Altmışiki
Küçücük bir odanın
Sobasında ısıtıyorduk biz Hayatı eskiden.. Tanıdık tanımadık Kim gelse ısınırdı Odanın küçüklüğünden.. Nefes alsan duyulur, Sır gizlesen bilinirdi Ve kimse ayrı kalamazdı Kimseden.. Gülsen gülünür Ağlasan görülürdü Bilinirdi bir başına yüklendiğin yük Çünkü Ağlayamazdın gizliden.. Küçücük odalara büyük Düşler sığdırmayı O zamandan bilirim ben.. O zamandan bilirim Küçücük dünyamın Dışına çıkabileceğim Tek yolun Pencereler olduğunu Dışarda kar İçerde har Camda tavşanlar Altmışikiden.. Annemi Babamı Kardeşimi Alıp arkama O altmışikilerin içinden Çıkar gelirdim Yanına Katıp yüzüme Evden getirdiğim Bir parça Tebessümden.. Sanırdım ki Dünyan O altmışikilerden Görüldüğü kadar net.. Sanırdım ki Gelişime duyduğun; Minnet.. O kadar sıcakken içerisi O kadar ısınmışken ben Ve o kadar berrakken Tavşanlar Nasıl gelirdim Seni Görmezden.. Ah annem.. Öğretmedin bana Ayakları üstünde durmaya çalışanların Kışın Dışarda bıraktığını Kalplerini Neden?!! Göremedim bak Onun beni sevmediğini Onca kışın ayazını Isıtmaya Çalışırken.. |
Ve beşyüzüncü heâl olsunum...
Hep bir geçtik demekki o dönemlerden.
Lâkin bazılarımız farklı davranıp kâğıda dökmeyi akıl edebilmiş, ve mükemmel de başarmış...
Bu da çok güzeldi.
Durmak yok, yola devam :) ...