KÜLDEN KULA...Ütüsüz müydü mevsim hele ki ötenazi yapılmışken yağan rahmete… Aşkın gıyabında tutuşan yalnızlığım Kıvılcımlarla örtülü na’şım Sözcük pazarında yürekte çıkan yangın. Haşır neşir iken hüzünle Kubbem ve kıblemde saklı ölü nefsim Himayesinde Rabbin, ah, sevdalı gönül teknem Tebessümler ektiğim ikiletmeden sevdiğim Varsın olsun mahrem ve matem Mabedimin kapısıdır ardına kadar açık olan Ve kaçkın aklım Misafiri olduğum gecelerin tekkesi Takvası hüznün üstü örtülü Bir resme denk düştüğüm Yol yordam bilmeden evrenin sarmalında hidayet bulduğum. Hazan mı yoksa noksan benlik mi? Kayıp giden ellerimden sözcük pazarında güttüğüm gemi Nokta atışı yaptığım her gün her duygu Perdelenmiş gözlerimle makbulü ömrün Himayesinde kaderin diktiğim söküklerden recim Edilmiş bir evren gibi gıyabında esaretin Cesaret bulduğum Ah, bir yenilgi daha Ve de bir yanılgı Kar yağan tepesine hüzünlü kubbemin Gönlün de takas ettiği duygular Bazen metruk bazen meczup Bazense uyduruk bir masal gibi Ütüsüz yürek üşenmeden delişmen rüzgârla sevişen Bir kayra Belki de binlerce parçaya b/ölünen devasa bir kaya Düşmez kalkmaz nasıl ki bir Allah Hikmeti evrenin huzmesinde sözcüklerden dökülen merhale Hemhal olduğum Hazan ve muhatabım hüzün denen tefsir Yürekten yüreğe uzanan bir köprünün Ansızın infilak ettiği Nasıl ki yok Rabbin sopası Korkan ve bilen ve aciz bir kul olmanın hikmeti ile Hidayete ermenin güncesi… Külden kula… Kuldan çıkıp da yola Külliyesi duyguların açtığımsa devasa bir parantez Üstü örtülü gerçeklerin muadili bir şiirden çok öte Nasıl da pervasız şair İndinde verdiği son nefesin Başlamak ne ki sona gelmenin de Muhasebesi Elbet seferi tanıklığında bilinmezin Bir kulp takmadan yaşayıp sevmenin meali Ölümsüzlüğe nazire eden şair gibi Dikilesi söküklerden ördüğü bir mintandan çok ötesi Nasıl ki cebi yok kefenin… |