Şair ve Şiir
"Biz nereden öğrendik b’öyle sevmeyi Fersûde
Bir tarifi olmalı bu t’arifsizliğin İlmek ilmek dokunan kilimi Çırpa çırpa eskitmenin Bir izahı olmalı" ... Sana, Bir Şair’in ölümünden bahsedeceğim Fersûde Gece yarısı olup da Sevdalılar yaralarına usulca sokulduklarında Bağrı yırtılan gök Sabrı çatlayan taş Göğsünden kan emziren bir ana Dile gelir Şair’in dizelerinde. Ve gecenin damıttığı hüzünden Sancılar içinde kıvranan Bir Şair doğar Her gece Hece Hece. Sükunetin ardına g’izlenen Çığlıklarından s’üzer biraz Sonra İhanetin şerefine kaldırılan Kadehten içer Bir yudum. Mey’e de sövülür icabında Saki’ye de Üzümün kabahati nedir diye sorma .! Ya uğruna ölünen şiirlerin vebali Kimin boynuna Bilir misin Fersûde Bir Şair Eline kalemi almışsa Yakındır infazı duygularının Adına şiir denilen silahla Kaç şarjör boşaltır kalbine Sayamazsın kör kuyularda Ki En kusursuz intihar biçimidir Fersûde Sevgilinin adını yazmak Kara kalemle Beyaz bir k’ağıda Çünkü Şiir Halka arz etmektir sırrı Yersiz ve de Z’amansız Şair’in keşfidir bir nevi Bir annenin Doğumunda yavrusu uğruna Ölmesi kadar kutsaldır Bir Şair’in ölümü Fersûde B’öylesi bir intihar günahsa eğer Şiir’ler de Günahtan sayılmaz mı Fersûde Şiir’ler günahtan sayılmaz mı.! . . . Ruhu Azade |