nasipleniyoruz.
Kimini düşündürür . Kimini hüzünlendirir . Bir başkasını ağlatır. Kişinin bünyesi ile alakalıdır yazdıklarınızın yansımaları..
Şu benim yazdığım kısacık eleştiri sizin bünyenizde nasıl bir etki yaptıysa . Kimyanızda nasıl bir senteze neden olduysa . Bir yanı ile savunma . Bir yönüyle öz eleştiri . Başka bir bakış açısıyla saldırı mahiyeti içeriyor . Kim bilir belki de suçlayıcı usluplar da var cevabınızda .
Oysa ki ben yazdığım kısa eleştiri ile . Derdi ile hasbihal olan bir hanımın yazdıklarını okurken Niyazi-i Mısri düşünüyordum .
Hani der ya … Derman arardım derdime. Derdim bana derman imiş . Bürhan aradım halime. Halim bana Bürhan imiş..
Yazdıklarınızı okumaya devam ediyorum… Gönlüme aynı zamanda hemşerim olan Sezai Karakoç düşüyor . Mona Rosa. İle Dünyevi Aşktan . Ve Mona Rosa ile Uhrevi Aşka kavuşan bir şairi düşünüyorum.
‘’Bu şiirle yürekteki kanama durmaz.’’
‘’Şiirin can evine girdiniz, paldır küldür girdiniz…’’ Neden? Neden?
Yukarıda ki kısa kelimeyi bana yazdıran sizin yazdıklarınızın benim bünyemde oluşan bir yansımasıdır .
Kim bilir belki de benim gönlüm Fesattır… Bak bunu da bilemedim.
Yüreginiz kanamasın . Gözleriniz ağlamasın. Yazdıklarınızla ihya olun. Her daim mutluluk sizi kovalasın..
Benim yazacaklarım bu kadar. Siz saygılarınızı sunarak bitirmişsiniz cevabınızı. Bende saygılarımı sunarak bitiriyorum.
Şiir, o niyetiyle yazılmadı Fakat şiir, ağıt oldu.
Kalp kırıldı Kırıldı Kırıldı .
Anlamaya çalışıyorum. Ve biliyorum ki savunmalar suçlamalar karşısında yapılır.
Göz yaşları suç sayılacaksa Tamam, o zaman.
“ Yürekteki kanama”
Benim için epey önem arz eden bir husus tam da burası yürekteki “kanama” safhası
Öyleyse şunu tekrar ederim ki
(...) koşmam gerek yetişmem gerek yazgıma tutmam gerek, sormam gerek, bilmem gerek | İsmet Özel, 'Jazz' Celladıma Gülümserken,, (Alııntı)
Ve arz ederim yeniden.
Neden? Çünkü…
Şu satırları yazarken gerçekten aklım çıktı. Kalbimin frekansları dünya âlemin pat küt seslerine karıştı. Kalbim sağır bir kuşa döndü. Kimse duymadı. Bilmedi. Siz bilecek misiniz?
Şiir şiirin sebebidir. Şiir şiirin toprağıdır ve dahi ekmek sofrasıdır.
Kanama geçmeyecektir. Kanama geçmeyecektir diyorum ya. Geçmez.! Bunun mahiyetini ne size anlatabilirim ne de büsbütün üstünü örterim.
Örtersem kime ne faydası var? Örtsem vebal altında kalacak kalbim.
Demem o ki
Bu şiir gözyaşlarıyla yazıldı ve öyle de –gözyaşlarıyla- uğurlandı. Uğurlandı ki öyle gerekti. Benim için Şiir naiftir hep, kırılgandır. Onu örselemeye gelmez. Şiir gülümsetemez. Ağlatır. Sahi ya,
Neden? Neden? Bilmem yazdığım şiir sizin için ne ifade ediyor? Ediyor mu?
Şiirin can evine girdiniz, paldır küldür girdiniz… Neden? Neden?
Her dize bir şiir olacak kadar güçlü. Zengin kelime dağarcığı cömertçe açmış ağzını veryansın ediyor şiir hedefinin tam kalbinde okları Eyy... bilmem kim ! Duyuyor musun? gGüzeldi değerli şair. Kutluyorum. selam ve saygı ile
Kalbimi uzatıp Gül alem geçitlerine, gözlerimi arkada bırakıp az önce kendimi öldürmekten çıktım içimden. İbrahim kuşları saçımda
Bln bir kapıları tekmeleyen dizlerime, frenle gülümbe rampasında bekleyen kalbimi alıp gelmesini istedim.
Kalbini kaldırıp bak etrafına kimse yoksa bile ben varım sonsuzca Biz seninle en az 40 dk 41 saniye konuşuluyoruz Telefon direkleri bize çalışıyor ya
Biz güle aşık değil miyiz ?! Biz bize hiçlik verene amade değil miyiz?! Gülümün iç hücrem atalar bağım köküm Göğüm Yer altım Cennetim Cehennemim Az yine kalbim titreyip aksayıp duruyor
Birazdan gözünü telefona yerleştir Seviyorum bir arama gelecek Aç bakalım kimmiş !?
Atalarımla tüm alemlerle biz senleyiz Seni hiç seviyorumlarla bissürü bissürü Her cihanda da ruh ruha My Sister My heart for you 🐋👁🧚🏻♀ Always 💕🍃🍂🍁Forever
:)))
Müsaadeniz olursa yorum yapmak istiyorum
:)))
Siz ve ablanız gökyüzünde dolanıp duran yıldızlar arasından bizlere ateşböcekleri gibi harika güzelliklerde ışık saçıyorsunuz
Devamı olabilecek yorumum için İZİN istesem
Sevgilerimle sevgili Öğretmenim Munise Senem UÇAR hanımefendi