AĞLAMA GÜL ANNEM, AĞLAMA
AĞLAMA GÜL ANNEM, AĞLAMA
Ağlama “gül” annem, ağlama. Bak, ben ağlıyor muyum? Bulut olur, dolarım pınarına, Yağmur olur, akarım yanağına, Can olur, sızarım damarına, Nur olur, konarım saçlarına, Cennet olur, sığarım rüyalarına, Kuş olur, gelirim hülyalarına… Ağlama “gül” annem, ağlama. Bu illete tutuldum bir kere, Yenildim ilik kanserine, Doktorlar ümitsiz, ilaçlar çaresiz, Faydalar da faydasız anne. Yaşım on beş bile değil henüz, Belki bu bahar, belki de güz… Ölüm korkutmuyor beni anne. Toprağım yorganım, Kefenim yatağım olur, Isıtır beni. Mezar taşım mum olur, Işıtır beni. Yoruldum, gücüm kalmadı artık, Yürümeye mecalim yok. Keşke kış hiç gelmese: Çizmem çok ağır, Mantom çok kalın, Berem bile büyük bir yük, Artık taşıyamıyorum. Bütün bunlar bir yana, Arkadaşlarımın alayına dayanamıyorum. Tembel Ömer bile dalga geçiyor, Bana “kemiksiz” diyor. Ben senin göz bebeğindim, Ben senin kelebeğindim, Ben senin koklamaya kıyamadığın Kırmızı gelincik çiçeğindim. Ben ölüyorum anne, Ben gidiyorum, Saçımı son kez ör, Yüzüme son kez bak. Elimi son kez tut, Sensizlikten korkuyorum. Anne, ben ölüyorum, Dualarını bekliyorum. Hamiyet Su Kopartan ✍️ |