Günlüklerim - Benden Kalan II
1/
Güzel insanlar biriktirin! Sonra çalı çırpı, biraz güneş, durgun bir göl ne bileyim belki sağlığın(d)a bir kadeh, iki kadeh... Kadehler! Mesela şiirler okuyun Nazım’dan devrimci türküler eşliğinde... Gün bitsin el versin geceye yaşadı(k) diyebilmek için… 2/ Ne güzel şey sevilmek... Hüzünle karışık bir mutluluğa paydaş olmak, düşünülmek... Gülerken gözyaşı dökmesini görmek ve şahit olmak onca yalan içinde bir doğruya! 3/ Ne güzeldir bir arada olmanın tadı özlediklerinle... Sonra kısacık bir zaman dilimine çok cümle sığdırma telaşı! Ya anlamak, dinlemek ve acıkmak yeniden buluşmanın sofrasına? Kim bilir bir daha... Kim bilir? 4/ Ve devşirilen hikayeleri, evrilen hayatları anlatırsınız bir birinize ve dinlersiniz hiç kimsenin dinlemediği kadar uzun. Çayda edilen yeminleri küsmeleri ve elbette yeniden sevmeleri, soğutursunuz masada. Sonra geceyi iki dudak arası bir dizeyle bitirirsiniz. Şiir masada kalır siz yollar(d)a pervane. 5/ Sonra biri senin için iki mum dikiyor dileğin gerçek olsun niyetine... Uzanıyorum üçüncü elma elimde kalıyor. Aklıma bir başka çocukluk hikayesi düşüyor. "Kırmızı dersem çık yeşil dersem çıkma" Kimselere söyle(ye)miyorum ’kırmızıyı’ tuttuğumu... 6/ Birisi çıkıveriyor, avucuna su döküyor "içtim" diyorsun "olsun terini alır" diyor... Alın terini... 7/ Bir iki kez selamlaşmıştık oysa. Hiç tanışmadan masasına davet etmişti. Sonra kaç saat sohbet ettik bilmiyorum. Yazma ve anlatı sanatından, insan ilişkilerine ne çok satır başı yaptık cümlelere. En çok ben konuşmuştum o dinlemişti. 8/ Şimdilerde onu dinliyorum. Daha ilk sayfadayım... Bu kulağıma fısıldayanlar kim ve neler söylüyorlar? Okumak gerek damıtarak tam da merak kediyi öldürmüşken... Daha ilk sayfada içimi merak kapladı, kapattım. Eve geldim. Şimdi karşımda... Bir çocuk hevesiyle başlamak gerek açılmak dünyaya... Dönüşte görüşmek dileğiyle… Dön(e)mezsem içindeyim düşün. Dönersem bil ki düş(mek)teyim hala... 9/ Ben anlatsam kimse inanmaz koşarak girdi ve sarıldı kırk yıllık bir dost gibi bir o kadar sıcak, bir o kadar içten. Çoğaltmak lazım dostlukları ve sarılmak gerek bin yıllık yalnızlıklara inat... Sadece gözlerinin içi gülmüyordu Tanrım dedim nasılda sıcak. Bembeyaz dişleri vardı ben baktım özenilesi insanlar gördüm sadece... Dünyanın en güzel şeyidir insan mutlu etmek / edebilmek... Ve farkında olmak aslında ne çok mucizenin kahramanı olduğumuzun... 10/ Ne çok birikmişiz oysa! Altı saat bilmem kaç küsur dakika anlattık ağız dolusu... Aşkta konuştuk memleket derdi de hatta ceset, kaşar ve şarapta... İlk aşktan... Küskün parmaklardan... Kırgın yalnızlıklara açılan temiz sayfalardan. İlk avuç içinin terlemesini, kalbin yerinden çıkışını, ilk ihaneti... Acemi tıraşının şapşalca öpülüşünü... En yaşlı, en hasta, en evlenmeye meraklı, en iş kolik dostları... Asla bitmez asla gitmem diyeni, öleni, yarına kalmayanı ve ardına bakmayanı... Sahi bir dost, kaç sevgili eder? Etmez diyen belli ki çoktan bulmuştur o sevdayı! Sahi sevdalar şimdi hangi pazarda? Neyse gece güzeldi... Biz güzeldik, güzeldi masa. |
Günlükten çok öteye götürdünüz yine.
Defalarca okumaya, yazılışındaki ruh haline yakınlaşmaya çalışıyorum.
Bir müddet daha
Biraz daha...
Hiç usandırmayan gizemli romanlar gibi tatlı bir uykuya varıncaya dek.
Telefon burnuma düşşün uyuyunca
İyi geceler güzel insan
Sonsuz sevgiler her daim.