Bursa Yağmuru
En seçkin yeşilliğin üstüne özlemle
Yağıyor tarihin tülbentinden süzülüp Yağmur işte hüznü kalbimle örtülüp Bursa’nın gök avizesinden gönlümle Görenlere armağan İnciden inciden Çözülüyor, dağılıyor Ruhumun hassas dalına iniyor yağmur. Yemyeşil yamaçlara yağan Yeğin, yiğnik, yoğun ve yüklü bu yağmurun Serinliği siniyor tenime yavaşça Geçmiş yıllarıma göndermeler yaparak Kendi üniversiteli, ruhu liseli Hayrani’nin Bursalı platonik aşkının hatıralarında Yeniden yeniden Gördüm, emsalsiz ve büyülü rüyâları Her gün yârin güzelliğini Ayrı ayrı bezeyen Kalbime nakşeyleyen Ab-ı hayat rüyâları Nice zaman. Boşuna doğmamış Bursa’dan Önceden önceden İnce, şeffaf temiz ve beyaz bir Örtüyle yüreğimde gizlenmiş Güzelliği ebediyete işlenmiş Güzelliği gözlerimle nikâhlı Melek’in yüzündeki nur Gizli ve korkak bakışlarıma işlediği tılsım Işır mı bir daha gözlerime Mest eder mi hayranlığımla beni Bir daha güzel kadehinden sunar mı Bursa? Maviden maviden Emsalsizliğine rüyâlarımın Kanat açmaya yaralı ve örseli Yılların tükettiği heder Çoğu keder ömrümle Bulacakmış gibi o saflığı En derin hayranlığı Bakışlardaki berraklığı Ve en büyük salaklığı, korkaklığı Yaşatmak için bir daha ruhumun kaybolmuş Karanlık dehlizlerinde yağıyor Dolaşmak ve şifa sunmak istercesine dostane Hürmet ederek bu misafirine Derinden derinden Tanrısal güzelliktir ruhuma dolan Yağmurlu gökler gözlerime derman İçten davetine yemyeşil ağaçların İliğine dek sırılsıklam âşıkların İcabet etmeye uca göklerden İnce ince iner, birer birer Gerdana dizilmesi gibi Parlak mücevherlerin Süsler yapraklarını ağaçların Gözlerimle sözleşmişçesine Yağar inciler Yağar yüreğime Niceden niceden Yağıyor inciler Bursa semalarından Bir ölünün ardından Dökülen gözyaşları misali Ruhumun cenazesinde Gizliden gizliden Gelsin yağmurun buharı Kaplasın yüzünü Soluk versin kalbine Tükenen sevdanın Bilesin inadını Açsın talihin önünü Gör gününü ... Muharrem Delibaş |