Gecenin sesi...
kaybolmuş bir kentin
yitik yüzünde kanayan gözleriyim nicedir saklanan kendimin efendisi tek varisi kendi dünyamı inşa ediyor yüreğimin elleri bir metropolün varoş kaldırımlarında, bulutsuz sağanağa evrilen gecesinde üşüse de aklım, saklım ayaklarıma düşüyorum yol bilmez habitatımla gara dönüşü olmayan tek kişilik bir bilet diyorum memura şaşkın bir ifade yüzümde belirirken “nereye efendim diyor” memur “kendimin efendisi olan kendime” diyor güveni öz bilmediğim ben Cebimde bilet, cepkenimde inancıma teslimiyet Saçlarım kadar uzuyorum peronsuz ray misali sanki göklere.. Kulağımda tekrarlanan nakarat “nereye efendim” diyor memur hiçlik boşluğunda sallanıyor o an gözlerimin nabzında atan rengi kimsesiz, kimliksiz değil var olmaktı sanki düşleri göğü beyaz, umutları, bulutları mavi olsundu isteği kulakları yırtarcasına etraf düdük sesi ve her düdük sesinde göç ediyordu kırlangıçlar, balıklar mavisi kayıp göğün bahçesine öylece seyrine daldım benden kopup kanadına takılan düşlerimin rengine biraz ıssız, çokça kalabalıktı bir gitarın nakaratı yanan odun ateşinin acısını savuruyordu sanki kim bilebilirdi adım başı düşen yağmurların sancısını her yol bir hikayedir derdim der ve gidemezdim şimdi ise hikayenin sessizliği düşürdü beni bilinmezliğe saatin tik taklarında zamanı sayıyor tik, tak ayaklarım her şeyi bilmenin iyi gelmediği ve bilmek istemediğim bir yol var önümde baktığım çerçevede insanlara yer yok börtü böceğin kuş cıvıltılarının olduğu huzur içinde yeşeren ağaçların nefes alabileceğim bir tabiata sarılma isteği insan kirliliğinden uzak bir dünyaya yol almak bazen diyorum bilmemek, bilmekten iyidir, iyidir ya... |
Yüreğine sağlık.
Daha güzel ve kalıcı şiirler dileğimle,
Selamlar sevgiler...