Aşk-ı CanAçtım perdeleri, araladım pencereyi Uyandığında doğsun güneş dışarıdaki gülistana Aşkla meşk uyansın gözlerinden, Sukut etsin artık bülbül, ersin gülün muradına… Ben gül der’dim sana, âşıkla maşuk bahçesinden Hâlbuki bir tek sözündü bana gülşen Lalezarına mazhar olmaktı en küçük busen, Yâr ki yâr olacaktım sana deste deste laleden… Kerbela’da saldım aklımın iplerini bucağına, Yâr diye sarsan bir kez alsan kucağına Sarmaş dolaş bir rüyadan uyansam ki yanımdasın, Alsan beni alsan da sarsan sıcağına… Sen dolan gel bahçe bahçe kırlarda, Sırrına ersin kalbim gezinsin başım dağlarında Salkım salkım üzüm olsan dadansam ben asmana, Dolaştırma benden başkasını bağlarında… Sen ki oldun kalpte onulmaz yara, sustukça kanar, Kanadıkça daha da büyür beyhude Sen konuştukça serpilir gülüş, Sema açılır tozur gece, o vakit ruhum asude… Badende nar renkli şarap olsam, Sinende aşk renkli yâr, Beni aşığınım diye kınama Şarabındaki tetrelik olsam, Aşkındaki zehir, vazgeçme sakın, Sensizlikle sınama… Seherinde çıkan tez mi varır aşkına, Yummam gözlerimi, Yumarsam yastık alır başımı koynuna Koyarsam sana varmadan başımı toprağa, Almasın kara toprak dil lâl olur rahminin kuytusuna… Bahçelerim tarumar, kuşlar uğramaz dallarıma, Bak gözüm yaşına, sen de eyleme viran Seyr-ü âlem de bir sensin özge can, Canım çıkmadan çıkmaz sana duyulan heyecan… Aşkına, ışığında dönen pervane ben isem, Senden başka ışığa meyil verir isem, Demiştim yok toprağın rahminde yerim, Ben bu yangınla ölmem, yana söne dönerim… Burcu Bir |