24
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
900
Okunma

Bir zamanlar yemyeşil bir vadinin ortasında yer alan küçük bir köyde Leyla adında genç ve meraklı bir kız yaşarmış. Leyla, maceracı ruhu ve köyünün ötesindeki dünyayı keşfetme konusundaki doyumsuz arzusuyla tanınıyordu. Sık sık çayırlarda dolaşır, en yüksek ağaçlara tırmanır ve yakınlardan akan kristal berraklığında nehirde yüzerdi.
Güneşli bir sabah, Leyla son macerasına çıkarken, bir yaprak yığınının altına gizlenmiş eski, yıpranmış bir haritaya rastladı. İlgisini çekerek onu dikkatlice açtı ve büyülü ormanın derinliklerinde gizli bir hazineye yol açtığını keşfetti. Bu heyecan verici maceraya atılmaya karar verdiğinde yüreği heyecanla doldu.
Leyla, elindeki haritayla karmaşık yolları ve gizemli sembolleri takip ederek yoğun ormana girme cesaretini gösterdi. Ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe ağaçlar eski sırları fısıldadı ve rüzgar macera kokusunu taşıyordu. Birdenbire ağaçların arasından yankılanan hafif bir ses duydu: "Nereye gitsem seni ararım" yani "Nereye gidersem gideyim seni ararım."
Sesin ilgisini çeken Leyla, büyülü bir açıklığa rastlayana kadar büyüleyici melodiyi takip etti. Orada, önünde, parıldayan gümüş bir ceketi ve altın bir boynuzu olan görkemli bir tek boynuzlu at duruyordu. Tek boynuzlu at nazik bir sesle konuştu: "Senin gibi birini arıyordum Leyla. Birlikte en büyük hazinenin kilidini açabiliriz."
Leyla, tek boynuzlu atın rehberliğinde bir dizi heyecan verici maceraya atıldı, yol boyunca engelleri aştı ve bilmeceleri çözdü. Tehlikeli dağları aştılar, kükreyen nehirleri geçtiler ve karanlık mağaralara göğüs gerdiler. Yolculukları boyunca sık sık "Nereye gitsem seni ararım" diye fısıldayan tek boynuzlu at, Leyla’ya nereye giderlerse gitsinler aralarındaki bağın kopmaz olduğunu hatırlatıyordu.
Leyla ve tek boynuzlu at, birçok deneme ve sıkıntıdan sonra nihayet büyülü ormanın kalbine ulaştı. Orada hayal gücünün ötesinde hazinelerle dolu gizli bir oda keşfettiler. Ama en büyük hazine altın ya da mücevher değildi; inanılmaz yolculukları sırasında oluşturdukları dostluk ve güvendi.
Leyla köyüne dönerken macerasının anılarını kalbinin derinliklerinde taşıdı. Hayat onu nereye götürürse götürsün, tek boynuzlu atla kurduğu bağa her zaman değer vereceğini biliyordu. Ve "Nereye gitsem seni ararım" sözünü her duyduğunda gerçek dostluğun tüm sınırları aştığını, en beklenmedik yerlerde bulunabileceğini bilerek gülümserdi.
......
Ne yapsam, ne tutsam,
nereye gitsem
Ben sana aşığım
ortada sen yoksun.
Bir adım attın,
bir adım daha, kaçıyorsun
İçimdeki boşluk,
kapanmıyor, dolmuyorsun.
Her köşede hatıralarımız
içimizde yaşayan,
Sensizliğin acısıyla dolu
sevgiyle sarılmış.
Geceleri yıldızsız
şimdi gökyüzüne bakarım,
Gözlerin ve ellerin aklımda,
adını anarım.
Sonsuz bir umutsuzluk
fırtınaları içindeyim,
Sensizlikten doğan
hep bu hüznün içindeyim.
Gel desem gelemem,
git desem de gidemem,
Sensiz dünyada kaybolmuşum,
nereye gitsem.
Rüyalarımın içinde sen,
gece, uçup gidiyorsun
Gözlerim açık, yüreğim sızlar,
içimde sen yoksun.
Sensiz geçen her an,
bir kayıp, bir boşluk,
Bense bu hüznü yaşarken,
dolduramıyorum.
Belki bir gün geri dönersin,
belki de hayır, beklerim,
Bilmiyorum, umutlarım
sana bağlı nereye gitsem.
Ama şimdi, bu sensizlikle
yaşamak zorundayım,
İçimdeki bu boşluğu
hissetmekten kaçamam.
Sonsuz denizlere
düşmüşüm gibi, savrulurum,
Sensiz geçen her an,
kara bir çöl gibi kavrulurum.
Gözlerimde kaybolan
umutların hüznün izleri kalır,
Bir umutla beklerim,
belki bir gün sanki nefes alır.
Rüyalarımın ortasında sen
hala yüreğimde bile varsın,
Gözlerimdeki yaşlar, sana ağlar
sanki ömür sığdırmışsın.
Sesini duymak, dokunmak isterim
sonra sana sarılırım,
Sonsuz bir özlem içindeyim,
içimde yanarak seni ararım.
A. Nejat ALPEREN
Şair, yazar, eğitimci
5.0
100% (30)