Gülü/ver (II)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Okuduğunuz şiir üçlü bir serinin ikinci şiiridir. Gülü/ver 1 de burada yayındadır üstelik nazım hikmetin şiirine , Ünal büyükgönenç bestesiyle..orada aşk "bulunur". Bu şiirde aşk "] olunur " son kısım olan gülü/ver3 burada Gözüme sürecek kadar mavi ismiyle yayınlanmıştır.son kısımda ise artık " olunur".Hamdır pişer yanar yani..
şiirin imge kurgusu hakkında küçük ipuçları vermek istiyorum..martı özgürlüğün sembolüdür,iki maviyi birleştirir..denizi ve göğü..bu anlamda umudu sembolize eder.Serçe ise masumiyeti anlatır.serçelerle hep iç içe yaşarız.dokunacak kadar yakınızdır.ama asla evcilleşmezler.uzaktan severler bizleri. herkesin çocukluğunada bir taş atmışlığı da vardır seçelere bu anlamda serçe birazda vicdan dır..Martı ile serçe arasında bir aşk çatısı oluşturacaksak bu çatı metafizik bir çatıdır.yani cinsellik ve üreme yoktur.yani çıkarsız beklentisiz ama sonu olmayan nesli olmayacak diyebiliriz.. Gözünde gül saklayanlar ise; Biliyorsunuz gül peygamberimizin sembolüdür.Peygamberimizin en önemli sıfatlarından biriside masum olmasıdır..pak ve günahsız olmasıdır.Benim terminolojimde "islam " özgürlüğün ve masumiyetin birleştiği bir anlam taşır..kelimesinin kendi anlamını,yani barış..gözünde gül saklayanlar şu an bütün ortadoğu ve afrikanın kana bulanmış coğrafyasında yaşayan milyonlarca masum halk ve onların çocuklarıdır.İşte sır dediği de budur şiirin. su ve ateşe gelince; birbirinin panzehiri gibidir.. burada ise aşkın yakıcı ateşine karşılık inanmanın bir su gibi rahatlatıcılığından bahsediyorum. gördüğünüz gibi bu bir aşk şiiri , ama dar manasında kadın ve erkekden bahseden bir şiir değil..zerrede oluşan,insanda vücut bulan,ve evrenle genişleyen bir şeydir aşk..yoksa diğeri bulununca bıkılan bir hevesten öteye varmaz..aşk genişlemeli ve her şeyi kuşatmalıdır..ve o zaman yar olan yareninden asla vazgeçemez ..Kadını ve erkeği inkar etmiyorum ama...Kuran eşlerin birlikte yaşayabilmeleri için aşkın Allah tarafından yaratıldığından bahseder..(Rum 21) Burada şunu belirtmem gerekir ki sanat eserlerinde yazarının ne demek istediği önemli değildir. Okuyanın ne algıladığı önemlidir.Bu arada tasavvufi şiirleri klasik normda görmeye alıştığımız için modern şiirde karşılaşmak insanları şaşırtıyor biraz.. ilginiz için çok ama çok teşekkür ediyorum..
Geceydi, Yağmur Yağıyordu…
Bin yıldır buradayım Bu sokak lambasının altında Zeytin şarabı içiyorum Ve Ben dökülüyorum yanaklarına Gözünde gül saklayanların Terli böğrüme mıhlanıyor her hece Fır dönüyorum alevden yataklarda Uykularımdan vuruyorlar, kaçıyorum Ve Ben dökülüyorum rüyalarına Gözünde gül saklayanların Geceler kuşkunun mermer sarayı Geceler serçelerin aç ve sıcak karnı Emziriyorum aşkı bahanesiz sancılarımdan Ve Ben dökülüyorum dudaklarından Gözünde gül saklayanların Elimde Musa’nın asası Yüreğimde İbrahim’in ateşi Derdim Yusuf’un derdi Devrile devrile Şehrin üstüne Sana geliyorum Yüzümde bir Mansur edasıyla Su ve Ateş bende birleşiyor Sırrı bende güzelleşiyor Gözünde gül saklayanların Ve sabah... Herkesin beklediği ışıltı İnce bir yağmurla iniyor kaldırımlara Sokak lambasının altında bir martı ölüsü Yayılıyor şehire ipil ipil Serçelerin hüzünlü türküsü Hayat ve ölüm bende birleşiyor Sırrı bende güzelleşiyor Gözünde gül saklayanların |
Tasavvuf serbest bir şiirde nefis bir akcılıkla binlerce defa dinlenesi bir eser olmuş.
Kutlarım emeğinin terli alnını...Saygılar.