KİRAZ AĞACI (24)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın • CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Van’daki belediye başkanları çalıştayında iktidarın paramiliter güçlerle kendisine yeni alanlar açtığını söyledi. Kılıçdaroğlu, “Bu ülkede Kuvayı Milliyeciler var. Bu ülke sahipsiz değil. SADAT’ın önüne gittiğimde korkudan içeri kaçtılar. Biz savaş meydanlarında kurulmuş bir partiyiz. Feriştahınız gelse bizi korkutamaz” dedi. (29 mayıs 2022 günlük gazetelerden)
• DP’li Cemal Enginyurt: “Bu vatanı Türkiye düşmanları ile iş birliği yapanlara sandıkta teslim etmeyiz” diyen SADAT Yönetim Kurulu Üyesi Ersan Ergür’e tepki gösterdi. "Adam geçen gün bizi tehdit ediyor" diyen Enginyurt, "Ulan, yüreğin yetiyorsa sandığı getir de teslim etme, görelim seni hadi" ifadelerini kullandı. (29 Mayıs 2022 günlük gazetelerden)
Sana uzun zamandır yazamadım,
bahçemdeki Kiraz Ağacı’ım. İşlerimin çokluğundan değil! Yazmak istediğim şiir henüz kıvamına varmadığından, ülkemde olanlara bir türlü aklımın almadığından, İnsan oğlunun bu derece gamsız ve gaddar bu derece bencil, sahtekar, kindar, dindar-mı-dindar, yardakçılarına güvenmiş, kendini beğenmiş, yalancı, yağmacı, talancı olması inanki benim acım Kiraz Ağacı’m. Oysa ki sen ne gamsızsın ne gaddar, ne de yalancı-kindar yada sahtekar! Paylaşırsın her şeyini sonuna kadar herkesle; hiçbir karşılık beklemeden, Karınca ile, kuş ile kelebeklerle, böcek, kurt ve arılarla “İtibardan tasarruf olmaz!” bile demeden, Ama “Ağaç olmak” zor gelir biz insanlara; Mecazi anlamı ise “ekilmek” tir, yani biri tarafından atlatılmak-bekletilmek demektir. Hele- hele birine; “Kalas, kütük, odun, kereste, moloz!” falan deme, küfür sanar, kızar insanlar. Ağaç reçinesi terleyen gövden, gündüz güneşinde sığındığım gölgen, baharda çiçeklerin, bal tatlı meyvaların, budadıkça serpeleşen dalların, geceleyin havadaki ozonu emen, pislediğimiz havayı filitreyen senin foto-sentez yaprak yeşilin ve de “Bana ne be!” demeyerek, arıttığın temiz havayı bize geri vererek doğaya katkın bir “ağaç” olmanın onurudur Kiraz Ağacı’m. Niçinmi bunları sana yazdım Kiraz Ağacı’m? Burada Almanya’da insanlar öz kökenlerini yani geçmişlerini ararlar. Tarihi-kayıtlı belgelere bakarak; yazıp-çizip dal budak salarak ulaşırlar var oldukları toprağa. çünki onlar için geldikleri yer çok önemlidir, buna burada, “Hayat Ağacı” denir. Ta ana kökenine ulaşırlar Varoluşlarının ana-kaynağı ararlar. Bu Hayat Ağacı gövdesinden filizlenen her budak, her budaktan kolveren ip-incecik sap, her sapın bir yaprak ucu onlar için aile ferdidir. Kim kiminle evlenip, kimi doğurdu orada isimlendirilir. Uca kadar varan dalların -yani akrabaların- tek bir gövde ile toprağı yarması, orada sağlam bir kök salması soyunu belirler ve “Bu benim Hayat Ağacı’m!”derler. Sorarsan bana; Benim köküm 2 nesil öne, 2 nesil geriye, olsa-olsa 300 yıllık cüce bir töre. Kimisininki ise Ergenekon adlıyla anılan 3-5 bin yıllık bir destan Uzak Asya’da Ural Dağları’nda kökenli bir yaradılış efsanesi. Osman Oğulları bile at üstünden Anadolu’ya geldiklerinde; 6-7 bin yıllık antik yunan kırallığı, Hitit-Babil-İran uygarlığı orada çoktan var olduysa, bu topraklarda kök-dal-budak saldıysa, bunların yanında benim 2 bin yıllık geçmişimin lafımı olur efendim? Her uygarlık başlayıp-gelişmiş, Erişmiş kıvamına yani sonuna gelince gövde ve dalları kesilmiş yok olmuş ve yalnızca “kök olarak” toprak altında kaybolmuş. İşte bu tüm uygarlıkları saklayan toprak yer yüzündeki “asla yok edilemeyen gövde” dir, Buna; Kesilen, yakılıp yok edilen budak ve dalların bir kopyasıdır!” denir Kiraz Ağacı’m. Bu kök, bu toprak yazıt ve tarihi kanıt olarak çözülünce gizemi bir gün bu kökünden; Ağaç “Ağaç” olarak tekrar çıkar dal-budak-yaprak salar, yaşar ve yaşatır yeryüzünde geçmişimi. Onun için ben Öz Köküm’den sildim 2 bin yıllık Ergenekon Masalı’nı ve 5 yüz yıllık Osmanlı Saltanatı’nı; Anadolu ile başlar benim varoluşum, Anadolu’dur “Medrese ve din baskısından” kurtuluşum, Anadolu ise özgürlüğümün kaynağı, Anadolu ise Laikliğin bayrağı, Anadolu ise Demokrasi ve Cumhuriyeti yaratan, Anadolu ise kadın ile erkeği eşit yapan... Demekki Anadolu’dur varoluşum benim! Ben safsatayı neyleyim? Eğer sen; Ata’mın kurduğu, devrimleriyle koruduğu bu sap-a-sağlam gövdede dal-budak salanlardan biri isen, bu ağacı kurutmak-yok etmek isteyen Hain imam yada öbür diğerine fırsat vermek neden? Tabiki bu her ikisi; -Yani ağacımda tehlikeli olan dallar- Bir gün gelir budanırlar ve düşerler kara toprağa.” Denir. -ama ülkemde görülen şey ne yazık ki öyle değil- Onlar gitsede geridekiler parazit, kene, zararlı kurt-böcek olarak direnecektirler; Tekrar din ile, Kuran ile halkı uyutacaklarını ve sürdüreceklerini sanırlar saltanatlarını! Vakıf, Tarikat, Cami Gençlik Kolları ve SADAT(*) adları altında örgütlenerek, onları kışkırtan-destekleyen büyüklerine güvenerek birde ellerine aldılarmı son kontrollü Cunta’da kaybolan 120 bin askeri silahı... Al sana İç Savaş; “Dan, dan, dan!” Bu kök ve gövdesi sağlam olan ağaç Asla, birdaha beslemiyecek asalak, Çünki bu benim Hayat Ağacım’dır, öz köküm ve Ana Vatan’ımdır! İlk seçimde tüm nebati ve hayvani parazitleri yok edip, özgürüm, laikim, kadını-erkeği eşit olan bir ülkeyim!” deyip, bu vatan mutlu yarınlara ulaşılacak, inan! İnanki; "„Kıskanıyorsam seni, (*) SADAT ÖRGÜTÜ‘nü lütfen ŞİİRİN HİKAYESİ’nde okuyunuz. Yana yatık/içeri dizeler 24.12.2018’de yazdığım ilk KİRAZ AĞACI şiiridir. |