0
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
304
Okunma
Kapı
Ağzında biriken kalabalığın celladıydı sanki
Ruhunu geç teslim etmiş küffarın
Dilinde varsa yoksa nağmelerden bir çalgı
Üryan geldim üryan giderim şarkısı
Sormalı mıydım kuru gürültünün kar etmediğini
Yoksa
Bir savaşın nal seslerini mi söylemeliydim..
Kapı yerinde duruyordu oysa
Akılsızlığın gölgesinde kaç çarmıh varsa kurulmuş
Kaç gölge yere düşmüşse asumandan
Kırılan bir tahtanın açtığı delikten kafa üstü
Usul bilmez, hadsiz, hergele bir meleğin
Kanatlarının rüzgarıydı halbuki
Esen delice bulutlardan toprağın rahmine..
Gecenin üstüne sis çöküyordu yavaştan
Gölgesini kemiriyordu kuytularda fareler
Muştularla beraber hangi sabahın elçisiydi o
İnce bir hırkanın altında bekleyen
Zayıf, sıska, varlığı gün doğumundan önce görünmeyen
Bu kadar aşikar mı olacaktı söylenen sözler
Yoksa dillerin kelepçesini mi açmıştı fikri yobaz şarlatan..
Kapının üstüne güneş doğuyordu
Doğudan, dağların ucundan göz kırparak
Ne kadar eşkıya varsa yeryüzünde çiçeksiz
Haber verin ulaksız atlasınlar yardan aşağı
Cibril insin göğün yedi kat üstünden
Elinde kemendi dilinde sözüyle haykırsın
Ve konuşsun tüm haşmetiyle yeryüzünün..
“Kapının üstüne güneş vuruyordu”…
Ünal Çagabey
5.0
100% (5)