Ölen Kim
“Bir uğultu derinlerden
Koptu geldi durmadan Bakmadan evimize hanemize Yıktı geçti sormadan” Gece yarısı derinleşen uykular Yeni bir güne amade kılar bizi Küçük ölümdür ya gece, maalesef Düzeni mi desem emri mi doğanın Mağlubuyuz bu kara gecenin Selamsız sabahsız, hunhar, Dağları yaran zalim bir güç Kanatarak ruhumuzu Sarsıyor evimizi inatla Sallıyor sağa sola, aşağı yukarı “Rabbim, sen yardım eyle Bağışla bize çoluğumuzu çocuğumuzu Öksüz yetim kalmasın kimse”, Diyor büyüklerimiz canhıraş bir telaşla Önce yavrularını düşünüyorlar Atabilirlerse üç-beş adım Çifter çifter su verilmiş kalkan misali Kapanıyorlar evlatlarının üstüne Bir saniye daha fazla yaşatmaya onları Daha birkaç saniye önce hayat ortağımız Tonlarca kütle kat kat çöküyor üstümüze Yazsın tarihçiler bir bir son rüyalarımızı Anlatsın şairler, yazarlar Çapulcu Moğollardan bin beter bu afet Bir çırpıda çalıyor hayatımızı Kapılar, kapılar açılın Parçalanmayın n’olur dayanın Çıkarın bizi dışarı Hiç olmazsa çocuklarımızı Atın bir yol sokağa, caddeye Tek razıyız bu cehennemden kurtulup da Donmalarına dışarda!!! Duvarlar, sırdaşlarımız Yıkılmayın üstümüze, boyun eğmeyin Salmayın ruhsuz betonları üstümüze ........ Aaah ah bu çığlıklar Yürek yırtan bu çiğlıklar Sinse de enkazların içine Doğa acımasız ve vicdansız Toprak Anaya küs mü kinli mi Tınmadan çoluk çocuğa Anayı-babayı, ebeyi dedeyi Bir cellat gibi koparıyor hayattan Yanıbaşında en sevdikleri Acı ve kahır içinde bir bir Verirken son nefesini Canını henüz vermemiş her fert Bin can veriyor gidenle beraber. Ellerim üşüyor anne, ellerim! Ayaklarım uyuşuyor... Sağ bacağım sızlıyor, oynatamıyorum Koruyucu meleğim mi ne aniden “Koru!” dedi kendini Kapadım iki kolumla başımı. Üstüme düşen molozlar kırdı kollarımı Şimdilik kurtarsam da kafamı Çöktü üstümüze deprem Çöktü her şeyimize; evimiz, ailemiz? Yoksa bunlar yaşasak da biz neyiz? Biz neyiz, biz neyiz? “_Biz havasız, yaralı ve çaresiziz Hasbelkader yaşasak da bu an Çıkacak mıyız bu cehennemden Güçlüdür babam bulur çaresini Enkaz, moloz, beton meton dinlemez Teee vakitte değil; tez vakitte çıkarır bizi dışarı!” “_Yook yok maalesef, utanasım geliyor kendimden Yetmiyor gücüm yetmiyor buza kesmiş ellerimle Üstüste katlanmış ve sıkışmış beton bloklarını kaldırmaya Canım çocuğumun sesini duya duya En içten dualarla Allaha yalvarsam yakarsam da Yaklaşırken O’na kopuyor benden biraz daha Neye varsınız elim, ayağım, bedenim? Dedim kendime Ne işe yararsınız siz; yaramadıktan sonra Moloz yığınlarını Enkaz arasından çıkaramadıktan sonra Canımdan öte bildiğimi Nasııll, nasıll ... ...... En hafif(?) acıyı tarif eder mi usta bir yazar Hangi kulak dayanır yaralı bir annenin ağıtına Acı ve ağır tevekkülle isyan arasında Tutuşmuş ruhuyla bir babayı Hangi ressam çizer !... Tüm yakınları burnunun ucunda Hayatını kaybederken birer birer .... Gayrı yaşamak ölmekten de beter “Toprak ana, devlet baba Ne kadar büyüksünüz ne kadar! Ne kadar yaşlısınız Benim kadar yaslı mısınız?” Oğlum, dayan, az kaldı Gelen gidenler umut serpiyorlar gönlüme “Kurtulacak” diyorlar Biraz daha sabretsin, dayansın Sakatlığa, soğuğa, havasızlığa, açlık ve susuzluğa ...... Bekliyoruz enkazın yanında Godot’u bekler gibi Bekliyoruz yakınlarımızı kurtarmaya devleti Toprak ananın Hades’inin hapsaldığı Soyumuzun asil ve masum evlatlarımızın Kurtarılmasını cehennemin dibinden Hep kutsadığımız ve kutsanılan Devlet babadan Gam değil perişan halimiz Bekliyoruz yırtık yüreğimizin çığlıklarıyla En acı suskunluklarımızla Canımız, ciğerimiz için Bekliyoruz ... Yaşarken en ağır kahırı Viran hanemizin yanında Çöken bedenimizin ve ruhumuzun enkazını Kaldırsın şimdi belediyeler ve devlet İnsanını yaşatmakta sınıfta kalanlar Ahı tutsun hayatını kaybedenlerin Ve yaşasa da içten içe ölenlerin 24-25 Mart 2023 Muharrem Delibaş |
Kalemine ve yüreğine sağlık diliyorum.
Sonsuz selam ve saygılarımla.