OLA Kİ
OLA Kİ
Bilemediğin o kadar çok şey var ki mutluluğa dair. Bu yüzden, bir hayal, bir düş, ya da bir kâbus tu de geç! Ne var ki biz, asla bulunmayacağız okyanus mavisi bir düşte. Düşmeyeceğiz Kafdağı ardı masalları gibi bir aşka! Dinmeyecek gözümüzde özlem sancısı. Kim bilir belki de korsanlarca yağmalanacak yüreğindeki ben. Elini duaya açtığın bir an çökecek üstüne gökkubbe. Durduracak sana meylik zamanı. Sen, suçlamaktan vazgeçmeyeceksin mevsimleri. Belki de inkâr edeceksin zabıt altına alınmış akitleri. Ne başlangıcı olacak acılarının, ne de bir sonu! Yılların hesabını veremeden, ağaracak saçların. Solarken o pembe yanakların, kulaklarında çınlayacak senden kaçışın postal sesleri. Ve kentler; Kuşatılacak! Gökyüzünden karanlıklar inecek yeryüzüne. Girdiğin her sokağa hüzün yağacak. Sessizliği göçmen kuşların çığlıkları bozacak. Öksüz ve yetim bir çocuğun üşümüş minicik avuçları, sana yangınlar taşıyacak! Ola ki, ısınır yüreğin! Ola ki, aşk ararsın! Belki de yıllar sonra dilinde kekremsi bir tat, ya da sebepsizce boğazına düğümlenen bir hasret türküsü. İşte o zaman beni anlarsın! Efkan ÖTGÜN |