SEN SAY Kİ
Dünyanın eksenine bir seni koyup tavaf etmişken
Ateşe yazgılı pervaneler misali dönmüşüm etrafında bilmeden Ellerini sımsıkı tutmak için mücadele ederken Ellerimin arasından kuş gibi uçmayı seçtin sen Nedenlerini hiç sorgulamamıştım üstelik bu gidişinin İçimdeki cevapları hep seni haklı çıkarmaya yordum Zannettiğim her şeyi yokluğuna koyup da gittin Enkaz altında şimdi şehir senin işgalinden çıkan Nasıl yol alacağını bilmeden yine de sana gelme isteği İsyan mı? Hayır değil tabi ki; Sadece ince bir sitem çaresizliğime Zor mu ki artık yeniden yenilenerek yol almak İstenmeyenleri arkada bırakmak Başımda yine deli bir rüzgar zamansız sam yeli gibi esmek Yine içim sıra ismin dudaklarımda bak hisset, duy Zürriyetimin teslimiyeti yine sanadır benim Sen say ki şimdi yokluğun başımın belası Ceplerimde beş kuruş yok o denli muhtaçlık hissi Umuda fakirim gittiğin günden beri Kalbimde ağrıyan yokluğun bir ölüm sebebi Hiç takati olmayan bir güne düştüm Erittim avuçlarımda yüzüne düşen güneşi Suretin şimdi başlı başına bir intihar şekli Nereye baksam neye dokunsam Dört başı mahmur kor aşk ateşi Cümlelerde saklı şimdi o telaffuz edilmeyen naralar Dolup taşar bir Haziran’da yokluk haresi Hiç mi diyesim var hiç mi sevmedin? Ey bahtımın gün görmemiş güneşi, hüznü ,çilesi Nice dehliz sokaklarda sana geldim ben Bilinmeyen bir denklemi çözer gibi Keyf-i alemi seyre daldım gözlerinde Finali vuslattı ben aldırmadım yine de Senle bir günümü bir ömre bedel bildim Ödül bildim, mucizem dedim Sen say ki şimdi yokluğun başımın belası Bilme yine de ecele yürüdüğüm anları Ölümün diğer adının da sensizlik olduğunu Sen say ki mutluluğa acı tebessümünsün En güzel halimle hatırla beni Bilmesin yüreğin ezginliğimi. |