VUSLATSIZ YARIN
VUSLATSIZ YARIN
Ey gökyüzümün güneşi gecelerimin ayışığı adın her an dilimin ucunda ezelden ebede dualarla semaya uzanan ellerimde sen sen gezinirsin ruhumda gözucuyla bir bakışına iliştirdiğim ömrüm dudaklarıma iliklediğim adını yüreğime percinledigim sevda ile yaşarım gel de o mahmur bakışlarını seyreyltme benden sökme dilime nakış nakış işlediğim adını bırak da sahrada susamışlığım kadar kana kana banayim gözlerinden aşkı varlığın sol göğsümde devinip dursun yitirsin mesafeler hükmünü uzun gecelerde düşeyim düşte yollara sana varmak için fısıldayarak adını kaldırım taşlarına bırak da geleyim yanına iyi tamam peki sözcuklerini bıçak kesiği gibi saplama şah damarıma nasıl ki ilk günden kavradım o minicik ellerini bir kısrağın yelesi gibi okşadım saçlarını mecalsiz anlarımda duydum bal taşıyan arının kanat seslerini öyle bir bekleyiş ki benimkisi kursağımda düğümlenmiş bir lokma misali boğulmaktayım ikindi vakti sonrası güneşin gökten indirdiği ateşle yak naaşımı soğuk bir elveda ciliz bir sesle okunacak fatiha’yla göm kalbinin derinliklerine her yanın zifiri sensizlik ile kaplıyken ezelden ebede istemem vuslatsız bir yarın Efkan ÖTGÜN |