ÖLÜ RUH
Ben bir kanlı şafak...
Ölü bir ruhun, kiralık katili. Sabahları ellerim kanlı uyanır... Akşamları yatakları basarım. Kafaları keser, kafatasları satarım. Kan şaraplarından sarhoşlanırım. Dudaklarıma geçmiş, drakula dişlerim. Ve başımdan aşağı, kanla yıkanır beynim. Her şey bu ölü ruh ile dirildi bende. Önce içime şeytanı giydirdim. Sonra içimdeki çocuğu öldürdüm. Perili dünyamın uçan köşkü vardı. Ben kraldım, aşık bir kral. Öylesi mahrem bir asumandı. Bir tek kadın girdi o saraya. Hüküm sürdü hakim oldu. Kralı olduğum yerin kölesi oldum. Tenim yandı damaklarım yarıldı. Dudaklarımdan halka atıldı. Ağzıma boydan boya gem takıldı. Sırtımda krıbaçlar aşındı. Ve baş kaldırdım. Her şey; bu çile ile dirildi bende. Önce içime nefreti giydirdim. Sonra ellerimle aşkı öldürdüm. El Arap ve milleti vardı. İçimde kalın dudaklı develer... Kara kaşlı bedeviler... Ve fistanlı adamlar vardı. Kitap kalem ve kılıç. Mekke mi kaldı? Bağdat, bağdat oldu. Kanstantin, İstanbul. Surlar yıkıldı, surlar kuruldu. Bir fışkırdı ki zemzem... Roma sarnıçları dolundu. Akındı Akındı, bana sunuldu. Herşey babamla başladı bende. Önce içime çağı giydidirm. Sonra amentüyü öldürdüm. Geçti aylar, seneler. Devinim, sürüklenişimdi benim. Kıyı kıyı dolaştım, bir kıyıya vurdum. Başparmaklarımdan prangalandım. Bir aynaydı, el kadar. Bir ayna, dünya kadar. Bir insan, dünyam oldu. İlmek ilmek, bir dünya kuruldu. Öyle böyle dünya değil. Piramitleri yaptık, tek tek, taş taş. Köleleri, biz çıkarttık gizanın başına. Yusufu zindana sokanda bizdik, Musayı kovanda.... Bizdik, babilin asma bahçelerinde yemiş yiyen. Bizdik, zeus heykelinin üstünde sevişen. Biz az günah işlemedik. Bu dünya bize yetmedi, yepyeni dünya gerekti. Her şey bu suni alemden oldu. Önce şaşkınlık ve hayranlıkla giyindik. Sonra suskunluk ve soğuklukla öldürdük, birbirimizi. Ben bir zeytin ağacıydım. Yemiş vermiş bir ağaç. Belki o ne şarkta, ne garpta olandım. Kitapta yazandım. Işığından, ateşsiz Şule saçandım. Ama henüz meyveleri olgunlaşandım. Ya da belki; kapkara katrandım. Neysemde düştüm değirmen taşına. Eridim, damla damla. Ölü bir çınarın yeni filizi... Ya bir fırtınada kırılır beli. Ya bir tutunur, derin derin. Ya göğe ermez mi? Yeniden dirildi ölü iman. Her şey yeniden başladı. Önce ölümü öldürdüm. Sonra hayata döndüm Ama ne var ki; bu kadar esaret yaşamamıştım. Hep kafamdan mahkum, kafamadan davalıyım. Ben kafamdan davacıyım. Hep zincir, hep kelepçe. Makus kaderime dönüyor bir bir dilekçe. Esaretime ne bedel var, ne gerekçe. Bir bocalayış, debeleniş sürekçe. Evet inancı dirilttim belki. Ama kimi öldürmeliyim şimdi? Her şey bu tenakuzla başladı. Önce içimi doldurdum. Sonra çabamı öldürdüm. Ve oturalı bin yıl gibisi; oturdum. Savruldum serhata, orada durdum. Ne doğa romantik, ne dünya. Ben şairdim bir zaman güyya. İçimdeki soytarı bile üzgün. Ruh dediğin hisdir, hisler bıkkın. Fikirler yorgun. Sabahlar karanlık, geceler suskun. Yalnızlık ve ben varım. Ne güçlüyüm, ne zayıflık göstermiyorum. Kalbim atmıyor uzun zamandır. Dünyadan beklentim; zerre kadardır. Gelde üstümden ataleti kaldır. Ağır bir yorgan, sert bir yastık. Yat ve kalk kadar anlamsız hayat artık. Her dün, günden neşeli hep. Başına kadar toprak serp. Yeridir delirmek, yeridir ölmek. Serilmek boylu boyunca. Bu katilin tam zamanı aslında. Kafa tasımdan ne kadeh olur ama? Hayat yitirdi derde deva. Şeytan vesvese vermeyi bıraktı. Ne helal, ne heva. Amansız, apansız bela. Kurmuş dil, dila. Hiç susmuyor sessizlik. Hep yanımda yalnızlık. Çok kalabalık bu ıssız sahra. Her şey yazmakla başlamıştı aslında. Önce kalbimi yitirdim. Sonra şiiri öldürdüm. 1.haziran.23 |
Tebrikler üstadım kaleminizi kutluyorum yüreğiniz dert görmesin harika bir şiir okudum nice şiirlere
Sonsuz saygılarımla