NAR-I AŞK
Mecusi bir ateşin
Seyrinde görmüşler seni Gözlerin çöl şeriği Gözlerin fazl-ı turâb imiş ... Söyle genc-i nihanım, dil-i pinhânım ... Bu neyin feryadı D’iline hanedanlık eden üvey yankı Hangi dağın serezat-ı isyanı "Yandım" diyormuşsun nar-ı beyza’da Semeresi yâr olan ateşlerde "H’arlandım" diyormuşsun Eyy aşk lügâtında adımı aşikar eyleyen Gözyaşına kalu beladan tanıklık ettiğim Ceremesi dünyada bigânelik olan Sırrı müphemim Aşığın halveti Ateştir bilmez misin Aşığın yegâne muradı suz-i ekberdir Şol ırmak kıyılarında Yanmaktır nihayi istidatımız Susuzluğa talip olmaktır Görmez misin Bilirim Zamanlardan münezzeh bir an’da Göç etmeye yeltenmektedir kanatların Mevsim ayırd etmez tenin, Bilirim ... Uçsuz bucaksız ovalar memleketindir Garlarda mendil işleyen güzellerin Adına b’ağlanmış Vedaları çoktur Bilirim ... Lâkin Sende bilesin Varacağın her durakta Vuslat namına bulacağın yegâne suret benim Canhıraş daldığın hülyalarda Sığınağın hira benim B’ağrında ki Şule de benim İmtihan da benim Çile de benim Bilesin Azizim Benim ... Efsunnâme |
Saygılarımla.