KIZ KULESİ
KIZ KULESİ
Yusuf Yılmaz Hikayesini bilmem ama Adı üzerinde Kız ve kule... Kendimi bir kule olarak düşünürsem: İki kız babası olarak Biri bir omuzunda Biri öbür omuzunda yükselir; Başım hep diktir. Hiç eğilmemiştir Haktan başka kimsenin önünde. Biri Türkçeci öbürü matematikçidir. Diyeceksiniz ki Bir de erkek çocuğun var, Onu nereye koyacaksın? O Terabicçi olduğu için Yükü ağırdır. Ayırım yapmadan onu da Boynuma koyarım. Eşim gönlümde, Torunlarım kucağımda, Annem baş ucumda, Dostlarım yüreğimde... Bu yüzden Kendimi Kız Kulesi gibi hissediyorum. Kız kulesi İstanbulu Dengede tutan terazinin dili gibidir. Bir tarafinda Karadeniz, Bir tarafinda Akdeniz, Bir tarafı Avrupa, Bir tarafı Anadolu. Rüzgarı hiç durmaz, Daima başında dalgalanan Al bayrak hiç susmaz. Yıldızların dili olsada konuşsa; Kizlarıma ne nasihatler eder kimbilr? Babanız başınızda olduğu müddetçe Hiç korkmayin! Gözünüzü yıldızlardan ayırmayın! Bu Kız Kulesini bir de günbatımda Güneş yanından geçerken görmeli; Sanki aya nazire yaparcasına Yüzü pembeden kızıla dönerken, Utangaç bir kız gibidir. Ay deyince dur orda; Akşam olunca Yıldızla Kız Kulesinde buluşup Kimbililir neler fısıldıyorlar birbirinin kulaklarına! Bekliyorum; bir gemi yanaşıyor Kiz Kulesinin yanına; Zannediyorum Yolcuların kimisinin gözleri yaşlı, Kimi Hüzünlü kimi neşeli, bakıp bakıp Selam veriyorlar Kız kulesine... Yanında geçen sevgililer Birbirlerine bakıp tebessüm ediyorlar. İstanbula gelenler, Kız kulesine selam vermeden geçmiyorlar. |