Ahrâz Melâl
...
Şu kısacık sermaye-i hayatta, ne de uzun sevdim seni. Bitmek tükenmek bilmeyen sızılar b’ulandı, aşk namına eteklerime. Evlat kokusunu aratmayan süt ağrılı gecelerde, Ervah-ı ezel’den k’alma ebed bir hasret.. Tüm vakitlerin c’anını recm eyleyen senli tümceler, vedasında dahi bin hoşgeldini s’aklayan gözlerin selama dururdu, her ay kesiği teheccütlerde.. Sen bilmezdin. Gönüllü nöbetçisi mukaddesatının kutsal bilinen tüm hatıralarını, zülfikar bir kılıçla koruyup nasıl da kollardı, bu yürek.. Kabzasında yekpare adın. Adın ki; Tek sıkımlık mert bir kurşun. Öyle asil, öyle cihangir.. Eyy dil-i agâhım, eyy nesim-i seherim, eyy kubbe-t’ül arz’da yegâne virdim, Eyy aşk bildiğim!! Aşk ki; tüm muharebelerin müsebbibi. Aşk ki; boynumu yoklayan azazil nefesi. Aşk ki; çift başlı şahmeran sireti. Aşk ki; merhametten yoksun bıçağın, paslı iki yüzü. Bilesin ki sevk-i muhkem bir sabr ile, Eyyub’un sofrasından kalkarken tüm doymuşluğumla, boynuma ilmek ilmek dolanan düğümdür işte, Bu ahraz melâl.. Ben ki celladına yalvaran bir çift göz, tabureye vuracak o ayağa, Öyle minnet Öyle meyyal.. Sen ki Bir elinde ab-ı hayat, Bir elinde şule-i cevval. Solumda kat-i hüküm, o hüküm ki; İki cihana kördüğüm... . . . Ruhu Azade |