KANLA YAZILAN DESTAN
KANLA YAZILAN DESTAN
Ey Türk Gencİ! Gezdin, gördün Çanakkale’yi. Gördün, sayısızca mezar taşı, Daha on dört, on beş çoğunun yaşı, Kınalıdır, kurbanlık koçların başı, Vatan, namus uğruna, şehit oldu canları. Yoktur çoğunun, gövdesi başı, Gördün ya! Nasıl da uzamış, mezarının otları, Kanlarıyla sulanmıştır, yatanın. Ot deyip de geçme, sakın! Onlar, şehitlik yorganıdır, atanın. Şehitler ki, ölümsüz bekçileridir vatanın. Onlar ki,! Can verip, vatanıma can kattılar, Bayrağımın alına, kan akıttılar. Hele bir avuçla, mezarda ki çamuru, Çamur değil.! Bıyığı terlememiş atanın, kanla yoğrulan hamuru, Dile gelecek bak, şehidimin ruhu. Sana anlatacak, Gözünde canlanacak, Nasıl kanla yoğrulmuş, Türk’ün Öz Yurdu. Dinle, saygı ile sessizce, Kulak ver, nefessizce. Bak ne diyor atan; “Oğul!" "Çanakkale burası, Ateşten Vatan. Bak göklere, kan kırmızı yağıyor yağmurlar, Yeri göğü yırtıyor, şimşekler, yıldırımlar. Dört bir yanda patlıyor, volkanlar, lavlar, Kanla yoğruluyor, taşlar topraklar, Yükleniyor mavi boğaza, Denizde yüzen, demirden dağlar. Günlerce karaya, ölüm, yıkım, kıyım kustular. Gelibolu, Seddülbahir, Arıburnu, Conk Bayırı, Anafartalar…. Püsküren ölümle, toprağa karışan şehitler. Toprağın altında dirilerek ruhları, Savaşmak için ete kemiğe bürünüp, Yeniden doğruldular. Kor ateş oldu, bahçeler, bağlar. Direniyor bu zulme, ayakta kalan sağlar. Demir dağlar içinde sırtlan kümesi, Sinsi sırtlanın, kan bürümüş gözleri. Düşün, Ertuğrul Koy’da Ezineli Yahya Çavuşu, Fayda etmedi, düşmana tüfeği, topu. Kan gölü oldu, düşmana Ertuğrul Koyu. Sanma ki.! bir takım askerle Ezineli Yahya Çavuş’tur savaşan, Ruh yine aynı ruhtur, çağlar önceden taşan. Gördüğün Kürşad ile Kırk çerisidir, deli yağmurla coşan. Gözünü kırpmadan, çılgınca, ölüme koşan. Ölene dek vuruşup, Ölümle, ölümsüzlüğü ulaşan, Can verip, Türk’lüğü yaşatan. Gör! Bak! Düşen şarapnelle dağılıyor, Rumeli Mecidiye Tabyası, Toz, toprak, ateş içinden, Kan, ter içinde doğruluyor, Aslan Seyit Onbaşı. Sırtlanıp, 215 Okkayı, Tam üç kez vurup, parçalıyor, çelik zırhı, Eritiyor, demir dağ Ocean’ı. İnanç ile olduruyor olmazı, Aslan Mehmet yeniyor, “Yenilmez Armadayı.” Haykırıyor Dünyaya, gürleyen ses, “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ.!” Sanma ki gördüğün Havran’lı Seyit’tir Ergenekon’dan çıkan Demir dağı eriten, Türk’ü tekrar dirilten, Börteçin’de ki mangal gibi yürektir. Erenköy’de Nusret Mayın Gemisi, Dar etti donanmaya, kanlı mavi denizi. Karanlık Limanda, Aydınlanır, Türk’ün kaderi. Hatırlatır, leventlerin yüzleri, Kahraman, Oruç, Hızır Reisi, Conkbayırı’nda, haykırıyor,! Ölmeyi emreden bir komutan, Yorulmaz, uyumaz, demirden, taştan, Kurşun işlemez, bir kahraman. Türk’le tarih yazan, bir adam. Yerle, gök, ateşle su olup, zamanları aşan. Ölmez, bu bedende yaşar, Ebedidir Metehan! Ölmekle emir olunmuştu, 57.Alay, Verildi bu emre, İlahi onay, Candan vuruştular, hepsi şehitliğe aday , Allah’a kavuştular, tüm nefer ve subay, Şahit oldu, kör gecede, şehitliğe dolunay, Hayran kaldı, böyle bir kahramanlığa, Anzak, Namusudur alayın, ölse de verilmedi sancak, Böyle bir yiğitlik, Türk’e nasiptir ancak. Ruhları ölücüdür sanma, ölücüdür ten. Kürşad’tır, Alpertunga’dır, savaşan her beden. Her biri Sarı Saltuk’tur, her biri Alperen. Hani Halife ilan etmişti de Cihad-ı Ekber, “İslam Alemi”olarak, Güya, eyleyecektik düşmana sefer. O an anladık ki, millet yalnız, Türk bir. Afrikalı, Asyalı Müslüman’ım diyenler, Şehit etmişlerdi, Türk’ü getirirken tekbir. Türk kaldı bir başına, tığ teber şah-ı merdan İngiliz’le bir olup saldırdı, sözde Müslüman. Peygamber kabul etmişken, Sevgili Muhammed’i, Beis görmediler, şehit etmekte, Peygamber isimli, Aslan Mehmet’i. Taşırken göğsünde Kur’an, Türk’ü şehit etmekte, tereddüt etmediler bir an. Toprağa serili kaldı nice yiğitler, Sanırsın, kan kırmızı, taze biçilmiş gelincikler. Ey Türk Genci! Sana bir ibrettir, şu boğaz harbi, Gördün işte,.! medeni sandığın, vahşi garbı. Yok, Türk’ten başkasının Türk’e hayrı. Sırtlan sürüsü, yaralı aslanı nasıl da sardı…. Ve de biz vatanı böyle sevdik, Hayat pahasına, Riyasız, sessiz, gösterişsiz…” Dedi Aziz Şehidim… Yiğit Genç,’ kabre bırak elinde ki toprağı, Yavaşça, incitmeden Atanı, “Hele, az da beni dinle!” Nasıl diriltmişler vatanı; Devir değişti sanma, Sadece tarih farklı. Düşmanını tanıyıp, güçlü olmandır, Ayakta kalmanın tek şartı. Yüze gülene kanma, Budur Türk’ün, yumuşak karnı. Ayağın tökezlemeye gör, Bakarsın ki, dost görünen, düşman aynı. Böyledir, Türk’ün kara bahtı, Hep başı dumanlı, karla kaplı. İşte budur boğaz harbi! Direniyordu, tarihin en eski milleti! Ateşlerden geçerek, Kan gölünde yüzerek, Ezilmemek, Sömürülmemek, Türk olduğunu hatırlayıp; Aklına kazıyarak, Benliğini unutmamak, Bir daha uyumamak, Kandırılmamak, Yok olmamak, Vatan, namus uğruna savaşıp, Ölmemek için, ölerek, Allah,! Allah,! nidalarıyla, Yağız yeri yarıp, Mavi Gökleri yırtarak, Kor ateşlerde yanarken, Ufukta göründü, Alevler içinde Kızıl Elmam. Can havliyle, çığlık çığlığa, Diriliyorken, anbean, Küllerinden doğuyordu, Ölmeyen Zümrüdüankam... 18 MART 2020 Muhittin KOÇ |