KEŞKE OLSA…Ne çok isterdim yeniden çocuk olmayı, Küçük bir oyuncak yeniden filizlendirsin, Yaşamaya küsmüş yüreğimdeki çocuksu umutları. Hayat işte, böyle bir sahnesi yok. Keşke olsa... Keşke olsa, olabilse... Mâsum bir tebessüm, köküne kibrit suyu dökse, Savaşın Katliamın, Yoksulluğun, Acıların... Sadece gülmekten ıslansa gözpınarları çocukların, Bir de sevdiklerinin cenazelerinde, kıymeti olsa, Gözden edeple akan yaşların. Saflığın zirvesinde, huzurun kokusuyla, Bîgünah bakışların, şükre dâvet eden ışıltısıyla, Yalanın... Riyânın... Kötülüğün, Günahın... Canına okusa ervâh-ı ezelden, "Çocuktan al haberi" doğruluğundaki pir-ü paklığım. Heyhat! Boşa kürek çekiyorsun diyor, Başımda beyazlamış saçlarım, Nefsinin hezeyanlarına aldanıyorsun da, Aynalara neden bakmıyorsun? Yolun sonu geldi, sen hâlâ kılavuz arıyorsun. Eğlencelik üç beş şiirle, kendini kandırıyorsun. Şubatta açan çiçeklerden meyve olmaz, Bu yaşta ikinci bahar yalanlarına inanıyorsun. Neyse çocuklar, benim yolum az kaldı, Her fâni gibi ben de yavaş yavaş gidiyorum, Çok sürmez yolum, yakında varırım menzile, Siz mendil kapmaca, körebe… Ya da çatlak patlak oynayın, Yatın, yuvarlanın çimenlerde, Çamur bulaşsın elbiselerinize, Yüreğiniz temiz kalsın sadece, o yeter bize, Acıkınca Hayriye teyze salçalı ekmek verir size, Bu arada kaybolan çocukluğumu görürseniz, İhtiyarlığın biraz önce seni arıyordu buralarda, Herkese sordu, bulamadı seni, selamı var deyin, İstesem de bir daha geri dönemem, Onu çok özlediğimi, ama göremeyeceğimi söyleyin. #aslanyılmaz#sürgünadam# |