tiz çığlıkşehir yokmuş gibi yağan yağmurda sarılıp zamanın fısıltısına gözlerimi neşrinden sıyırıyorum döküyorum dilimden harfleri göğün mavisi akmadan tenime bir şarkı gelip oturmadan nefesime geçeceği yoksa da çaresiz vakit yarama şiirler basmadan en haşin, en küs bakışımı bırakıp masaya bütün şimdileri tutuşturuyorum avucuna ki sen kendi canımda yurtsuz bıraktınya ne söylesem ifadesiz kendi sözūmde dilsiz kalıyorum damarlarımdan kokusu geçiyor yüreğime giden mısraların bir sen kalmıştın rūzgarlı kayası kıyılarımın bir de ben sahildeki tiz çığlık dūn ve yarının arasındaki boşlukta ölsem bu kadar ölürdüm ötesi karanlık ìçimde yokmuşum gibi bu his ah! iyi geceler kalbimi söken ve yerine geçen ağrı şimdi tam sırası gitmenin kalmadıysa bir eksiģim ıslığımla yıkayıp yüzümü tutuyorum içimdeki sesin elini bu bir veda değil de yoksun ve olmayacaksın derdiyle boğuşmak gölgesiyle içip bir çift gözün sarhoşu oluyor yalnızlığın efkãrını söndürüyorum küllükte oysa bütün aşkları un ufak eden bir küstahlıkla sevmiştim seni.. halimde hâl değil hani açılmış bir yaradan açılmış bir yara bekliyor beni duyumsa bu bir veda değil sana son hitabım gibi halleşme bu son hitabım gibi kırgınım işte.. Newâ |
Kaleminize sağlık.
Nice şiirlere.
Esen kalın.
Saygılarımla.