Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 64.bölümü
neydi ayın kıvrımına tutulup kalan burukluk neydi cenge adanmış ayazların derununu dolduran acı bir teselliydi bedri sahraya düşen yağmur göz pınarlarından inzal hüzünler ışığı iki göz iki ayn
neydi haşre dek şahadete hüküm giymiş yiğitler ab-u hayat kadehindeki iksir miydi bir mücahidin gözyaşlarıyla suladığı bir çiçek mi bir avuç toprak mı bir avuç kum mu bedrin ıssız çöllerinde ıstırabı emerek büyümüş nazenin bir gonca gül mü vadinin kıyısında açmış ayın ondördü zambaklar mı
hey bedre uçan ebabiller gördünüz mü yaralı süvariler geçerken buralardan daruşşifalara doğru kehkeşanlardan seherler ve sabahlar boyu şeydalanırken şeydalanırken çöl kumları cennet bekleyen mücahitleri gördünüz mü öyle bir lütuf ki onlara vaat edilen tek miskali ali makamlarını satın alır cennetin
bir ihsan ki... beşiği ab-ı hayat sükunetiyle süslenen müjdeler büyür hendesesinde öyle renkli güzellikler yansır ki güneşten her biri ,bir hikaye anlatır bedrin çöllerinden her şahadetle müjdelenenleri
kalbin rengi damlarken damla damla al al nakışlar vurur ru-i zemine sevinçtendir bil ki yanağa düşen her güneş parıltısı yeni madalyonlar asar boyunlara hep bir adım önde gitti öncüler hep bir adım önde yürüyenler O’na doğru
* mücahitlerin sayısı az, amma iman ve cesaretleri sıradağlar gibiydi istinat noktaları kainatın Sahibi idi reisleri kainatın efendisi hz. muhammed idi (a.s.m.) böyle bir ordu elbette her şeyi göze alarak müşrik ordusuna karşı koymaktan çekinmeyecek ve korkmayacaktı
resul-i ekrem sevinç içinde, ümit dolu bir seda ile mücahitlere şu müjdeyi verdi yürüyün ve Allah`ın lütfü ile şad olun işte kureyşin tek tek düşüp uzayacağı yerleri şimdiden görür gibiyim
bu konuşma mücahitler üzerinde derin bir tesir icra etti heyecanlarını kat kat arttırdı. bedir`e doğru şevkle yürümeye başladılar
islam ordusu cuma gecesi yatsı vakti bedir yakınına geldi resül-i ekrem efendimiz şu küçük tepe yakınındaki kuyu başında bir takım bilgiler elde edeceğimizi umarım buyurduktan sonra hz. ali, zübeyr bin zvvam, sa`d bin ebi vakkas gibi sahabeleri oraya gönderdi
o sırada müşriklerin sucuları su taşıyan develeriyle birlikte kuyunun başındaydı mücahitler onlardan bazılarını ele geçirdiler huzura getirildiklerinde efendimiz kendilerine bana, kureyş hakkında malumat veriniz… dedi onlar, vallahi, şu gördüğün kum tepesinin en yüksek, en uzak tarafındadırlar…dediler
resul-i kibriya efendimiz, o topluluk ne kadar vardır pek çok …diye cevap verdiler efendimiz tekrar onların sayıları ne olabilir bilmiyoruz. cevabını verdiler
peygamber efendimiz onlar her gün kaç deve kesiyorlar bir gün 9, bir gün 10 dediler resulullah onlar, 950 ile 1000 kişi arasındadır… buyurdu
sonra, içlerinde kureyş eşrafından kimler var .diye sordu müşrik sucular kureyş ileri gelenlerinden bir çoğunun ismini sıralayınca resul-i ekrem ashabına dönerek şöyle buyurdu işte mekke, ciğerparelerini size feda etti
bedir`e vardığı gece peygamber Efendimiz, inşallah, yarın sabah filanın vurulup düşeceği yer şurasıdır inşallah, yarın sabah filanın vurulup düşeceği yer şurasıdır işte şurasıdır şurasıdır.
elini o yerlere koyarak müşrik kureyş reislerinden her birinin nerede katledileceğini birer birer gösterdi hz. ömer der ki onlardan hiçbirisi nebiyy-i ekremin elini koyduğu yerlerin ne ilerisinde, ne de gerisinde vurulup düşmediler
resul-i ekrem efendimiz karargahın nerede kurulmasının daha uygun olacağını ashabıyla görüştü otuz üç yaşlarında bulunan hubab bin münzir ayağa kalktı ya resulallah..biz, harpçi kimseleriz ben, bütün suları kapatıp, bir tek su menbaı üzerine karargah kurmayı uygun görürüm.
ya resulallah…burası, sana Allah`ın emrettiği, bizim için ileri gidilmesi geri çekilmesi caiz olmayan bir yer midir yoksa, şahsi bir görüş neticesi, bir harp tedbiri olarak mı seçildi. diye sordu
resul-i kibriya hayır…şahsi bir görüş neticesi, bir harp tedbiri icabı olarak seçildi
bunun üzerine hubab şöyle dedi ya resulallah …burada karargah kurmak pek muvafık değildir siz, halkı hemen buradan kaldırınız kureyş kavminin konacağı yerin yakınındaki su başına gidip konalım ben orayı bilirim. orada suyu bol ve tatlı bir kuyu vardır
onun gerisindeki bütün kuyuları kapatalım sonra bir havuz yapıp onu su ile dolduralım. sonra da müşriklerle çarpışalım. biz, susadıkça havuzumuzdan içeriz. onlar su bulup içemezler zor duruma düşerler
peygamber efendimiz (a.s.m.) ey hubab, doğru olan görüş senin işaret ettiğindir buyurarak hemen ayağa kalktı, mücahitler de derhal ayağa kalktılar
kureyş müşriklerinin konacakları yerin yakınındaki suyun altına kadar gittiler sonra peygamber efendimizin emriyle kuyular kapatıldı bir havuz yapılıp içerisi kuyu suyu ile dolduruldu içine de bir kap konuldu
bu arada, sa`d bin muaz hazretlerinin teklifi ile resel-i ekrem için hurma dallarından bir gölgelik ve çadır yapıldı efendimiz, gölgeliğin altına hz. ebu bekir`le birlikte girdi
sa`d bin muaz hazretleri de kılıcını takınıp ashab-ı kiramdan bir kaç zatla birlikte gölgeliğin kapısı önünde nöbet beklemeye başladı efendimiz, bedir`e gelir gelmez ordusunu harp nizamına soktu ordu saf ve hatlarını dikkatle kontrol etti. sonra da her mevzideki grup için bir kumandan tayin etti
müslüman kuvvetler, muhacirler, evsliler ve hazreçliler olmak üzere üç kısıma ayrıldılar her biri açtıkları kendi sancakları altında toplandı muhacirlerin sancağını mus`ab bin umeyr, evslilerinkini sa`d bin muaz, hazreçlilerinkini ise hubab bin münzir hazretleri tutuyordu
efendimiz, bütün bunlardan sonra ordusuna şu talimatı verdi hatlarınızı bırakıp ayrılmayınız bir yere kımıldamadan yerlerinizde sebat ediniz ben emir vermedikçe savaşa başlamayınız oklarınızı, düşman size yaklaşmadan kullanıp israf etmeyiniz
düşman kalkanını açtığı zaman okunuzu atınız düşman iyice sokulunca elinizle taş atınız daha da yaklaşırsa mızrak ve kargılarınızı kullanınız kılıç en sonunda, düşmanla göğüs göğüse gelindiği vakit kullanılacaktır
mücahitlerin her biri bulunduğu yere taş yığınakları yapmıştı müdafaa harbinde bulunacak müslümanlar için bu, çok işe yarayacaktı düşman bundan mahrumdu çünkü, taarruz taktiğini uyguluyordu hücum esnasında çok çok bir kaç taş taşıyıp atabilirlerdi...
harpten bir önceki geceydi efendimiz, kendisi için yapılan gölgelikte idi bütün gecesini Kadir-i Zülcelale ibadetle geçirmişti Rabb-i Rahimine ellerine açarak kainatı ağlatacak kadar hazin arz ve semaya göz yaşı döktürecek kadar tesirli şu duasını yaptı
Allah`ım Bana yaptığın vaadini yerine getir Allah`ım bu bir avuç müslüman mücahit helak olursa artık sana yeryüzünde ibadet edecek kimse kalmaz
resul-i kibriya vakit namazlarında da aynı duayı tekrarlıyordu bu duayı duyan mücahitler heyecanlarından yerlerinde duramaz hale gelmişlerdi
o sırada, müşrik ordusu da bedir mevkiine çıkıp geldi manzara oldukça düşündürücü ve ibretliydi birbirleriyle amansızca çarpışacak olanların çoğu akraba idi kardeşkardeşle, baba oğulla, dayı yeğenle kıyasıya vuruşacaktı
efendimiz de gölgelikten çıkarak, ordusunu son bir defa dikkatle teftişten geçirdi her şey istediği gibi düzgün ve intizamlı idi. ne var ki, düşman sayıca ve silahça üstündü. zahire bakılırsa, müsavi bir mücadele verilemeyecekti
mücahitler, asla ümitlerini yitirmiyor, harbin her şeye rağmen lehlerinde neticeleneceğine gönülden inanıyorlardı harp adeti üzere, önce her iki taraftan teke tek çarpışacaklar ortaya çıkacaktı
müşrikleri heyecana getirmek için ortaya atılan amir bin hadremi harp usulune muhalefet ederek mücahitlere doğru bir ok attı ok, muhacir müslümanlardan mihca hazretlerine isabet etti islam ordusu ilk şehidini verdi
resul-i ekrem, mihca`, şehidlerin efendisidir… buyurarak islamın ilk şehidini tebcil etti mihca hazretlerinin şehadeti havayı birdenbire elektriklendirdi müşrik ordusundan babiaoğulları utbe ile şeybe utbe`nin oğlu velid ortaya atılarak meydan okudular
beni neccar`dan afra isminde bahtiyar kadınının yedi oğlu vardı ve yedisi de bedir`de bulunuyordu. onlardan ikisi muaz ve avf ile resulullahın şairi abdullah bin ravaha hazretleri onlara karşı çıktılar
resul-i kibriya bu ilk çarpışmada ensarın müşriklerle karşılaşmasını arzu etmiyordu müşrikler, Siz kimlersiniz diye sordular onlar, ensardan filan ve filanız ...diye cevap verdiler müşrikler bizim sizinle işimiz yok biz, abdülmuttaliboğullarından, amcalarımızın oğulları ile çarpışacağız..dediler
sonra da efendimize hitaben, ya muhammed ..sen, bizim karşımıza kavmimizden dengimiz olanı çıkar …diye konuştular bunun üzerine resul-i ekrem ensar gençlerine saflarına dönmelerini emir buyurdu kendilerine dua etti
sonra da kalk ya ubeyde kalk ya hamza kalk ya ali diye emretti
resul-i kibriya efendimizden emir üç kahraman sahabi derhal kalkıp meydana çıktılar miğferli oldukları için utbe onları tanıyamadı kendinizi tanıtınız da dengimiz olup olmadığımızı bilelim dengimiz iseniz sizinle çarpışalım.diye seslendi
üç kahraman sahabi de isim ve şöhretlerini söyleyince müşrikler, evet, sizler bizim şerefli denklerimizsiniz, deyip kılıçlarını sıyırdılar hz.ubeyde bin haris, utbe bin rebia ile hz. hamza dengi şeybe bin rabia ile hz. ali ise velid bin utbe ile çarpışacaktı
iki taraf, cenge hazır, kiminin ok yayı elinde kiminin eli kılıcının kabzasında olduğu halde, bu bahadırların vuruşmasına göz dikip temaşaya durdular
teke tek vuruşma şimşek sür`atiyle başladı hz. hamza ile hz. ali birer hamlede hasımlarını yere serip öldürdüler snra da hz. ubeyde`nin yardımına koştular utbe`nin de işini bitirerek, ubeyde hazretlerini alıp resul-i kibriyanın huzuruna geldiler
ayağından yaralı, kanlar içinde olan hz. ubeyde peygamber efendimizin huzuruna geldiğinde ya resulallah, ben şehit miyim diye sordu resul-i ekrem evet, şehitsin ve yerinin cennetü`l-firdevs olduğunu söyledi
bu müjdeyi alan ubeyde hazretleri ayağının kesilmesini hiçe saydı din-i islam uğrunda çektiği eza ve cefalardan dolayı asla üzülmediğine dair güzel beyitler söyledi yarası fazlasıyla ağır olduğundan bedir`den dönülürken yolda vefat etti oraya defnedildi
adamlarının birbir yere serildiğini gören müşrikleri büyük bir dehşet sardı birdenbire ne yapacaklarını şaşırır hale geldiler ebu cehil onları teselli etmeye ve toparlamaya çalışıyordu
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
hey bedre uçan ebabiller şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
hey bedre uçan ebabiller şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
Canlarını hiçe sayarak, sonsuz alemin yolunda kılıç kuşanan arslanların, etten, kemikten, kudretten, güçten ve islam aşkından inşa ettikleri geçmişimizi, bize unutturmaya çalışanlara ne güzel bir hatırlatma olmuş. Yürekten kutlarım.