Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 37.bölümü
beni değerli kılan sadece elimle kazandıklarım ve biriktirdiklerimse azlar-çoklar arasında gidip gelen var-yok arası çaresizce çırpınan varlığın kuyusuna itilmiş bir zavallıyım elindekinin azalmasıyla mahzun olan çoğalttıklarının ise azalmasından korkarak yaşayan sığ bir zengin olsam ne fayda
hayatımın anlamı aldığım sonuçlara bağlı olacaksa başarılarım ele geçirdiklerimle ölçülecekse elden çıkmış dün geleceği kuşkulu bir yarın arasına sıkışmış bir dilenciyim ben
varlarıyla şımaran yoklarıyla rezil olan varlarının daha da var olması için dilenen eksilenleri yüzünden daha da ezilen sığ bir varlıkla ne ederim ki
kalpsizlerin zalimce biriktirdikleri yanında küçük kalacaksam taşıdığım kalbin zenginliğini hangi aynada göreceğim gözleri eşyanın kör ufuklarına hapsedilmiş ruhsuzların göz kamaştırıcı servetlerin gölgesinde aşağılanacaksam hayallerimin yüceliğine umutlarımın sınırsızlığına kimin nazarında değer arayacağım mümin isem eğer...
kalbimde güneşleri taşıyorken elimdeki titrek bir muma göre kıymetlenirsem yazık değil mi bana kalbinde sönük bir mum aydınlığını taşıyamayanlarla sırf elimde de mum yok diye aynı kefeye konulmuşsam ben kalbimin karnesini göstereceğim büyüğüm nerede
* islam’ın inkişafına mani olmak gayesiyle müşrikler tarafından girişilen her teşebbüs akım kaldı müslümanların sayısı günden güne her türlü şiddete rağmen artıyor islamın nuru kucaklamaya başlıyordu mekke dışındaki kabileleri
hazret-i ömer ve hazret-i hamza iki kahraman islam safına katılıp islam davasının sağ kolu olmuşlardı bu durum, müslümanlara cesaret ve moral verirken müşrikleri fazlasıyla sarsmış onları derinden derine düşündürmüştü
bütün bunlar kureyş müşriklerini son derece tedirgin edip endişeye sevk ediyor yeni kararlar almaya yeni planlar kurmaya zorluyordu
müşrikler, işkence yapmakla şiddet göstermekle kimseyi dininden çeviremeyecek islamın ilerleyip yayılmasına engel olamayacaklarını anlamışlardı tek bir müslüman dahi dininden dönmemişti
başka bir siyaset takip etmeleri gerekliydi öyle de yaptılar vakit geçirmeden bir araya geldiler uzun uzadıya düşünüp taşındıktan aralarında müşavere ettikten sonra gerek Müslüman gerekse gayri müslim olsun haşimoğullarından tamamıyla münasebetlerini kesmeye karar verdiler ittifakla aldıkları kararların maddelerini bir sahife üzerinde şöyle yazdılar
haşim ve muttaliboğulları ailelerinden kız alınmayacak haşim ve muttaliboğulları ailelerine kız verilmeyecek haşim ve muttaliboğullarına hiçbir şey satılmayacak haşim ve Muttaliboğullarından hiçbir şey satın alınmayacak
bu antlaşmaya kudsi bir mahiyet vermek için akıllarınca yazılı sahifeyi kabe duvarına astılar anlaşmaya aykırı olmayacaklarına dair ant içtiler bu boykot haşim ve muttaliboğullarını ortadan kaldırmaya köklerini kazımaya müteveccihti
haşim ve muttaliboğulları artık dağınık bir şekilde ayrı ayrı semtlerde oturamazlardı ebu lehep hariç mekke’nin kuzey tarafına ebu talip mahallesi denilen yere topluca taşındılar
mahalle sakinleriyle bütün münasebetler kesilmişti kazara oraya gidenler olsa ağır bir şekilde azarlanıyordu müşrikler, boykota uğrayan mahalleye yiyecek içecek namına bir şey sokmuyorlardı
sadece, hac mevsiminde dışarı çıkıp alışveriş yapmalarına müsaade ediliyordu çarşı pazarda, köşe başlarında durarak onlara bir şey aldırmamak için de ellerinden gelen her türlü engellemeyi yapıyorlardı hatta zamanzaman satıcıları onlara mal satmamak için tehdit bile ediyorlardı
bazen de bin bir türlü dalavere ,hileye başvurarak satıcıların ellerinden mallarını alıp boykota uğrayanlara bir şey bırakmamaya çalışıyorlardı ebu leheb, haşimoğullarından olmasına rağmen öz kardeşlerinin, hısım ve akrabalarının açlıktan ölmesini istiyor elinden gelen her türlü gayreti gösteriyordu
mekke’ye yiyecek maddeleri getiren kervanları şehrin dışında karşılıyor ey tacirler haşimoğullarına bir şey satmayın… fiyatları yüksek söyleyin ki almaya güçleri yetmesin
benim, servet sahibi olduğumu bilirsiniz söz verdiğim zaman da mutlaka sözümü yerine getiririm yiyecek, giyecek mallarınızın kıymetini bir kat arttırın üst tarafını ben öderim …
çocukların açlıktan gelen acıklı yürek parçalayıcı feryatlarına müşrikler kulaklarıyla birlikte gönüllerini de tıkamışlardı taşları parçalayacak raddeye varan bu feryatlardan adeta emsalsiz bir zevk alıyorlardı
imansızlığın, inkar ve küfrün insanı ne kadar merhametsiz ne kadar gaddar bir duruma getirdiğinin bu hadise ibretli bir misalidir
boykota uğrayanlar şiddetli bir açlık ve kıtlıkla karşı karşıya kaldılar öyle ki bazıları yiyecek bir şey bulamadıklarından ağaç yapraklarını hatta kuru deri parçalarını ateşe tutup yemeye başladılar bununla birlikte müslümanların bu haline acımayanlar da yok değildi
bir gün hz. hatice’nin kardeşi oğlu hakim bin hizam bir deve yükü un göndererek onu şi’b’deki sıkıntıdan kurtarmaya çalışmıştı
yine bir gün kölesinin sırtına buğday yükletip halası hz. hatice’ye götürüyordu yolda ebu cehil’e tesadüf etti ebu cehil ona sen, haşimoğullarına yiyecek götürüyorsun öyle mi vallahi, gidemezsin gitmeye kalkarsan bu hareketini mekke’de açıklayıp seni rezil ederim …dedi
o sırada ebü’l bahteri yanlarına çıkageldi ebu cehil’i muaheze ederek sana ne oluyor halasına bir miktar buğday götürmek isteyen bir insana mani olmak doğru değildir diye konuştu
ebu cehil inadından vazgeçmiyordu ebü’l bahteri ile birbirlerine girdiler ebü’l bahteri, eline geçirdiği bir deve çenesi kemiği ile vurup onun başını yardı üzerine çullanıp yumruklamaya başladı
müslümanlara yardımını esirgemeyenlerden biri de hişam bin amr bin haris idi bir kaç kere müşriklerden habersiz şi’b’de bulunanlara develerle yiyecek götürmüştü boykota uğrayanların ihtiyaçlarını gidermek için başta peygamber efendimiz olmak üzere ebu talib ve hz. hatice varlıklarını harcadılar yine de onları açlık ve kıtlıktan kurtaramadılar
şi’b’de korkunç bir açlık hüküm sürmeye başlamıştı bütün bunlar niçin yapılıyordu tek bir şey için peygamberimiz (s.a.v.)i teslim almak için
ne var ki hadise tamamen arzularının aksine tecelli etti öyle ki bu abluka devresinde efendimizi muhtemel tehlikelere karşı muhafazaya son derece dikkat gösteriyorlardı hatta ebu talib herhangi bir kötülüğe maruz kalabilir ihtimaline binaen geceleri peygamberimiz (s.a.v.)i yanına alıyor adamlarıyla bekletiyordu
Muharrem ayı başında başlatılan boykot tam üç sene sürdü müşriklerin çektirdikleri sıkıntı açlık ve kıtlık da islâm’ın gelişmesine engel olamadı
resul-i ekrem efendimiz bütün bu sıkıntılı ve ağır şartlar altında yine tebliğ vazifesini hakkıyla ifa ediyor islam’ı anlatmaktan bir an dahi geri durmuyordu
boykot uygulamasının 3. senesiydi... cenab-ı hak, müşriklerin kabe içine astıkları malum sahifeye bir kurt musallat etti durumu vahiy ile resulüne bildirdi sahifede, güvenin yemediği sadece bismike Allahümme yazısı kalmıştı resul-i ekrem, durumu amcası ebu talib’e anlattı ebu talib müşriklere şu teklifte bulundu
kardeşim oğlunun bana haber vermesine göre Allah sizin kabe’de astığınız sahifeye bir kurt musallat etmiş ve Allah lafzı dışında , zulüm, akrabalarla münasebeti kesme ve iftira gibi ifadeleri yiyip bitirmiş
kabe’ye gidip sahifeye bakınız eğer yeğenim doğru söylemişse bu zulüm ve kötü davranışınızdan vazgeçiniz eğer haşa yalan söylemişse ben onu size teslim edeceğim onu öldürmek veya diri bırakmakta serbestsiniz
kabe’ye giden müşrikler anlatılanların aynısını gözleriyle gördüler hayret içinde kalmalarına rağmen yine de peygamber efendimizin bir mucizesi olarak kabul etmediler bu da bir sihirdir diyerek islamın nuruna gözlerini kapadılar
bu hadise boykot havasının şiddetini bir derece kırdı boykot kararının aleyhinde hatırı sayılır bir kaç kişi de ortaya çıkınca bisetin 10. yılı, miladi 619 senesinde kureyş’in hudut tanımaz inat ve küfürlerinin eseri tüm uygulamalar ortadan kaldırıldı
anlaşmanın feshedildiği halka duyuruldu boykot kararlarının yazılı bulunduğu sahife yırtılıp atıldı vazgeçilmez bir karar olarak vasıflandırdıkları zulüm ,dalalet kokan bir karardan da dönmüş oluyorlardı
şirkin iman önünde mağlubiyeti açıkça bir kere daha ilanı edildi üç senelik muhasara öylesine şiddetli sıkıntılı geçmişti ki resul-i ekrem efendimiz bu hadiseyi seneler sonra bile unutmamıştı o acı günleri ashabına her zaman hatırlatmıştı
* bedenim ve biriktirdiklerim azaldı diye üzülmem azalacak diye korkmam ete kemiğe göre azalıp çoğalmam para pula göre, metale betona göre eksilip artmam kıymetimi O’ndan bilirim
O’nun nazarında hep tedavülde kalırım O’nun yakınlığında ararım geçerliliğimi eylemlerim üzerinden değil niyetlerim üzerinden tartar O’ beni Rabbimin değerler çıtasında kalbim kalıbımdan daha yüksek atlar onun için alemlere rahmet peygamberim (asm) müminin niyeti amelinden hayırlıdır ..der
dünyanın hiçbir terazisinde ağır gelmek için biriktirmeye tenezzül etmem dünyanın terazilerinde hafif kaldım diye hayıflanmam bedenime yaslanarak değil sadece kalbimi ve ruhumu özne yaparak, huzurunda kıyam ettiğimden alırım ben kıymetimi ayarımı O’bilir O’ verir
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
sırf elimde mum yok diye şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
sırf elimde mum yok diye şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
dünyanın hiçbir terazisinde ağır gelmek için biriktirmeye tenezzül etmem dünyanın terazilerinde hafif kaldım diye hayıflanmam bedenime yaslanarak değil sadece kalbimi ve ruhumu özne yaparak, huzurunda kıyam ettiğimden alırım ben kıymetimi ayarımı O’bilir O’ verir
Yine birbirinden anlamlı ve manidar dizelerdi üstadım... İhlaslı kaleminizi ve yürek sesinizi gönülden kutluyorum... Her daim sonsuz saygı ve selamlarımla...
değeri tartışılma bir şiirin devamı mükemmel bir şekilde devam ediyor biz de okuyor ve mutlu oluyoruz...Rabbim ilhamınızı arttırsın, daha nicelerine inşallah. tebrikler ve saygılar sunuyorum...
Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
dünyanın hiçbir terazisinde
ağır gelmek için biriktirmeye tenezzül etmem
dünyanın terazilerinde hafif kaldım diye hayıflanmam
bedenime yaslanarak değil sadece
kalbimi ve ruhumu özne yaparak,
huzurunda kıyam ettiğimden alırım ben kıymetimi
ayarımı O’bilir
O’ verir
Yine birbirinden anlamlı ve manidar dizelerdi üstadım...
İhlaslı kaleminizi ve yürek sesinizi gönülden kutluyorum...
Her daim sonsuz saygı ve selamlarımla...