GÖĞÜN PÖRSÜMÜŞ MEMESİ
GÖĞÜN PÖRSÜMÜŞ MEMESİ
Göğün pörsümüş memesinden emiyorum sensizliği. Acı sütün Nisan’a bal, bana bal/dıran sanki. Mevsimler kurak geçmedi hiç böylesine! Sensizliğin tek damlası bile düşseydi yüreğime, belki kramplar girmezdi sol yanıma. Oracıkta ölür, hissetmezdim yokluğunu. İçimden geçirerek en coşkun nehirleri, tekrar tekrar yeşertirdim sahraları. Yoksa sen, dolu mu sandın göğün pörsümüş memesini? Gök gürültüsüne aldanma sakın! Şimşekler ulu orta; çakıp duruyor tepemizde. İnan ki, sadece kuru gürültü. Nemrut yaşasaydı şayet; böylesi güzel bir aşka, o bile hayıflanırdı! Toprakla suyun ayrılığına hayıflanır gibi. Hem su insan yetiştirseydi, adam gibi adamlar yetişirdi Çukurova! Debdebeli akan Seyhan ve Ceyhan! Toprağın ana, ana’nın ise, kadın olduğu bilinciyle. “Biz Adanalıyıh Allahın adamıyıh.” deyip de; godu mu oturmazdı kadını dizlerinin üstüne! Ya da, Coşkun akan Fıratıyla... Keban mesela; suyu yetiştirseydi insan, adam gibi adamı olurdu o kocaaa Harran’ın erkekleri. Bir taraftan özgürlük çığırtkanlığı yapıp, diğer taraftan kadını bir köle olarak görmez, hatta kan dökmezdi yiğitleri! Dahası; hayata kazandırırdı kadınları ve çocukları! Canınız cehenneme! Kadına şiddet uygulayan, ikinci sınıf insan muamelesi yapan insan silüetindeki zavallılar! O debisi yüksek nehirlerinizin suyuyla, ruhunuzu yıkayamadınız ya, bana ne nehirleriniz, ne de suyunuz lazım! Ben; göğün pörsümüş memesinden sağacağım tek damlaya razıyım. Nisan’ın payına düşen bal, benim payıma düşen, bal/dıran bile olsa, bal sayarım! Efkan ÖTGÜN |