Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 36.bölümü
gecenin elini göğsünden sıyırma vaktiydi gözleri kamaştıran beyaz el olmak vakti ay çıkıverdi ortaya ve saat yaklaştı apaçık, apak bir ayet olarak göründü ay yeni baştan baştan başa yarıldı ay
o gece parmağını göğe uzattı peygamber aya yöneldi gözleri gökten hiç ayrılmayan gözleri susamış arzın dudağına semanın göğsünden ana sütü aklığında sözler emdirdiği anlardı gökte ki ay dudakta ki söze sessiz yoldaşlığının gözle görünür olacağı gece geldi çattı
ki göklü bir ayettir ay gökte ki sözdür zerrece ihtilafı yok Rabbine her dem itaat çizgisinde ak alnı hep secdede göklü heyecanların yeryüzüne uzanan ışıltılı dal ucudur semavi gündemlerin mahcup edası dünyayı ardına alanların süt beyaz öncüsü gecenin göğsüne sokulmuş yed-i beyzadır
beklenmedik bir şeydi ikiye ayrıldı hilalin kavsi olacak şey değildi olmazları olduranı inkar ederek yaşayanların yürekleri yarıldı imkansızı mümkün kılanın, hükümlerini yok sayanların acı firarları başladı kamerin yarılması aslında kaderin yarılmasıydı
* müşrikler, gördükleri her mucizeye bir kulp takarak nazarlarda basit bir hadiseymiş gibi göstermek isteyerek hem kendilerini hem de halkı aldatma yoluna gidiyorlardı
zamanzaman da akıllarınca resul-i ekremi güç durumda bırakmak niyetiyle meydana gelmesini mümkün görmedikleri isteklerde bulunuyorlardı eğer, gerçekten Allah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen, şunu şunu yap şunu şunu göster de, görelim diyorlardı.
isteklerde bulunurken maksatları iman etmek değildi bilakis kainatın efendisini güç durumda bırakmaktı fakat, Cenab-ı Hak, müşriklere karşı sevgili resulünü hiçbir zaman güç durumda bırakmıyordu hiç bir zaman muavenet ve muhafazasını üzerinden eksik etmiyordu
yine bir gün kureyşin ileri gelenlerinden ebu cehil, velid bin muğire gibilerin de içinde bulunduğu bir grup müşrik peygamber efendimize gelip eğer sen, gerçekten söylediğin gibi Allah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen bize ay’ı ikiye ayır öyle ki yarısı ebu kubeys dağı diğer yansı kuaykıan dağı üzerinde görülsün
resul-i ekrem efendimiz şayet bunu yaparsam, iman eder misiniz onlar, hep bir ağızdan evet, iman ederiz dediler davasında haklı ve doğru olduğunu göstermek için mucizeyi istemek peygamberin vazifesiydi istenilen mucizeyi yaratacak ise Cenab-ı Hakk’tı
ay’ın bedir haliydi yani en güzel göründüğü 14. gecesiydi kainatın efendisi, Allah’ın emir ve iradesi dairesinde hareket eden aya şahadet parmağıyla işaret etti bu işaret-i nebevi kafi geldi ve ay ikiye ayrıldı
öyle ki yarısı müşriklerin istedikleri gibi ebû kubeys dağı üzerinde diğer yarısı kuaykıan dağı üstünde iki parça halinde görünüyordu resul-i kibriya efendimiz, orada bulunan halka şahit olunuz şahit olunuz… diye seslendi
apaçık mucize karşısında da müşrikler inat ve inkarlarından vazgeçmediler üstelik bu da ebu kebşe’nin oğlunun bir sihridir diyerek asılsız bir tevilde bulunup kendi kendilerini aldatma ve teselli etme yoluna saptılar
gözleri önünde cereyan eden hadiseyi elbette inkar edemezlerdi inkar edemedikleri için de çıkar yol olarak sihirdir demek zorunda kalıyorlardı sırf resul-i ekrem efendimizin davasını tasdik etmemek için bu apaçık mucizeye sihirdir diyen müşrikler aralarında şöyle konuşmaktan da edemediler şayet muhammed büyü yaptı ise bu büyüsü bütün yeryüzünü kaplayamaz ya etraftan gelecek olan yolculara soralım bakalım onlar da gördüklerimizi görmüşler mi
etraftan gelen yolculara sordular onlar da aynısını gördüklerini itiraf ettiler bütün bunlara rağmen ruhen ve kalben tefessüh etmiş şirkle gönüllerini kirletmiş müşrikler iman ederiz vadinde bulundukları halde inanmadılar ebedi saadetin kaynağına koşmadılar
üstelik arkasından da şöyle dediler yetim-i ebu talib’in sihri semaya da tesir etti bu parlak mucizeyi inkar etmeleri üzerine Cenab-ı Hak, inzal buyurduğu ayet-i kerimelerde hadisenin vuku bulduğunu bildirip onlarınsa imansızlıkta yalanda diretip durduklarını beyan etti
‘kıyamet yaklaştı ay yarıldı onlar bir mucize görseler yüz çevirir ve bu kuvvetli bir sihirdir,derler. peygamberi yalanlayıp kendi heveslerine uydular fakat takdir edilen her şey bir gayeye ulaşacaktır’
şakk-ı kamer, şakk-ı kader oldu sihir dediler sadece hep süregelen bir sihir bağrıştılar ebu talib’in yetiminin sihri göklere kadar uzandı iç seslerini bastırmak için gürültüye boğdular vicdanlarını sihir bu diye bağırdıkça, sihir bu diye çığlık attıkça kendi aldanışlarını itiraf ettiler
güç yetiremediklerinin belgesi oldu avazları inkarları ayyuka çıktı göz yanılması saydılar, ay yarılmasını gördüğüne aldandıklarını gördü gözleri ilk defa… ince bir zar gibiydi güvenceleri her an yırtılabilir her an parçalanabilirdi yırtıldı,parçalandı,yarıldı ay korkudan kaçıştılar
yarılınca ay her şeyin olağan gidişine her şeyin sıradan akışına aldanışları gün yüzüne çıktı ayın yarılmaksızın duruşu da sıradan olmaktan çıktı ayın yarılması mucizeydi müşriklere göstermek içindi kaskatı kalpleri yumuşatmak içindi
…’ne olmuş ki kalplerinize taş gibi katılaştı, hatta taştan da’ acı sitemini duyacaktı insanlık taşları utandıran katılık ancak insan kalbinde vardı aynı şekilde, ateşin ibrahim (as) teni karşısında serin ve selim oluşu ateşin yakıcılığının da olağan olmadığını hatırlatmak içindi ayın sessiz kaderini yazacak kadar yakındı Allah çılgın ateş yalımlarının uçlarını tutacak kadar yakındı Allah
münkirlerin zannını yırttı o gece ay eğildi yeryüzüne ve fısıldadı inceden gözlerin inanılmaz bulduğu o gerçek göğün gündemini sarsacak kadar ciddiydi kaçınılan hakikat gökyüzü kadar sakin ve sınırsızdı maviler kadar müjdeli ve kuşatıcıydı
göğün altından kaçamazdılar nereye gitseler gök vardı ayı inkar edemezdiler hep başuçlarında doğan aydı aya bakan gözlerin de ayan beyan sahibiydi O’
o gece, peygamber’in hatırının göğe kadar taştığını gördü kalabalıklar işaret parmağının dokunmasıyla yarıldı insanlığın kaderi sözün elçisi sözün göklü olduğunu ayın yüzünde gösterdi işaret parmağı ayı gösterdiğinde ay da işaret parmağı olup peygamber’i gösterdi
mekke’nin sadık dostlarına dost oldu ay başını yerden kaldırdı ezilmişlerin sözün hükmünün dağlardan ağır olduğunu gösterdi suskunlara vahyin müjdesinin gök kadar mavi olduğunu fark ettirdi sevindirdi ay vaktine uyandırdı dostlarını ay kadar yükseltti ümitlerini
Allah’ın elçisi’nin ay vaktinde işaret ettiği gerçek ayan beyandı şimdi gökte ay gibi vaktin gözbebeğini büyütüyordu durmadan mekanın yüzüne gökten ince gamzeler düşürüyordu parçalıyordu alışkanlıkları cehaletin tozlu perdelerini yırtıyordu ümitsizliğin kara gömleğini hilal inceliğiyle yırtıyordu göğüslere ay çarpıntısı düşürüyordu göğe kayıyordu yeryüzünün heyelanı
iki parçası iki kanat oluyor ayın kab-ı kavseyn fotoğrafı veriyor birbirine bitişik iki yay oluyor en güzel hale ayna oluyor ay Allah’ın hem kulu hem elçisi olan Muhammed (sav)’in halini çiziyor göğün göğsüne iki kanatlı kelebek oluyor aşağıdan yukarı kulluğuyla çıkıyor yukarılardan aşağı elçiliğiyle iniyor
* aydan ışıklı pareler düşürdü kederli avuçlara dünyanın parçalanmışlığının üstüne çıktı garipler hayallerini göğün yüzüne kondurdular adlarını apaçık zaferin beyaz sayfasına yazdırdılar gözlerin inanılmaz bulduğu o gerçek göğün gündemini sarsacak kadar ciddiydi
yere bağlı göğe asılı bir gece yürüyüşçüsü az sonra gelecekti gece yürüyüşünün ilk çıtırtısı duyulacaktı alemde miraç yolculuğunun ilk adımının titretmesiyle dağları parçalayan sözlerle yarılacaktı ay göğün avuçlarını kanatacaktı izzeti ay ayna olacaktı elçiye elçi ayna olacaktı ayın kaderine
kaçılan hakikat gökyüzü kadar sakin ve sınırsızdı maviler kadar müjdeli ve kuşatıcıydı göğün altından kaçamazdılar nereye gitseler gök vardı ayı inkar edemezdiler hep başuçlarında doğan aydı aya bakan gözlerin de ayan beyan sahibiydi O
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ayın sessiz kaderini yazacak kadar şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ayın sessiz kaderini yazacak kadar şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Ellerinize yüreğinize emeklerinize sağlık saygı değer muhterem hocam tebrikler canı gönülden kutlarım sizi ilhamınız daim ve sonsuz kaleminiz kavi mürekkebiniz bitimsiz her şey gönlünüzce olsun iyi akşamlar diler sonsuz saygılar sunarım...
çok güzeld aşkı vardı,çok acıklıydı, öğüt,sevgi ve iözlem vardı,Hakikat vardı, o çok güzel yüreğine sağlık Üstadım , ders vericiydi,akıcı anlamlı düşündürücüydü kutluyorum Dualarımla selamlarımla
Kutlu olaylar zincirinin her akıl sahibine sindirecek bir anlatımla anlatılışı çok güzel ve değerliydi Muhterem "redfer". Zevkle yine okudum, tebriklerimle Rab'bimizin rızasına nailiyet duasıyla gözlerinizden öpüyorum. Allah'a emanet kalın. Selam, saygılarımla...(Aksakal)
kaçılan hakikat gökyüzü kadar sakin ve sınırsızdı maviler kadar müjdeli ve kuşatıcıydı göğün altından kaçamazdılar nereye gitseler gök vardı ayı inkar edemezdiler hep başuçlarında doğan aydı aya bakan gözlerin de ayan beyan sahibiydi O
Güneş, ay rabb'imin gözleridir derim hep biz nereye gidersek gidelim asla kaybolmazlar biz kaybolsak bile peşimizden sürekli bizi takip ederler... Ne muhteşem bir yüreksiniz hocam. Allah'ın selamı üstünüze olsun, sevdiği kullardan eylesin sizi... Tebrikler güzel yüreğinize. Sonsuz saygı ve selamlarımla...
Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
Saygı ve sevgilerimle selamlıyorum Allah'a emanet olunuz