TAVLANIN ZARI VAR, İLMİN YOK
Pers İmparatoru, Hint İmparatoru’nun
Satranç tahtası ile gönderdiği mesajı Veziri Buzur Mehir ile paylaşır ve ondan; Önce, oyunu çözmesini, sonra da karşılık olarak Hint İmparatoruna hediye edilmek üzere Başka bir oyun bulmasını ister. Buzur Mehir oyunu çözer, oyun çok güzel ama “İki konu hiç dikkate alınmamış” der: 1: ZAMAN 2: ELDEKİ VERİLERLE ERİŞİLEBİLİR, BİLGİ SINIRI Satranç, resmi müsabakalar hariç süresiz bir oyundur; Atla bir hamle yapar gidersin işine, Karşı taraf niyetini anlamak için 2 gün düşünür... Tedbir almak için 3 gün harcar, kaleyle bir hamle, yatar uykuya, Alır seni bir tasa; kaleyi oraya niye çekti bu adam... Hamle hamle 7 gün düşün ki bulasın... Oysa zamanın boşa harcanacak fazlası yoktuuur... Hiç bir bilge, üzerinde çalıştığı daracık konunun Son merhalesine ulaşamaz. Hani ordinaryüs profesör deriz ya, ha işte onlar bile... Adam böbrekten ordinaryüs olmuş; Çıkarmış böbreğimden taşımı, Allah razı olsun! Taşın ne zamandan beri böbreğimde olduğunu soruyorum; Konusu bu olmadığından, kendi saygınlığına saygısından, İlme saygısından, cesaret edip bir süre söylemiyor. Ben sadece çıkarırım efendim, Taşınızın yaşını bir antrepologa sorun diyor. Arkadaş bu taş Nemrut Dağı’nda Urartu’dan kalma Horoskop’tan kopma taş mı, böbreğimden söktüğün taş! Bilginin, ilmin, irfanın sonu yoktur, bilen bildikçe küçülür, Böyle olunca da ne kadar düşünürsen düşün, çoktur işin! Her filmin bir sonu var, ilmin sonu yoook! Benim gibi cühelaya her yöne, her konuda atış serbest! Bi kere daha yazmıştım, Kuran-ı kerim’in Ayetül Kürsi Suresi’nin bir ayetinde der ki; “O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.” Mezenter’i ilk olarak 2012 yılında Keşfeden Calvin Coffey, önceleri bu organın, Parçalanmış yapıların bir araya gelmesiyle Oluştuğunu düşündüklerini, Ancak şimdi tek parça ve sürekli bir yapı olduğunu Kanıtladıklarını açıkladı, mezenter de neymiş diyor SÜLO’M? Bağırsak askısı, henüz tam işlevini bilemiyorlar, Karın boşluğu torbası diyebiliriz kabaca... Böylece insan vücudunun anatomik yapısındaki 100 yıldır tıp dünyasının ezberlediği 78 organ, 79 oldu. SÜLO’M; şimdi anatomik yapımız tamam oldu mu diyor. İlmin sonu yoook, şimdilik 79 organla idare edeceğiz. Buzur böyle düşünerek; Uzağı görmenin, bilgi sahibi olmanın, kişiye endeksli Bir sınırının olması gerektiğinden hareketle, Yetersiz kalınan yerde bir çift zar atarak Sorumluluğu şans adı altında Bir şeye yükleyip, üzüntüden kurtulmayı esas alan, Satrancın eksikliklerini eleştiren, tavlayı bulmuştur. Tavlanın 4 köşesi 4 mevsimi, karşılıklı 6 şar hane 12 ayı, Pullar ayın 30 gününü, Siyahlar geceleri, beyazlar gündüzleri, Karşılıklı 12 şer hane günün 24 saatini simgeler... Yani; zaman, zaman, zaman, her zaman her yerde zaman... Zamanı geçirdin mi, geçmiş olsuuun! Ne kadar bilge olsanız da bildikleriniz, Bilmediklerinizin yanında okyanusta damla olmaz Dercesine düşünüp, Bilgimizin, ilgimizin, becerimizin yetmeyeceği yerde, Atarak bir çift zarı, uygun gelirse maharetinize, Gelmezse suçu şansa yıkıp, Ben böyle zarın dört köşesini deyip kurtulursunuz stresten. Diye düşünmüş olmalı Buzur MEHİR. Zaman üzerine düzenlendiği için tavlada; Şeş beş atıp düşünceye dalmak Buzur’a saygısızlıktır. Şipşak oynanmalıdır... Buzur Mehir’in bulduğu oyunu beğenen Pers İmparatoru, Hint İmparatorunun hediyesine karşılık olarak Bir tavla takımı gönderir. Hediyesine iliştirdiği mektupta ise şöyle yazar: Evet, kim daha iyi biliyor, Kim daha çok düşünüyor, Kim daha çok ileriyi görüyorsa o kazanır. Ama şansı da unutmamak gerekir. İŞTE HAYAT BUDUR. “Bilimde kesin bir bilgi yoktur ama güvenilir bilgi vardır.” Diyor bu günün ders kitapları. Tavlanın zarı var bilimin yoktur! SÜLO’M da ekleyiverdi; zamanın asla alternatifi yoktur, Geçti mi gider, geçmiş olsuuun! Süleyman KARAMAN vega4 NOTLAR: 1… GELECEK BÖLÜM (21) GÖRÜNEN YILDIZLAR 2… İtalik yazılar gizli sesim, SÜLOM’UN konuyu açma çabasıdır. |
İşte benimde tavla oyununda ilmim yok, ne zaman oynasam kaybederdim; zarları zıplatırdım tahtanın dışına. Hep eşim kazanırdı. Halen aklıma geldikçe düşünürüm eşim zar mı tutuyor hilemi yapıyor diye !
Beni anıllarıma sürüklediniz efendim; iyide geldi depremle yatıp depremle kalkıyorumş 6 Şubat felaketinden beri! Kaleminiz hiç bitmesin komutanımız.
Saygılarımı bıraktım…